DOĞU ÇINARLARININ ÜLKESİ: KOVADA

Günlerden Pazartesi. Âdemoğlu çevreden elini ayağını çekmiş, iş hanlarına kendini kapatmışken ben; Doğu çınarlarının ülkesinde; Kovada Gölü Milli Parkı’ndayım. Doğayla yaşama sevincinin birlikteliğinde gülümsüyorum engin maviye bakarken; üzerimden uçan çulluğa, gölden kanat çırpan sakar mekeye…

Tektonizma, karstik oluşumlar ve alüvyal biriktirmenin tuvale işlediği bu 6354 hektarlık kesim, 1970 yılında milli park statüsüne erişmiştir. ‘7 Renkli Göl’ olarak anılan Eğirdir Gölü’nün güneyindeki uzantısı olan Kovada; Eğirdir Gölü’yle arasında uzanan dar vadinin alüvyonlarla dolması sonucu oluşmuştur. Alanın % 71’i ormanlık arazidir. Gölün jeomorfolojik özelliklerine bakarsak karstik oluşumlar önemli bir rol oynamıştır. Gölü çevreleyen patikalardan geçen sarp yamaçlar dikkatle incelendiğinde tortul tabakalar gözlenebilmektedir. Eşsiz turkuvaz rengi, derinlik olarak gözünüzü korkutmasın! Suda bulunan ve 1,5 metre sonrasının görülmesine engel olan tortullar suya müthiş bir derinlik algısı katsa da, en derin nokta 6-7 metreyi geçmemektedir. Milli park yalnızca biz doğaseverler için güzergâh olmamış, geçmişte İpek Yolu ya da Kral Yolu seyrine de ev sahipliği yapmıştır.

Bunun dışında bu eşsiz sulak alan birçok bitki türüne ev sahipliği yapmaktadır. Bunlardan bazıları kermes meşesi başta olmak üzere birçok meşe türü, terebentinin hammaddesi olan melengiç, kampların olmazsa olmaz doğal çitlerini oluşturan karaçalılar, boylu ve katran ardıçları, kızılçamlar ve hepsinden de önemlisi asırlık doğu çınarları… Tabi milli parka has 28 endemik bitki türünü de belirtmemek bu güzelliğe haksızlık olur.

Faunayı ise ardıç kuşu, atmaca, çulluk gibi birçok kuş; karaca, alageyik, tilki gibi memeliler oluşturmaktadır. Bunun dışında park insanoğlunun yok edici etkisine de şahit olmuştur. Bölgede görülen son Anadolu parsı çok geç değil 1940 yılında doğaya veda etmiştir. Şunu açıkça belirtmekte fayda var nasıl ardıç ağacının doğal bir şekilde yetişmesi için Ardıç kuşuna ihtiyaç varsa, insanoğlunun da varlığını sürdürebilmesi için doğaya ihtiyacı vardır.

Sayılabilecek tüm bu güzellikler, Kovada Gölü için bir iltifat değildir. Bu düşsel gerçeklik için her geçen gün tehlike çanları daha evhamlı bir şekilde çalmaktadır. Eğirdir Gölü’yle arasında kalan nehir; meyve bahçelerinde kullanılan birtakım zehirli ilaçları ve atıkları göle taşımaktadır. Bu sebeple birçok tatlı su canlısı ve buna bağlı olarak diğer canlılar riskli bir listeye üye olmaktadır.

Sayılabilecek tüm bu güzellikler, Kovada Gölü için bir iltifat değildir. Bu düşsel gerçeklik için her geçen gün tehlike çanları daha evhamlı bir şekilde çalmaktadır. Eğirdir Gölü’yle arasında kalan nehir; meyve bahçelerinde kullanılan birtakım zehirli ilaçları ve atıkları göle taşımaktadır. Bu sebeple birçok tatlı su canlısı ve buna bağlı olarak diğer canlılar riskli bir listeye üye olmaktadır.

Her ne olursa olsun, inancım o ki dünya var oldukça Kovada’da var olacaktır. Çocuklarımız, torunlarımız belki de kuşaklarımız yine bir Pazartesi günü; Doğu çınarlarının ülkesinde gözlerini engin maviye diktiğinde, kanat çırpan çullukları, telaşla yükselen sakar mekeleri seyre dalacaktır.

Metin ve fotoğraflar: Gökhan Demir

20.04.2013