Her sporun kendine özgü bir yapısı ve kullanılışı hatta yapılış biçimi vardır. Yapanları, bırakanları ve sevenleri ile de seyircileri… Eğer çok büyümüşlerse taraftarlarıyla ortaya çıkarlar.
Sporun ortaya çıkışı sanıyoruz ilk insanların vahşi yaşamla mücadeleleri sonucudur. Ardından yaşamı sürdürme ve hayatta kalma işlevleri ortaya çıkınca ve aradan yüzyıllar geçince, hatta bir 20 yüzyıl geçtikten sonra aslında çok fazla değişen bir şey yok. Doğal yaşam bizden intikam almaya başladı. Isınma oluyla dünyanın nasıl değiştiğini hep beraber görüyor ve yaşıyoruz.
Bazı mücadele sporları savaşlardan yola çıkılarak günümüzde sözüm ona modernleştirilerek televizyon yardımı ile tüm dünyayı kasıp kavuruyor. Bazı ülkelerde iklimlerle ilişkili sporlar ön planda olurken bazıları yapay ortamlarda kar yapıp kayak sporu yapabiliyorlar.
Kuşkusuz bu sporların hevesliler kısmı dışında kalanlarının ekonomik kaygılar içinde olduğunu biliyoruz. Spor artık bacasız bir endüstri olarak yeryüzüne yayılmış durumdadır. Bazı spor branşlarındaki sonuçlardan dolayı birbirine savaş ilan etmiş ülkelerin varlığını unutmayalım.
Spor her şeyden önce sağlıklı ve hareketli bir yaşama katkı sağlamak amacı ile yapılmalıdır. Bugün zayıflamak isteyenler için kullanılabilecek en basit tavsiye için diyet yanında hareket önerilmektedir. Hareketsiz bir yaşam tarzı obez bir toplumun başlangıcını oluşturmaktadır. Bir tarafta açlıkla mücadele edilirken obezlik konusu da ülkelerin başına bela olmaktadır. Çünkü bu tür sebeplerden dolayı ortaya çıkan hastalıkların tedavisinde hepimizin verdiği vergiler kullanılmaktadır.
Sporun bir kültür olduğunu açıklamamıza gerek yoktur sanırım. Herhangi bir sporu yapanlarımız, diğer sporlarda nelerin olup bittiğini merak etmelidirler. Voleybol oynayanlarımız, futbola, hentbol oynayanlarımız basketbola, yüzücülerimiz buz hokeyine gidip oralarda nelerin olup bittiğini yaşamalıdırlar.
Spor her ne kadar sağlık ve düzenli bir yaşam alışkanlığı kazandırsa da işin ekonomik kısımlarını da içermektedir. Birkaç satır öncesi “bacasız endüstri” dediğimiz bu işlerde reklâmlar, sponsorlar, pazarlama ve sıkça halkla ilişkilere rastlanmaktadır. Bunun sonucunda galiba müşteriler (Taraftarlar) ve İşverenler (Kulüp Başkanları) arasında enteresan bir ilişki ortaya çıkmaktadır.
Ama bir de, bu işleri düzenlemekten sorumlu federasyonlar ve teşkilatlarımız var. Onların nerede yer aldıklarına bakmamız gereklidir. Sıkıntı, yönetim ve yönetim modellerinde saklanmıştır.
Biz yine de sporu bir kültür olarak bakmaya devam edelim. Birçok ülke, ekonomisi ve tarımı ile değil sporu ile reklâm olmayı istemektedir. Bunu yaparken çok ciddi biçimde bir planlama gayreti gerekmektedir. Ama bu da bir kültür meselesidir…