Sevgili Gatto,
Evini paylaştığın insanların sana taktığı adı merak ettim ve küçük bir araştırma yaptım. Adının kökeni konusunda etimologların görüşleri şöyle:
Sevan Nişanyan’a göre bu sözcük İS 1. yüzyıldan itibaren Akdeniz dillerine yayılmış, kökeni ise bir muamma imiş. Oğuzca çetük / çetik aynı kökle alakalı olabilirmiş. Ayrıca Farsça evcil demek olan ked ī sözcüğüyle alakası kronolojik açıdan olanaksız imiş. Ama benim İranlı arkadaşlarım böyle bir sözcük bilmiyorlar, zira evcil Farça’da ‘ehlî’ demekmiş. Yani garbe-e ehli ‘evcil kedi’, garbe-e hanegi ‘ev kedisi.’
İsmet Zeki Eyuboğlu’na göre bu sözcük Türkçeye Anadolu’da konuşulan Rumca gada’dan geçmiş ve kede/kedi olmuş. Eski Türk sözlüklerinde ‘kedi’ diye bir sözcük yok imiş. Doğu Karadeniz yöresinde buna gada denirmiş; ‘ğover gadayı!’ der gibi… Yani! Salıver kediyi.’ Avrupa dillerinde gat ve kat köküyle ilgili imiş. Peki, bu gat ve kat kökünün kökü nereden geliyormuş. Yanıt yok.
Şimdi eski ve yeni bazı dillerde sana ne deniyor onu yazayım: Yunanca kátta / gátta; Latince cattus / catta; İngilizce cat; Almanca kater (erkeği) / katze; Litvanca kate; Rusça kot / koşka; Arapça qiṭṭ / qiṭṭa; Çerkezce Kettu; Farsça Gorbe, Hintçe Bıllii…
Aslında Yakın Asya ile Anadolu arasındaki dillerde senin adın hemen hemen aynı. Herhalde bu adın kökeni ne S. Nişanyan’ın dediği gibi bir “muamma”, ne de İ.Z. Eyuboğlu’nun dediği gibi Rumca’dan geliyor. Bu kök daha çok Azerice dışındaki Kafkas dillerinden geliyor gibi duruyor. Örneğin sana Lazca gatu, Gürcüce kata, Ermenice katu ya da gadu diyorlar. Demek ki senin Avrupa’da ‘kattus’ diye okunup ‘cattus’ diye yazılan adın buralardan gitmiş. Yoksa ne kolonici Egelilerin ne de istilacı Romalıların kediyle köpekle uğraşacak hali yoktu. Bu iş daha çok çağımız Avrupalılarının ilgi alanıdır.
Hem biliyor musun? Avrupa’da senin ilk resimlerin İtalya çizmesinin burnundaki Graecia Magna’da bulunmuş. Bu ‘büyük Yunanistan’ anlamına geliyor. Öyle şaşırma, ben de Yunanistan’ı Mora yarımadasında sanıyordum. Kimileri de onu Anadolu’da ararlar. Her neyse; Burada bulunan ve İÖ 5. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen gümüş bir sikke üzerinde görülüyorsun. Bir sandalyede çıplak bir insan erkeği oturuyor ve sağ elinde tuttuğu bir şeyi sana doğru sallıyor. Sen de iki ayağının üzerine kalkmış o şeyi yakalamaya çalışıyorsun.
Daha sonra, yine İtalya çizmesinin topuğundaki Apulien’de bulunmuş olan ve İÖ 400 – 380 yılları arasına tarihlenen vazo resimlerinde görülüyorsun. Bunlardan birinde iki insan kadını arasında duruyorsun. Kadınlardan biri bir koltukta oturmuş ve sana bir kuş uzatıyor. Sen de tabi bu kuşa doğru atlıyorsun.
Bu resimlerin ‘Eski Yunan Çağı’ dedikleri zamandan sayılıyor. Bir de ‘Roma Çağı’ denilen zamandan resimlerin var. Bunların en güzelleri Pompei’deki mozaiklere işlenmiş. Sen orada da rahat durmuyorsun; sürekli kuşların filan peşindesin.
Yani sen de aslında bizler gibi sonradan Avrupa’yı görenlerdensin. Ve oralara Orta Doğu’dan gitmişsin.
Bu arada benim babaannem olsa sana aynı Azeriler gibi pişik derdi. Sonra baktım, bu ‘pişik’ sözcüğü Doğu Anadolu Türkmenleri ile Kürtler arasında epey yaygın. Kürtler herhalde Arapçanın etkisiyle sana ayrıca kitik diyor.
Biz Trabzon – Giresun il sınırındaki Oğuz Beldesi’nde yaşıyoruz. Atalarımız Türkmen göçerleridir. Herhalde buralara yerleşene kadar uzun bir yol yürümüşler; İran’dan ve Doğu Anadolu’dan da geçmişlerdir. Sana “pişik” denmesi ilginç aslında, yoksa bu nedenle mi seni çağırırken “gel pisi pisi!” deyip duruyoruz?
Bak şimdi, biraz da Eski Mısır’da sana nasıl tapılıyordu onu anlatayım. Eğer evini paylaştığın insanlar sana kötü davranırsa bunu onlara anlat. Özellikle evdeki o sakallı insan erkeğine dikkat et!
