Orta Toroslar’ın tam ortasında, anlatılmaktan çok yaşanılınca gerçeklik olacak olan, bir göl bulunmaktadır dağların arasında. Eğrigöl’dür bu. 2.350 metre rakımında, 2.900 metre yüksekliğindeki Geyik Dağı’nın, Sultanana (Giği) zirvesinin kuzeydoğu eteklerindedir.
Geyik Dağı, Taşeli Platosu’ndaki geniş çayırların üzerinde dimdik yükselerek, koyaklarında (dolin) koyun ve keçi sürülerinin otladığı, başı karlı yüce bir dağdır. Geyik Dağı yükseltisinin hâkim olduğu bölgeye, Yedikaza Yaylaları denmektedir. Manavgat, Alanya, Gazipaşa, Anamur, Hadim ve Gündoğmuş Yörükleri çıkar bu yaylalara. Eğrigöl, Geyik Dağı’na yağan karların sularıyla dolar, coşar ve hayat verir Yedikaza Yaylaları’na.
Yedikaza Yaylaları ve Geyik Dağı, coğrafik şekillenmesinin ilginçliğiyle, bitki örtüsündeki endemik yapı ve çeşitliliğiyle, kuşları ve tüm yaban hayatıyla çok farklı bir dağdır. Bölgede ilkyaz gelip, karlar, yukarılara çıkmaya geçit verdiğinde, yüzlerce göl ve gölcükle, apayrı bir güzellik sunar doğa. İlkyazda bir göl değil, birçok gölün besleyenidir Eğrigöl. Haziran ve Temmuz ayları en güzel zamanıdır Eğrigöl’ün. Haziran sonu ile Temmuz ayında bir başkadır Geyik Dağı’na tırmanmak. Bu aylarda kar vardır, zorludur ve yeni yeni açar allı morlu dağ laleleri, yeni yeni açar ters laleler, çiğdemler. Koyaklar karla kaplıdır, gölcüklerle doludur bu aylarda. Her zaman kar üstüne kar yağar geyik dağının zirvesine.
Bu bölgenin esas çatısını, yüksek ve devamlı sıradağlar ve bu dağlar arasındaki yaylalar oluşturur. Söbüçimen, Topataş, Avsallar, Payallar, Tosmur, Namaras, Çakallar, Göktepe, Merdiven ve Çenger yaylaları, Eğrigöl’e en yakın olan yaylalardır. Eğrigöl’ün bölgesindeki dağlarda (Geyik, Barcın, Karayılan, Çürükdağ, Delikdağ, Papazbaşı, Gümüşsay, Sıçak ve Delidağ) aşınma o ölçüde şiddetli olmuştur ki, sıradağlarda, bıçak şeklinde uzayıp giden keskin sivriler, dik ve yüksek kayalıklar, dar ve derin vadiler oluşturmuştur. Yani, bu dağlar, karstik aşınmayla şekillenmişlerdir. Kalker, suda eriyen ve çatlakları olan bir kaya çeşididir. Az kıvrılmış olup, yatay kaldığı yerlerde yağmur sularını içine çeker. Bundan dolayı yerin altı erir, üstü çöker. O nedenle sayısız koyaklar (dolin), alanlar (polje), sivri sivri kayalar, derin, dar ve düzensiz vadiler, düdenler oluşur. Bu oluşuma karşın, Eğrigöl, Susam Gölü, İlvat Gölü ve Deringöl, birçok kaynakla birlikte, buraları yaşanılır yapan birer görsellik harikalarıdır, görülmeye ve yaşamaya değecek kadar.
