Gereği Düşünüldü!

Toplantıda TEMA Vakfı Hukuk Danışmanı Av. Ömer Aykul ‘Maden Yasası’nın Hukuki Açıdan Değerlendirilmesi’, Yüksek Jeoloji Mühendisi Tahir Öngür ‘Maden Yasası Değişikliği ve Çevre Üzerindeki Olumsuz Etkileri’, İTÜ Kimya Metalürji Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Duman’da ‘Maden Yasası Çerçevesinde İnsan ve Çevre İlişkisi’ konularında söz aldı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan TEMA Vakfı Genel Müdürü Prof. Dr. Orhan Doğan, “Anayasa Mahkemesi’nce Madencilik İzin Yönetmeliği’nin yasal dayanağını oluşturan Madencilik Kanunu’nun 7’nci Maddesi’nin ilk fıkrası hakkında iptal kararı verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin aldığı bu karar doğrultusunda TEMA Vakfı’nın Çevre ve Orman Bakanlığı’na karşı Danıştay 8. Daire’de açtığı Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği hakkındaki davada da söz konusu yönetmelik hakkında iptal kararı verildi. TEMA Vakfı, 2004 yılından bu yana Maden Kanunu’nu kapsamında doğanın aleyhine yapılan değişikliklerin takipçidir ve olmaya devam edecektir” dedi.

Anayasa Mahkemesi Kararı Etkisiz Hale Getirilmeye Çalışılıyor
TEMA Vakfı Hukuk Danışmanı Av. Ömer Aykul, Danıştay 8’nci Dairesi’nin, ‘Yönetmelikte yapılan dava konusu değişikliğin, yargı kararlarını bertaraf etme amacına yönelik olduğu ve bu haliyle hukuka aykırı olduğu’ gerekçesi ile yürütmeyi durdurduğunun altını çizdi. Maden Kanunu’nda yapılan son değişiklikler sonrasında 11 Maddelik Tasarı’nın incelendiğini belirten Av. Ömer Aykul, “Bu tasarının sihirli kelimesi ‘kazanılmış hak’dır. Temel ve çok önemli bir hukuki kavram olan ‘kazanılmış hak’ kavramı, bu tasarıda Anayasa Mahkemesi kararını etkisiz hale getirmek için son derecede mükemmel olarak kullanılmıştır. Bu tasarı ile iptal kararları öncesi mevcut maden ruhsatlarının tamamı “Kazanılmış Hak” olarak kabul edilmiştir. Herkesçe çok iyi bilinmektedir ki Ülke topraklarında maden ruhsatı verilmemiş yer hemen hemen yok gibidir. Bunların tamamı bu tasarı yasalaşırsa iptal kararı öncesi hukuka tabi olacaklardır. Dolayısıyla elde iptal kararlarına uygun bir yasa olacak ama faaliyetler iptal öncesi hukuki rejime tabi olacaktır” dedi.
 

Maden Yasası Değişikliği Yıkım Getiriyor
Mart ayı başında Hükümetin TBMM’ne gönderdiği Maden Kanunun değişiklik tasarısının maden işletmecilerine sınırsız bir özgürlük getirdiğini belirten Yüksek Jeoloji Mühendisi Tahir Öngür, “söz konusu tasarıya göre bir yatırımda ‘Kamu Yararı’ olup olmadığına atanmış bürokratlardan oluşan 5 kişilik bir Kurul karar verecek. Üstelik gerektiğinde bu Kurul’a yatırımcı da katılabilecek. Koruma alanları, su havzaları, ormanlar, yaban hayatı koruma ve gelişim alanları, milli parklar, muhafaza ormanları, sıradan izinlerle madencilik işletmelerine açılacak. Bir kere hak verilenler, işleri bitene kadar hak sahibi kalacak. Yasalaşması halinde Kazdağları, Kozak Yaylası, Artvin, Doğu Karadeniz Dağları, Çaldağı, kıyılar, nehirler, su havzaları hepsi bu değişiklikten doğrudan etkilenecek” dedi.

Maden Yasası Tasarısı Her Yönüyle Ham Cevher Üretmek Üzere Madenciliği Teşvik İçin Yapılmıştır
Maden Yasası Çerçevesinde İnsan ve Çevre İlişkisi’ni değerlendiren İTÜ Kimya Metalürji Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Duman, “Madencilik faaliyetlerinde hava, su, toprak, deniz, bitki örtüsü ve yaban hayatı varlıklarının değerleri doğru hesaplanmalı, tarım, hayvancılık, yöresel yaşam ve kültür üzerindeki olumsuz etkiler doğru belirlenmelidir. Ormanlarla örtülü alanlarda maden işletmeciliği esnasında kaybedilen ağaçlar değil, bir ekosistemdir” dedi. Maden Kanunu’nda yapılan son değişiklikleri de değerlendiren Prof. Dr. İsmail Duman, “5177 sayılı yasa tasarısı her yönüyle ham cevher üretmek üzere madenciliği teşvik için yapılmıştır. Ham cevher ihracatının nakliye paralarının dahi devlet kasasından ödenmesi, kurumlar vergisinden 5 yıl süre ile bağışıklık, SSK işveren hissesinin devlet hakkından düşürülmesi, ucuz elektrik sağlanması, kamu kuruluşlarının elindeki ruhsatların bölünmesi ve özel kesime açılması, özel şirketler lehine arazilerin kamulaştırılması, kanunlar çatışması yaratarak, sosyal barışın tehdit edilmesi gibi sakıncaları bulunmaktadır. Kazancın yabancı şirketler ve onların yurtiçindeki temsilcileri adına bu denli özelleştirildiği; riskin-çevre tahribatının-zehirin bu denli kamulaştırıldığı bir yasa, ulusal bağımsızlığını dişiyle, tırnağıyla kazanmış bir ülkede değil, ilkel bir kabilede bile kabul görmezdi” dedi.