Belki şimdiye dek öyleydi, ama sahillerin özel kişiler tarafından işletilmesi, o kişilerin zamanla buraları mülkü sanması, kıyıya yaklaşan kişilere, hırçınca saldırması her şeyi değiştirdi. Artık ne deniz, ne kumsal halkın, halk uzaklardan bakacak bundan sonra, belki bakma parası da istenebilir. Duyarlı insanlar bunları bize anlatırken, eyleme koşma yerine, onlardan uzak durduk. Bir anlamda bütün bunları hak ettik diye düşünüyorum. ‘İnsanlar hak ettikleri şekilde yönetilirler’ sözünü anımsayalım.
Neden böyle karamsarım bu konuda, size anlatayım. Havalar ısındığından beri, sahildeki işletmecilerin şemsiyeleri artık kıyıda değil, denizin içinde. Sağına soluna da genişlediler. Bu konuda halkın isyanı, yakınması, dilekçeler vermesi bir işe yaramadı. Yetkililer duymazdan geldi. İşletmecinin vereceği üç kuruş, halkı unutturdu. Daha biz denize yaklaşırken, yolumuz kesilip uzaktaki boşluklar işaret edilerek kovuluyoruz. Bu zorumuza gitse de insan her şeye alışıyor. Yavaş yavaş kumsallardan çıkarıldığımızı anlıyor, sineye çekiyoruz. Çekmeyip baş kaldıran, kavga eden de oluyor, ama işe yaramıyor. Ancak gergin bir şekilde evine dönüyor. Bunun karşılığında kumsalların temiz olacağını düşünüyorsanız aldanıyorsunuz. Kumsal, boydan boya pislik içinde. Şemsiyelerin altı temizleniyor, yanı başında pet şişeler, kırılmış camlar, çocuk bezleri v.s güneşleniyor.
Dün konuklarımı rahat ettirmek için, özel tarafa geçirdim. Bir şemsiye, üç şezlong kiraladık, 15 TL verdik, adam (işletmecinin kendisiymiş) hâlâ başımızdan gitmiyor, keskin, hırçın gözlerle bize bakmayı sürdürüyor. Ben sorunca elimdeki su şişesini göstererek “Dışardan yiyecek, içecek sokmak yasak” dedi. İçeceğimiz suyu da ondan almak zorundaymışız. Yarım saatlik yüzme bize kaça mal olacak? ‘Gökyüzü, deniz herkesin’ diye bağıran kimdi?
Bir de ‘Müzik’ diye yutturulan gürültü vardı. Zank zank zank insanın beynine beynine vuran, oldukça yüksek sesli. Şemsiyelerin hepsinin altı doluydu üstelik. Bu gürültüye katlanmak isteyen ne çok insan varmış. Şöyle bir dolaştım, her sorduğum kişi müziğin kötü olduğunda düşünce birliğindeydi. Neden kimse ‘Susturun şunu’ demiyordu? Gerçi bizde herkes aynı müzikten, yani aynı gürültüden hoşlanır. Bizim her şeyimiz aynı. Bu ülkede tek tip insan yaratmak için fazla yorulmaya gerek yok. Dolmuşta, kumsalda, kafelerde, barlarda, her yerde aynı müzikten hoşlanırız. Hoşlanmasak sesimizi çıkarırdık herhalde. Hoşlanmadığımız, hemen tepki gösterdiğimiz şeyler de var. Halkımıza haksızlık etmeyelim. Geçenlerde bir çift sarılmış halde denizdeydi, nerdeyse linç edileceklerdi. Herkes öfkelendi, üstlerine yürüdü. Çünkü onlar öpüşüyordu.
Gökyüzü, deniz hepimizin, rahatça seyredebiliriz.