Geyik Dağı’na, Barcın Dağı’na ve bu bölgedeki tüm dağlara yağan karların eriyen suları, esasen Göksu Çayı’nın ve Alara Çayı’nın kaynaklarını oluştururlar. Göksu, bu bölgeye kadar sokularak, suyunu üç kaynaktan alır. Söbüçimen Yaylaları’nda görülen karstik çöküntü alanlarının dibe dalan sularından, Değirmenderesi denen yerden çıkan bir kaynaktan, Dedemli Köyü üstünden çıkan bir başka kaynak ve Barcın Yaylaları’nda dibe dalan suların çıktığı, Çevlik Deresi ile ayna deresinin birleşmesiyle oluşan Mençek Suyu’ndan oluşmaktadır. Alara Çayı’da, Geyik Dağı ve Barcın Dağı’nın dibe dalan sularının, Malaniçi Kapızı’nda, Cündere yamaçlarından 40-50 metre yükseklikten fışkırmasıyla oluşur. Eğrigöl Platosu, yalnızca bu iki çayın kaynaklarını oluşturmaz. Bu plato, bir yanda Akdeniz, diğer yanda Konya-Karaman ilçe ve köylerinin içme suyu kaynaklarını da oluşturur.
Eğrigöl, bu platonun en büyük gölüdür. 5-6 km’lik çevre uzunluğu vardır. Çevresi, geniş ve yemyeşil çayırlardan, bu çayırları bir delta gibi yara yara akan kaynak sularından oluşmaktadır. Gölün derinliği bilinmemektedir. İçerisinde kerevit, sazan balığı, kırmızı, pembe renkli birçok balık bulunmaktadır. Bir yarısı nilüfer çiçekleriyle kaplı olan göl, çevresinde bin bir çeşit çiçeklerle, bir çiçek tarlasına benzemektedir. İçerisinde yeşil ördekler, karabataklar yüzmektedir. Nilüfer çiçeklerinin arasındaki kırmızı, pembe balıklarıyla bir akvaryuma benzemektedir…
Çevresindeki çayırlarda yılkı atları yayılır sürü halinde. Bir tilki size bakıp aldırmadan kaybolur taşlar arasında. Bir tavşan aniden önünüze çıkıp, hızla aşıp gider bir tepenin arkasında, kaybolur.
Gölün güneybatısındaki Geyik Dağı’nın zirvesinde yaban keçileri, boz ayılar, kurtlar yaşar ve doruklarında kartallar, şahinler uçar. Bütün bu özellikleriyle Eğrigöl, belki de ülkemizin 2.350 metredeki en canlı gölüdür.
Eğrigöl yaylalarının otlarıyla beslenen koyun ve keçilerin sütü, peyniri, yoğurdu, eti bir başkadır. Bu dağların çiçeklerinden, arıların yaptığı bal ise ilaç niyetine yenir. Tüm yenenlerden sonra içilen eğri göl pınarlarının suyu, hayat verir insana. O nedenle, hem Antalya taraflarından, hem Konya-Karaman taraflarından, Eğrigöl’e üç-beş günlüğüne yaylaya (yayla yemeğe) gelinir, sağlıklı ve dinlenmiş olarak dönülür.
Eğrigöl’de sadece göçerler yaşamıyor. Bir de Dr. Ali Kemal Merdan yaşamaktadır. Bütün Yörüklerin tanıdığı, sevdiği ve her yıl Temmuz ayında gelmesini dört gözle bekledikleri birisi. Dr. Ali Kemal’in Alanya Konaklı’da medikali bulunmakta. O da, bütün Yörükleri tanıyor. Yörüklerin en yoğun gittikleri Temmuz ayında, topluyor sağlık gereçlerini, yaylanın şartlarına uygun olan acil müdahale gerektiren sağlık malzemelerini ve ilaçları yanına alarak, Eğrigöl’ün Kuzeydoğu yakasındaki pınarın önüne dört tane büyükçe çadırı kuruveriyor.
İlk geldiği yıl, Yörükler şaşırmışlar biraz. Ama sonraları kendileri için bir nimet diye düşünmüşler ve Ali Kemal’e sahip çıkmışlar. Doktor, bir ay süresince gelen hiçbir hastadan ilaç parası dışında ücret almıyor. Yörükler, gönüllü olarak, sürekli, bir ay boyunca, sağlık ekibine bolca, aksatmadan yiyecek, sebze, meyve, bal, süt, yoğurt, kavurma getiriyorlar. Eğrigöl’de her şeyin en iyisini Dr. Ali Kemal ve ekibi yiyor ve fazlasıyla da hak ediyorlar. Elektrik yok. Oldukça zor şartlarda sağlık hizmeti vermeye çalışıyorlar. Belki örneği bile yoktur. Çünkü muayeneden para alarak bile başkasının yapmayacağı bir fedakârlık Dr. Ali Kemal Merdan’ın yaptığı.
