CORDOBA GÜNCESİ (3)

Buenos Dias Cordoba / Günaydın Sevgili Cordoba! Bugün seninle son günümüz. Doya doya eğlenmek istiyorum seninle…

Tabi ki önce kahvaltı. Zeytinyağı çok tüketiliyor burada. Kahvaltıda bile ekmeğe zeytinyağı sürüp yiyorlar, ülkemizde Ege’de de çok yaygındır ama ben hiç sevmezdim zeytinyağını bu şekilde yemeyi, lakin ne kadar lezzetliymiş, tadı damağınızda kalıyor buranın zeytinyağının, inanılmaz bir kokusu var, itiraf ediyorum ki bizim zeytinyağımızdan çok iyi. Fakat kahvaltıda zeytin yeme alışkanlıkları yok, içki yanında meze olarak yiyorlar zeytini, birayla bile zeytin geliyor masaya.

Diğer kahvaltılıklarla tamamlayabiliyorsunuz zeytin açığınızı, lakin bir çay tiryakisi olarak İspanya’da kaldığım süre içinde çay açığımı bir türlü gideremedim. Çay kültürleri yok, sabahları bile bira içiyorlar. Sağlam bir mideniz varsa dayanabilirsiniz. Ben meyve suyu içmeyi tercih ederim o ayrı…

Kahvaltıdan sonra şehir turuna çıktım. Burası cıvıl cıvıl rengârenk sokaklarıyla şenlik yeri gibi, kendinizi bir an İtalya’da gibi de hissedebilirsiniz ta ki Flamenko öğelerini görene kadar. Kapılarda asılı duran Flamenko giysileri, yelpazeler, saç gülleri, şallar, mutfak önlükleri. Her şey de Flamenko var. Şarap şişelerine dahi Flamenko kıyafetleri giydirmişler…

Gerçekten de İspanya, ‘Bir Başka Avrupa’dır. Bu başkalık, onun tüm hücrelerine şu ya da bu şekilde nüfuz etmiş doğululuğundan kaynaklanmaktadır. Doğu-Batı gelgitlerini en yoğun yaşamış bir Akdeniz ülkesi olarak İspanya, doğulu özgünlüğü ise şüphesiz Endülüs’üne borçludur.

İspanya ‘bir başka Avrupa’ysa eğer, Endülüs de ‘bir başka İspanya’dır. Genelde Katalanlar Endülüslüleri ‘harcanmış’, ‘bozulmuş’ bir halk olarak görme eğilimindedirler ve bunun özünde İslam dönemine karşı toplumsal bilinçaltında halen hazır bekletilen bir tepkinin dışavurumundan başka bir şey değildir. Onların gözünde Endülüslülerin ‘kaba saba’, ‘yontulmamış’ oluşları, hatta maçolukları bile ‘moro’ların (halk arasında Araplar ve Mağribliler için kullanılan ve yerine göre küçültücü anlam da yüklenebilen bir kelime) suçudur. Ne yazık ki Endülüslü de ‘moro’laşmıştır işte zamanla! Bağıra çağıra konuşmaları, uluorta kahkahalar atabilmeleri, sokaklarda ıslık çalarak yürümeleri, balığı hâlâ on parmak yemeye çalışmaları ve maalesef uçkurlarına bu kadar düşkün olmaları!

Sonuçta başkaları ortaya nasıl tablolar çıkarırsa çıkarsın, Endülüslü kendi değerleriyle barışık olmayı sürdürüyor. Ruhunuza geçen samimiyette buradan geliyor.

Evet, sevgili Cordoba artık ayrılma vakti, beni güzel ağırladın, samimiyetin ve sıcaklığın için çok teşekkürler, benim için oldukça özel bir seyahatti. Başka bir sefere tekrar görüşmek üzere, seni özleyeceğim, adios…

Metin ve fotoğraflar: Özlem Dikel

30.04.2010