Bir varmış bir yokmuş diye başlar masallar. Uludağ’ın güneyinde üç ilçenin ortasında bir göl varmış diye başlar bizim masalımız. Bir göl ama bir gölden çok daha fazlası Uluabat…
Apolyont veya Uluabat olarak ta bilinen göl, Bursa’nın Mustafakemalpaşa, Karacabey ve Nilüfer ilçelerinin sınırları içerisinde yer almakta. 13,500 ha alana sahip olan göl, deniz seviyesinden 9 metre yüksekliğinde bulunmakta. Göl, Mustafakemalpaşa Çayı’ndan beslenmekte olup, Uluabat Deresi ile Susurluk Nehri’ne karışarak Marmara Denizi’ne dökülür. Gölün en derin yeri 4 metre civarında olup, genelinde ise 1-2 metreyi geçmemekte.
Göl, zengin tür çeşitliliğine sahip olması ve önemli bir sulakalan olması nedeni ile ülkemizde koruma altına alınan 12 Ramsar Alanı’ndan birisidir. Bunun yanında ‘Yaşayan Göller’ programının içinde de yer almaktadır. Gölü; Anadolu’ya kuzeybatıdan giren kuş göç yolu üzerinde bulunması nedeni ile bünyesinde yüksek miktarda kuş barındırması, çok zengin flora ve faunaya sahip bir sulakalan olması nedeniyle son yıllarda tüm dikkatleri üzerine çekmiştir. Bu nedenle 1998 yılında Ramsar Sözleşmesi ile koruma altına alınmıştır. Göl, Türkiye’nin orta büyüklükteki göllerinden bir tanesidir. Doğu-batı doğrultusunda uzanan gölün uzunluğu 24 kilometre, genişliği ise 10 kilometredir.
Marmara Denizi ve diğer Marmara göllerine ve yine bir Ramsar Alanı olan Manyas Gölü’ne yakınlığı ile konum açısından önemlidir. Gölde yapılan çalışmalar neticesinde 21 tür balık tespit edilmiştir. Bu türler içerisinde ticari amaçlı avlananlardan başlıcaları; Turna ve Sazandır. Az miktarda da olsa Yayın, Tatlısu Kefali, Ringa Balığı ve Kızılkanat balıkları da avlanmaktadır.
Gölde yer alan en önemli kuş türleri ise; Tepeli Pelikan, Küçük Karabatak, Alaca Balıkçıl, Gece Balıkçılı, Küçük Balaban, Leylek, Çeltikçi, Kaşıkçı, Pasbaş Patka ve Bıyıklı Sumru’dur. Göçte uğrayan türler ise; Sığır Balıkçılı, Kara Leylek, Kara Çaylak, Küçük Kartal, Kızıl Şahin, Aladoğan, Orman Düdükçünü, Çamurçulluğu, Altın Yağmurcun, Döğüşken Kuş, Dere Düdükçünü, Küçük Martı, Akkanatlı Sumru, Kara Sumru, Küçük Sumru, Çayır Taşkuşu, Pembe Sığırcık, Çobanaldatan, Sarıbaşlı Kuyruksallayan, Söğütbülbülü, Büyük Örümcekkuşu’dur. Kışın kuzeyden gelen bazı kuş türlerinden binlerce kuş türü gözlemlenmiştir. Açık suda Sakarmeke, Elmabaş Patka ve Tepeli Patka ördekleri, Bahri ve Küçük Batağan, göl kenarında ve sazlıklarda az sayıda Büyük Akbalıkçıl ve Gri Balıkçıllar, Karabaş ve Gümüş Martılar bunun yanı sıra Balaban, Leylekler, Kırlangıçlarla beraber gölde üreyen balıkçıl türleri küçük Akbalıkçıl, Alacabalıkçıl, Gece Balıkçıl ve Küçük Balaban gibi türler göl ve çevresinde gözlemlenmektedir.