Birde Ali Kemal’in dostu Topal Osman var ki, Eğrigöl’de onu anlatmadan geçmek hiç olmaz. Topal Osman, Akdam Köyü’nden, terzilik yapıyor Alanya’da. Yörüklere külot pantol (pontul) dikmiş yıllarca, o nedenle hemen bütün Yörükler tanıyor. Her sene Temmuz ayında, evini, barkını, çocuklarını bırakarak Ali Kemal ile birlikte Eğrigöl’e geliyor. Ali Kemal’in kader arkadaşı olmuş. Çok saygı duyuyor bu davranışına ve fedakârlığına. Çadır acil yardım kliniği açılmaya başladıktan sonra, Yörükler yaylalarda hastalanmaktan korkmaz olmuşlar.
Dr. Ali Kemal, Eğrigöl’deki, en doğru olay. Ama ne destek veren var, ne de sahip çıkan. Belediye başkanları, devlet yetkilileri hiç kimse görmemiş, sahip çıkmamış, fark etmemiş bile. Demek ki bizim yurdumuzda, can kurtarmanın, yaşatmanın çokta önemi yok. Biz toplum olarak öldürenlere madalya veririz, öldürenleri kahraman seçeriz. Böylesi bir kültürden kurtulamadığımız için Dr. Ali Kemal’in yaptığı işin öneminin farkında bile değiliz. Yanlış anlaşılmasın, Yörükler farkında ve gereken değeri veriyorlar ama yöneticiler ve yetkililerimiz farkında değil. Sözümde onlaradır biline…
Dr. Ali Kemal’in canı yanıyor. Yok, olup giden güzelliklere, kirlenen Eğrigöl’e. Doğa harikası Eğrigöl’ün etrafının nasıl yapılaştığı, yapılaşmanın denetimsizliği ve her yıl kirliliğin göz göre göre nasıl arttığı apaçık ortada. Özellikle Alanya’nın, Güzelbağ Beldesi’nin yerleşimi hemen gölün kıyısında ve buranın her çeşitten çöpü, kirliliği Eğrigöl’e atılmakta. Çevreye gelenler, çöplerini etrafta bırakıp gitmekte ve bu çöpler sularla göle sürüklenmektedir. Eğrigöl ve çevresindeki yerleşim yerlerinin çoğunluğu kasaba ve belediyelik. Kimsenin ya da hiçbir belediye başkanın aklına gelmemiş, diğer belediyelerle ilişkilenip, sırayla, haftada bir buranın çöpünü almak. Dağa çöp atmak davranış biçimi haline gelmiş ve bu durum belediye başkanlarımızca da belli ki kanıksanmış. İşte Eğrigöl ve çevresinin görünümü. Ama ne bir gören var, nede görüp de müdahale eden.
Çadır kliniğin etrafı tertemiz. Özellikle Topal Osman, her geleni uyarıyor, çevre temiz tutulsun, kirlilik olmasın diye. Örnek olmaya çalışıyorlar çevre temizliği ve çevreye duyarlılık konusunda.
Orta Toroslar’da, Taşeli Platosu’nda, Yedikaza (gaza) Yaylaları’na can veren, doğa harikası Eğrigöl ve çevresindeki güzelim pınarlar (muar) kirlenme tehlikesiyle karşı karşıya.
Bir göz bekler görsün, bir el bekler uzansın diye.
Eğrigöl’de yaşam var, nilüferler var, çayırlar var, çayırları yara yara akan pınarlar var, gölde yüzen yeşil ördekler var. Dağlarında derin koyaklar, keskin sivriler ve bu sivrilerin yamaçlarında yaşayan yaban keçileri, ayılar var. Bütün bu güzellikler yok oluş sürecine girmiş biline.
Metin ve Fotoğraflar: Ali Çetin
15.01.2011