Neden Küba? Sorusunun cevabını sanatçı Cengiz Akduman şöyle anlatıyor:
“Bizim kuşak 1959 yılında yapılan ‘Küba Devrimi’ne her zaman sempati ile bakmıştır. Cesur ama insancıl, inatçı ama sevecen, sorumlu ama çocuksu bu gençlerin başarısı hepimizi etkilemiştir. Castro, Camilyo ve Che’nin belleklerimize efsane olarak yerleşmesi de bu yüzdendir.
Serdarın, Mehmet ile bana “Küba’ya gidiyoruz “ demesini başlangıçta bir Bodrum akşamında söylenmiş gerçekleşmesi zor bir hoşluk olarak almıştım. Ama değilmiş!
Bir bahar gecesi söylenmiş söz, kasırgalar yüzünden iki bilet değişikliği ile Kasım 2008 de gerçekleşebildi ancak.
Yola çıkmamızdan az önce üç kasırga büyük zararlar verdi Küba ya.
Gittiğimizde yıkılan muz ağaçları yüzünden ancak bir kez kızarmış muz yiyebildik. Kümesler öylesine tarumar olmuştu ki ev sahibimiz doktor on yumurtayı mücevher gibi taşıyordu elinde. Pencerelerinin camları kırılmış Koloniyel evlerde yaşayanlar bunu fazla dert etmese de yönetim cam getirecek Çin gemisini bekliyordu dört gözle. Marketlerde bazı gıda maddeleri olmasa da raflarda dondurma soslarının çokluğu dikkat çekiciydi.
Evler bakımsızdı ama sabah işe giden insanlar tertemiz giyimliydiler. Her adada su sorunu yaşanır. Ter kokusu duymadık hiç.
Sabah 11 de içilen mohitolar sarhoş etmiyor insanı!
Yine de dönüş yolunda son günümüzde dördüncü kasırga teğet geçti (!) Havana’dan.
Yola çıkarken çok eskiden beri fotoğraf çeken, fotoğraflarını bildiğim Mehmet ile ilgili kaygım hiç olmadı. Ama fotoğraf çekmeye yeni başlamış, teknik bilgi ve donanıma yeni hâkim olmuş Serdar için doğrusu kaygım vardı. İlk kez bir gurupla sırf fotoğraf çekmek için uzaklara gidiyordu. Sonuçta bir başarısızlıkta çekmekten keyif aldığı fotoğraftan bile kopabilirdi.
Bazen gurup halinde bazen ayrılarak çalışıyorduk. Her gün Serdar ile Mehmedin çektiği fotoğraflar (ben analog çalıştığım için bu lüksüm olamadı) bilgisayara yükleniyor ve ekstra disklerde yedekleniyordu mutlaka. İlk gece gördüğüm fotoğraflar karşısında kaygımın ne kadar yersiz olduğunu anladım. Bana sergiyi dolaşırken hak vereceğinizden eminim.
Artık uyumlu ve işini kotaran üçlü bir ekip olmuştuk.
Neden Küba?
Girişte yazdığım gibi sempati önemli bir neden. Ayrıca ada, dünya üzerinde bir başka örneği kalmamış bir yönetim biçiminin açık hava atölyesi gibi. Eskimiş ama yıllara meydan okuyan koloniyel mimari ve yıllar boyu acımasızca süren ambargoya rağmen mutlu, candan, müzik ve dansı kendilerine yaşam biçimi seçmiş, başları dik, onurlu bir halkı tanımak. Sanki zamanı dondurarak sürdürdükleri o yaşamları izlemek.
Fotoğrafçı için bunlardan daha önemli bir neden olabilir mi?
Bu sergimizin; Küba devriminin elli yıllık serüvenini anlatmak gibi tarihi bir görevi yok. Bu sergimizin amacı; Fotoğrafladığımız Küba halkının yaşamını estetik kaygılarla sizlerle paylaşmaktır. Bu nedenle çektiğimiz fotoğraflardan küçük bir seçki yaptık.
Her üçümüzün de çektiği fotoğrafları sadece birimizden seçmek kolay bir seçim değildi. Üçümüzde üslup ve teknik farklılıklarda fotoğrafçılar olmamıza rağmen projede bir ekip olduğumuzu, serginin bir bütünlük içinde olması gerekliliğini sağlamaya çalıştık.
Sergimizin adını ‘Devrimin 50.yılında Havana’ koymamızın nedeni; fotoğraflarımıza tarihi bir görev yüklediğimiz için değil, Küba halkının coşkuyla kutladığı 50.yıl şölenlerine İstanbul’dan bir dost alkışı yollamak.
‘Hasta siempre Habana / Sonsuza kadar Havana’ “
Mart 2009 İstanbul