Yazık ki, …hem ne yazık…
Ne biriktirebildik ki yaşamdan?
(varsa…), dostluklardan başka.
Halbuki, “Öz” de barınmalı dostluğun izleri.
Öyle ya; aşkta, sevgide, ailede,
…Bebelerde bile.
“Güven” inşa edecek dostluğu,
Ama nerede o güven?
Hangi güven?
Kime güven? …neden ve nasıl bir güven?
Yitirilir zamanda her şey.
Güven de, dostluk da.
Gölgenden korkma dönemi başlar sonra.
Kendine güvenin yitirilişi.
Çaresiz kalma zamanı.
Öylece, …orta yerde, çırılçıplak, bomboş.
Ne büyük acı, kendine güvenin yitirilişi.
Bir kadeh rakı,
Bir daha…
Hadi bakalım, yüzleşme zamanı.
Kiminle?
Neden, …kim için?
Kapıya dayanır “yüzleşme”…
Sorular, sorular, sorular…
Şizofrenik dalgalanma bunlar; gider gelir, gider gelir, …sürekli.
Yalan başlar önce…
Kendinize hem de.
Çoğu alışık buna,
…Ne fark eder ha iki eksik, ha üç fazla.
Sorun yok onlarda.
İki yalan üst üste, tastamam yeni hayat.
Kapıda mutluluk.
Hangi mutluluk?
Nasıl, …ne kadar sürer bu mutluluk?
Bu sorular sorulmaz “Öz”e, asla.
Ya, yalan söyleyemiyorsa insan?
“Gerçekle” avutuyordur kendini.
Asıl tokat o zaman çarpar surata, kuvvetlice; bir iki, bir iki… , …ve sürekli.
Kalp kırık zaten, …bir de kendiniz kırınca öz kalbinizi.
Duvarlar yürür üzerinize.
Ağlayamıyorsanız üstelik.
Gözyaşı nasıl akardı, ne zaman akardı?
Onu da unuttuysanız…
Ve eyvah!
…Biz kırıldık, daha da kırılırız.
Yeni hayatın acemileriyiz.
Bütün bildiklerimiz yeniden biçimlenmekte
Sil baştan öğrenmeye, …marş marş;
…Ne bir özür, ne bir teşekkür, ne de zaferdi dinletileri.
Güneşli güzel günlere bir kaçıştır şiirleri…
Metin ve fotoğraf: Füsun Demiray
16.04.2011