Doğanın, insanı yarattığından bu güne, sürekli olarak, değişik deneylerle kendini tanıtıyor olmasına karşın, doğaya verdiğimiz tüm zararlara, tahribatlara rağmen, doğanın bize sürekli olarak olumlu anlamda bir şeyler sunuyor olması, doğaya karşı acımasız davranmamıza en temel sebep teşkil etmektedir.
Ormanlar, sanki bizi yok etmek isteyen zararlı, korkulacak düşmanlarımızmış gibi, bir yandan tarla açmak için, bir yandan ısınma, barınma için kesilip yok edilirken, bir yandan da, her yıl binlerce hektar orman insanların bilinçsizliğinden ve dikkatsizliğinden cayır cayır yanıp, içersindeki tüm canlı türleriyle birlikte yok olup gitmektedir.
Yıllarca kamuoyu önünde tartışılan, çevreciler ve doğa bilimcileri tarafından tüm getireceği handikapların açıklandığı 2B yasası bir zafer müjdesi gibi, bizi yönetenler tarafından halka sunulmakta ve halka, gelecek yıllara nasıl yeni orman arazileri açıp, hazırlayacağı konusunda yol gösterilmektedir.
Daha onlarca yılöncesinde, henüz, kesilmiş kökleri bile çürüyüp gitmemiş olan ardıç, sedir, meşe, gürgen ağaçlarıyla kaplı Anadolu’nun, bu günkü çıplak ve kıraç alanlara nasıl dönüştürüldüğü unutulmamalıdır. Sürekli olarak, çıkarılan yasaların verdiği cesaretlerin teşviki ile ormanlar kesilmiş, yakılmış ve yeni yeni 2B’ler açılıp tapulandırılarak doğanın çoraklaşmasına, dünyanın kirlenip yaşlanmasına olanak sağlanmıştır.
Doğa, derdini her zaman, her koşulda ve değişik biçimlerde bize anlatmaktadır. Ama insanların kültürel birikimleri, kültürel alt yapıları doğayı anlayacak, dinleyecek ve anladıklarını bilince çıkararak içselleştirecek yeterlikte değildir. Onun için, doğaya verdiğimiz her zarar, insana verilen zarar olarak yaşam hanemize yazılmaktadır.
Bu günülkemizde bir yerel yönetimler seçim süreci yaşanmaktadır. Bütün partilerin adaylarının seçim programlarına baktığımız zaman, hiç birinde çevre kirliliği, küresel ısınma ve doğal çevrenin iyileştirilmesiyle ilgili doğru dürüst politikalar görülmemektedir. Oysa insana verilen hizmet, şehirlerdeki yaşam, insan yaşamının iyileştirilmesi, tamamen doğaya verilen önemle doğru orantılıdır. Eğer, küresel kirlenmenin önemi kavranmamışsa, insanın sağlıklı yaşayacağı bir yaşamsal alan yaratmanın olanağı yoktur. İnsan, çevre içerisinde, sağlıklı bir çevre içerisinde vardır. Hayallerini, sağlık bir çevre içerisinde hayata geçirebilir.
Sevdalarını, aşklarını sağlıklı bir çevre içerisinde yaşayabilir. Çocuklarını, ancak sağlıklı bir çevre içerisinde, sağlıklı büyütebilir.
Yaşamın, güzelliğin ve hayali kurulup programlaştırılan anlayışların ve kurulacak yeni ve de güzel sistemlerin hayat bulması, insanların mutlu olması ancak ve ancak sağlıklı, temiz, yaşanabilir bir çevre olduğu zaman mümkün olacaktır.
Çevre politikaları olmayan yerel yönetim ve bir bütün olarak yönetici adaylarının, insana dair iyileştirmelerinin kalıcı ve sağlıklı olmayacağı bilinmelidir.