Bouldering

Yerden çok yükselmeden üç veya dört metre yükseklikteki kaya bloklarında yatay, dikey veya çapraz bir şekilde yapılan tırmanıştır.

Önceleri ‘kaya tırmanış’ sporunun antrenman çeşitlerinden olan bouldering günümüzde artık başlı başına bir spor olmaya aday. Nedeni ise bouldering antrenmanlarının şehir içerisinde yapay duvarlarda veya kayada pratik yapılabilmesi. Teknik malzeme kullanımı gerektirmemesi bu spor dalının başlıca özelliklerinden biri. Herhangi bir emniyet aleti kullanmanıza gerek yok.

Tırmanış tamamen rota boyunca giden tutamaklar üzerinden yapılırken ince ama zor problemler içerir. Her rota çözüm tekniği bakımından bir problemdir.

Sporcu rotaya girmeden önce bu problemi kafasında çözmeye çalışır. Tırmanırken yalnızca kaya tırmanış ayakkabılarımız ve düştüğümüzde altımızda ‘crashped’ denilen ve düşüşümüzü yumuşatan bir minder vardır. Arkada düşüş esnasında tırmanıcının kontrollü bir şekilde minderin üzerine düşmesini sağlayan bir diğer tırmanıcı bulunur. ‘Spotter’ denen bu ikinci kişi, tırmanıcıyı her saniye gözler ve arkasında bulunur. Çoğunlukla tırmanış oturarak başlar. Tırmanıcı kaya bloğunun altına oturur önce eller sonra ayakları yerleştirdikten sonra ayakları yerleştirdikten sonra bu kısa ama oldukça zor tırmanış başlar. Tuttuğunuz yerler bazen yalnızca bir çizgi kalınlığında olabilir bazen de tamamen elimizin sürtünmesini kullanarak tutunduğumuz pürüzsüz ve eğimli yüzeyler.

Yapay duvarlarda ülkemizde son dönemlerde oldukça sık düzenlenen bouldering yarışmaları artık sayıca çok daha fazla sporcunun katılımıyla gerçekleşiyor. Ülkemizde bouldering mekânlarından en fazla ziyaretçisi olan yer Aydın’da ki Bafa Gölü civarıdır. Antik bir kent olan Heraklia’nın sınırları içerisinde bulunan kayaların bir kısmı göl kenarında, bir kısmı da 1.350 metre yüksekliğiyle Beşparmak Dağı’nın eteklerindedir.

Ünlü Alman tırmanış dergisi Klettern bir sayısında Bafa’ya yer vermiştir. Tırmanış dışında gezilip görülecek çok fazla yeri olan Bafa’ya uğrarsanız göl kenarında Ege kahvaltısı yapmayı da unutmayın.   

Yazı: Himmet Gündoğdu, fotoğraf: Boulderistanbul Arşivi

Sırtçantam 4. sayı, Nisan 2005