Bir kere sen Eski Mısır’da çok kutsalsın. Eskiden orada Bastet adında bir kedi tanrıçaya tapılıyormuş; bereket tanrıçası. Bu yüzden Eski Mısır’da senin güzel heykellerini yapmışlar. O zamanlarda eğer bir evin kedisi ölürse, o evde oturanların hepsi yaslarını belli etmek için kaşlarını kazırlarmış. Ayrıca Tanrı Ra, bazen yılana saldıran bir kedi olarak hayal edilirmiş. Böylece kötülüğe karşı iyiliğin gücünü kedi sembolize edermiş. Eski Mısır’da kedi öldürmenin cezasının idam olduğunu da söyleyeyim.
Eski Mısır’da bir de Tanrıça Pakhet var. Ama o daha çok amcan aslana benziyor.
Ayrıca Eski Mısır’daki kedilerle ilgili inanışlar günümüzde halen var olmayı sürdürüyor. Bunun temeli nereye dayanıyor olabilir?
Arkeolog denilen insan türlerine bakılırsa Eski Mısır’daki duvar resimlerine göre tarihteki ilk evcil kedi 3.600 yıl önce bu ülkede ortaya çıkmış. Ama sen o tür insanlara bakma sakın. Bu insanlar hep böyle atar tutar. Ben sana doğrusunu söyleyeyim. Aslında senin insanla ilk yakınlaşman Neolitik çağda olmuş. Kıbrıs’ın güneyinde Limasol’un 6 km doğusunda Shillourokambos adlı Akeramik Neolitik (PPN B) yerleşmede, kerpiç bir evin altında 30 yaşlarında bir insan ile karşı karşıya bir kedi gömmüşler. Bu kalıntılar günümüzden önce 9. binyılın sonlarına tarihleniyor. Yine bir başka kedi gömüsü Jeriko’da ortaya çıkarılmış ve günümüzden 8700 yıl önceye tarihlenmiş.
Yani sevgili Gatto, senin anlayacağın, Verimli Hilal’de en az 9 bin yıldır koşup oynuyorsun.
Son yıllarda gen yapını inceleyen bilim insanları, senin % 90 oranında 131 bin yıllık Afrika Vahşi Kedisi’nden türediğini yazıyorlar. Daha çok Afrika’nın kuzeyinde yaşayan bu kuzenine Çöl Kedisi de deniyor. Yani Felis silvestris lybica Forster 1770. Güya Afrika’dan Verimli Hilal’e doğru yayılmışsın. Ama zaten, en azından amcalarından biri olan Kaplan’ın ana vatanı Verimli Hilal’in taa içi olmalıdır. Biliyorsun bu amcana Latinler Tigris diyorlar. Onlar bu adı Helenlerden almış, onlar Farça Tigra’dan, onlar da Sumerlerin İ-digna adından. Bu aslında Dicle nehrinin adıdır. Bazılarına göre ‘derin yatakta akan ırmak’ demektir.
Yani sizin sülalenin asıl anavatanı, belki de Güneydoğu Anadolu’da dağlar arasında akan Dicle’nin vadileridir. Üzülerek söyleyeyim ki, yine amcalarından olan Anadolu Panteri (Panthera pardus tulliana Valenciennes 1856) artık kalmadı. Son amcan 17 Ocak 1974 sabahı Beypazarı’nın Boğazözü köyünde görüldü. Eli silah tutan bazı insanat peşine düştü ve amcanı vurdu. Bir zamanlar Anadolu’da yaşayan amcalarını tanımak istiyorsan <http://www.ergir.com/son_anadolu_panteri_yazi.htm> sayfasını bir ziyaret et. Eğer istersen Nilgün ablan sana yardım eder.
Haa! Aklıma geldi. Yine geçenlerde kuzenlerinden biri olan Vaşak Erzurum’da görüldü ve yine bazı insanlar elde silah peşine düştü. En son haberlerde seninkinin paçayı yaralı olarak kurtardığı yazıyordu. Şimdi ne durumda bilmiyorum.
Neyse, son olarak insanlar seni nasıl kategorize etmişler onu yazarak mektubuma son vereyim: Hayvanlar âleminin (Animalia) Kordalılar şubesinin (Chordata) Memeliler sınıfının (Mammalia), Etçiller takımının (Carnivora), Kedigiller ailesinden (Felidae) imişsin. Bir kere Kordalı demek sırttan iplikli anlamına geliyormuş; yani yutak ve solungaç yarığı ile sırtında sinir şeridi olan kuyruklu canlılar. Bu bakımdan insana da benzemiyor değilsin. Bir de memeli olman bir benzerlik tabi.
Seni, ilk olarak 1758 yılında Carl Linnaeus adında bir İsveçli biyolog tanımlamış. Bu nedenle bilimsel kimliğin şöyle yazılıyor: Felis catus Linneaeus 1758. Yukarıdan beri yazdığım bu tür bilimsel adlardaki büyük harf, küçük harf, italik ve normal yazılan bölümlere dikkat etmişsindir. Bu bilim insanları âlem adamlardır. Ortalık karışınca kavga etmeye başlar, sonra aralarında anlaşamaz ve nihayet her şeyi kurala bağlamaya çalışırlar. Bu nedenle sen sen ol aman bilimsel adını başka şekillerde yazayım deme!
Haydi kal sağlıcakla, gözlerinden öperim.
Abin Sinan