Doğa Bana “Hadi” Dedi

TaTuTa ağındaki Ali Kışlak Çiftliği’nin ev sahibi Ali Kışlak, TaTuTa ile tanışmasını, kusursuz doğayı rehber bilip, permakültür ve doğal tarım prensipleriyle, yükseltilmiş sebze yataklarından başlayarak örnek gıda ormanları yaratma düşlerini Buğday Derneği’nden Mine Eroğlu’na anlattı.

al

 

Buğday Derneği’nden Mine Eroğlu, yılda 4 kez çıkan ve Buğday Derneği üyelerine dağıttığı Ekolojik Yaşam Rehberi’nin sonbahar sayısı için, TaTuTa ağı çiftliklerinden Ali Kışlak Çiftliği’nin ev sahibi Ali Kışlak’la görüştü:

Önyargılı, hesap kitaplı, çıkarcı, bencil, tüketici, kargaşalı, telaşlı yaşamlar içinde, insanlar daha iyi iletişimler kurabilsin diye çeşitli ülkelerde bilgisayar mühendisi olarak çalıştı. Sonra baktı ki kafasındaki hafıza kartı yanmış, gidiyor. Üç beş yıl oluyor ki artık sayıların önemi yok onun için. Vahşi diye bildiğimiz doğa çekti aldı onu şehirlerin vahşetinden. Göreceli değerleri soyunup attı, orman gibi yaşayıp, kusursuz doğanın dokunuşlarıyla hafıza kartını tamamen yeniledi. Kusursuz doğayı rehber bilip, permakültür ve doğal tarım prensipleriyle, yükseltilmiş sebze yataklarından başlayarak örnek gıda ormanları yaratma düşleri içinde şimdi. İnsanlar toprağı zehirlemeden, öldürmeden, sürdürülebilir tarım ve sürdürülebilir yaşamın mümkün olduğunu görsünler istiyor. “Bir tek koşulu var doğanın, bütüncül sevebileceksin toprağı” diyor Ali Kışlak!

TaTuTa ile nasıl tanıştınız, sisteme nasıl katıldınız?

Bir rastlantı değil, yollarımız kesişti.

TaTuTa sayesinde neler yaşıyorsunuz, size katkılarını, varsa sıkıntılı yanlarını öğrenebilir miyiz?

Doğal tarım ve felsefesi birbirlerinden ayrı var olamaz. Doğal tarım yapmazdan önce felsefesini özümsemek gerekiyor. TaTuTa ile gelen arkadaşlar, hangi ülkeden gelirlerse gelsinler, hangi dili konuşuyor olurlarsa olsunlar, burada ortak dilimiz doğa dili. Değişik kültürlerden gelen arkadaşlarla bir orman ekosisteminin çok değişik bitki zenginliği, sağlıklı büyümeleri, gizemi ve karmaşıklığında yaşamı paylaşırken birlikte büyüyor, olgunlaşıyor ve elbette birlikte çok şeyler öğreniyor, çok dersler çıkarıyoruz. Doğada sıkıntı sözcüğü yok. Bir şey öyle olmuşsa öyle olması gerekiyordur. Sorun, çözümdür ve belli bir zaman ve mekân içinde yapıcı çözümler bulunur.

Çiftliğinizde neler üretiyorsunuz? 

Ben hiçbir şey üretmiyorum, toprak üretiyor! Sürdürülebilir bir yaşamı paylaşma sevdasıyla, toprak, bir ormanda neler yetişebilirse, zeytin, incir, mısır inciri, nar, karadut, akdut mordut, üzüm, az biraz aklınıza gelen her meyve, sebzelerden fazlasıyla bir şeyler veriyor. Zor koşullarda yetişen meyvelerin anlatılamaz güzel, ballı tatları misali çok zor koşullarda bir şeyler yapmaya çalışıyorum.

Bugüne kadar TaTuTa kapsamında gönüllü sayınız ne kadar oldu? Aynı anda kaç gönüllü kabul ediyorsunuz?

