1961 yılında, henüz 11 yaşında okumak için köyümden ayrılırken heyecandan kalbim durdu duracaktı. Çünkü köyümden ilk okuyacak kızdım. Gerçi ilk olmanın bedelini az ödemedim, ama değmişti. Sonra arkası geldi ve benim köyümden herkes okudu. Lise mezunlarına “O okumadı” demeye başladılar.
Yurdumda cins ayrımcılığı hat safhada. Doğusunda ise korkunç. Böylesi bir bölgeden kızların okumasını sağlamak ise büyük bir devrimdir. Her semtten, her köyden yalnızca bir kızın okuması, oraya yakılan sönmez bir meşaledir. Artık ondan sonra doğacak kızlar sadece okuyan kızı örnek alacaktır. Bu hiç de küçümsenecek bir hizmet değildir. Bir ülkenin kadınlarının bilinçlenmesi o ülkenin kalkınması demektir. Artık o ülkede geleceğin kadınları okuyacak, araştıracak, sorgulayacak, kadının insan haklarını savunacak demektir. Bu yobazları korkutur. Bu gericilerin uykusunu kaçırır. Bu arı kovanına çomak sokmaktır. Bu bazılarının tekerine ot tıkamaktır.
Türkan Saylan Hoca, “Görevimi yaptım” derken bunu anlatıyordu. Artık ülkemin doğusunda da kadınlar uyanacaktır. Türkan Saylan kalk borusunu çalmıştır. Bu sesi susturmak mümkün olmayacaktır. Gericiler saldırırken, solcuların da “Sınıf mücadelesi yapsaydı” demelerine bir anlam veremiyorum. Siz buna ne derseniz deyin. Adını ne koyarsanız koyun, bu bir devrimdir. Ben çok umutluyum kadınların, dolayısıyla ülkemin geleceğinden.
Türkan Saylan’ın evi aranırken, sağ basın ona saldırırken, ben onun Nobel ödülü aldığını düşünüyorum. Benim ülkemin ödül vermesi tuhaftır. İşte böyle hırpalarken aslında ödüllendiriyordur. Aziz Nesin de böyle ödüllendirilmedi mi? Anılarında anlatır. “İtalya’dan Altın Palmiye ödülü almaktan gelirken, otostop yaparak gelir. Bir arabaya elini kaldırır, araba duracak gibi olur, umutlandırır, gaza basar gider. Kendince dalga geçer. Aziz Nesin, artık el kaldırmaz, yaya yürümeye karar verir. Tam o sırada bir otomobil yavaşça yanına yaklaşır, durur, kapıyı açar ve ‘Buyurun Aziz Nesin, siz altın palmiye ödülü almaktan geliyorsunuz’ der.” Bu bir turisttir.
Gökyüzünden değil de, gökyüzüne kayan bir yıldız olan Türkân Saylan’ın ışığı bizi aydınlatmayı sürdürecektir. Bazı ışıklar hiç sönmez. Güneşin balçıkla sıvanmadığı gibi. Sağlığında dinlenmeye zaman bulamayan güzel insan şimdi dinlensin. Sözü Zülfü Livaneli’nin dizelerine bırakıyorum:
“Doğuda bir köy gördüm dağların arasında
Öyle mahzun, çaresiz kalakalmış
Çıplak kavakları bile hüzünlü, kara saplanmış
Köyün ortasında bir okul, tezek sobasıyla ısınmaya çalışan çocuklar
Bir bıcırık kız, yanında bir karamuk oğlan
Buz gibi elleri, ama gözleri ahu, gözleri ceylan
Adın ne dedim kıza
Dedi; Benim adım Türkan
Oğlan ekledi; Benim ki de Saylan
Dedim; dayan yüreğim dayan. Mademki bu çocuklar Türkan
Mademki bu çocuklar Saylan
Gelecek onlarındır, gerisi yalan
Değişir bu düzen
Döner bu devran.”