TaTuTa’da yeniyim. Çok sayıda gönüllümüz olmadı, saymayı da pek sevmem. Gönüllü sözcüğünü hiç kullanmıyorum, ‘arkadaş’ diyorum. Oda paylaşımlı dört arkadaş kalabiliyoruz. Konaklama koşullarımız pek şatafatlı değil, şatafatlı olursa doğaya yaklaşamazsın, elinden tutamazsın, güneşe, ay ışığına, toprağa dokunamazsın.

Peki, arkadaşlardan ne tür katkılar bekliyorsunuz?

Arkadaşlarımızla bir ekosistem içerisinde, bütüncül bir yaşamı paylaşıyoruz. ‘Neden’ sorusu olmayan ekosistemimizde isteyen istediği zaman ve istediği kadar çalışır, bir şeyler yapar. Beklediğim bir katkı yok. Ne kadar beklentim olmalı, kaç saat, kaç paralık? Hangi adil ölçü aletiyle ölçebilirsin? Mümkün mü? Onun için tüm ölçü ve tartı aletlerini kırıp attım! Doğadan hiçbir beklentim yok, kendi sistemi içerisinde gönlünce verebildiği kadar verir. Doğaya karşı değil de doğayla ahenk içinde ve bütüncül sevgiyle yaşarsan inanılmaz cömert doğa, her zaman fazlasıyla veriyor.

TaTuTa ağındaki diğer çiftliklerle görüşüyor, bilgi veya ürün takası yapıyorsunuz değil mi?

Mümkün olduğunca gidiyor ve arkadaşların çiftliklerinde gönüllü olarak çalışıyoruz. Elbette bilgilerimizi, tecrübelerimizi, ürünlerimizi paylaşıyoruz.

Sistemin daha iyi işlemesine dair önerilerinizi paylaşır mısınız?

Güzel emeklerinizi görüyorum, yüreklerinize ellerinize sağlık…

Sonbaharda ne tür etkinlikler, çalışmalar yapacaksınız?

Çiftlik yaşamdır, canlıdır. Tüm yıl boyunca, bayram seyran bilmeden yaşayan sistemi, yaşamı, tavuklarımızla, hindilerimizle paylaşmayı sürdüreceğiz. Gıda ormanlarımızda günlük bakımlar, mevsimlik ekim dikimlerimiz olacak. Kasım ve Aralık aylarında yağmurlar ara verdikçe tarlaya çıkıp çokça zeytin topluyor, tatlandırıyor, zeytin sıkıyoruz. Yaz sabahlarının erken telaşları yerini sükûnete bırakmış olacak. Emeğin yeşil terleri serinlemiş, yağmurları, bulutları, gök gürültüleri arasında şimşekleriyle doğayı daha bir keyifle, telaşsız demlemiş, Saklıkent Dağları karşımızda, yudumluyor olacağız.

Yarınlara dair neler düşlüyorsunuz?

Ahhh, düşler! Düşler ne kadar gerçek, ne kadar düştürler? Bir gerçek ne zaman düşten dönüşüp gerçek olmaya başlar? Gerçek ve düş ayrımı yapmam hiç. Düş! Yaşam bir düştür ve yaşam bir dönüşümdür ve benim yaşamım da deli düşlerin, sevdaların karmakarışık gizemleri içinde dönüşmekte. Deli düşlerim sığmaz ormanlara, yeni ormanlar yaratırım düşlerimde -reforestation-. Ormanlarda adını sanını bilmediğin yeni canlılar yaratmak ve bunları ‘neyim varsa senindir’ yaşam paylaşımıyla tilkilere, şahinlere, sansarlara, gelinciklere, farelere, yılanlara, kuşlara armağan etmek… Yaratmak ve vermek… Yaratırken yüreğinin bir parçası, yaptıklarını verirken yüreğinin acılar içinde bin parça daha büyümesi… Yüreğime sığmayan ve bana çok sancı veren yeni ormanlaşma düşlerimle avuçlarımdan tohumlar savruluyor olacak göklere bu kış.

Üyelerimize iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

Gönlünüzden toprak sevgisi, sofranızdan kekik kokusu eksik olmasın!