Uluabat Gölü, Türkiye’nin en geniş nilüfer yataklarına sahiptir. Beyaz nilüfer gölün kuzeydoğu kıyılarında ve Mustafakemalpaşa Çayı’nın göle giriş ağzında çok geniş alanları kaplamaktadır. Göl, sucul bitkiler yönünden ülkemizin en zengin sulak alanlarından biridir. Gölün hemen hemen bütün kıyıları geniş sazlıklarla, sığ kesimleri ise su içi bitkileri ile kaplıdır. Hem Sulakalanların Korunması Yönetmeliği hem de Ramsar Sözleşmesi’nin gerektirdiği yükümlülüklerimizin yerine getirilmesi kapsamında gölün korunması ve uygun bir şekilde yönetilmesi amacıyla ‘Uluabat Gölü Yönetim Planı’ hazırlanmıştır.
Avrupa Leylek Köyü Eskikaraağaç
Uluabat Gölü kıyında yer alan Eskikaraağaç Köyü, Karacabey İlçesi sınırlarında yer alıyor. Köy, uygun iklim koşulları ve nitelikli topraklarıyla ülkemizin en verimli tarım alanlarına sahip yörelerinden biri. Yöre halkı geçimini genellikle tarım ve tarım ürünlerinin ticaretinden sağlamaktadır. Yaygın olarak yetiştirilen başlıca ürünler; soğan, patates, şekerpancarı, mısır, fasulye, buğday ve arpadır. Meyvecilikte yöre tarımında önemli yer tutmaktadır. Kışın kuzeyden gelen bazı kuş türlerinden binlercesi bu köyde gözlemlenebilmektedir. Köyde, tüm dünyada kuşların ve doğal hayatın gizlenebilmesi için kullanılan standartlara uygun bir gözlem kulesi yaptırılmıştır. Profesyonel kuş gözlemine ve gölün büyük bir kısmının izlenmesine imkân sağlayacak olan gözlem kulesi aynı anda 30 kuş gözlemcisine hizmet edebilecek kapasitededir. Kuş gözlem kulesinin tamamlanması ile Eskikaraağaç Köyü’nde kurulan Uluabat Gölü Gözlem Evi, eğitim salonları, misafirhanesi ile gözlemcileri ve bilim insanlarını ağırlayabilecek bir komplekse dönüşmüştür. Kuş gözlemi için bu göl ve ortam gerçekten nefis. Çünkü gölde tür ve sayıları değişse de, yılın her günü gözlemleyeceğiniz kuş türleri mevcut. Ziyaretçi merkezindeki görevlilerce, göl kaçak kuş ve su ürünleri avcılığıyla mücadele için gölün tamamını 4 adet kamaradan sürekli olarak gözlemleniyor. Gölün çevresinde her türlü tabii güzellik, tabiat varlığı ve ekosistemler mevcut. Bursa Valiliği Uluabat Gölü Yönetim Planı kapsamında yer alan Leylek Dostu Köyler Projesi’nin sürekli ürettiği alt projeler ile Uluabat Gölü çevresindeki köylerde ekolojik sistemi koruyan uygulamalar gerçekleşmiştir. Karacabey’in Eskikaraağaç Köyü, hızlı ve etkili adımlarla adını yurt dışında da duyurmuş ve Avrupa Leylek Köyleri Ağı’na girmiştir.
Uluabat’ın adaları
Tektonik, tatlı su gölü olan Uluabat’ın, içerisinde irili ufaklı çok sayıda ada bulunuyor. Bu adaların en büyüğü Halilbey Adası’dır. Daha sonra Manastır Adası, Arifmolla Adası, Kızadası, Keremitçi, Terzioğlu ve Bulut adaları büyükten küçüğe doğru sırlanmış. Alyos (Halilbey) Adası, Eskikaraağaç Köyü’nün tam karşısında bulunuyor. Alios’ta, Bizans Dönemi’nden kalma eserler bulunuyor. Manastır (Nailbey) Adası, 1940’lı yıllarda Türk Robinson’u olarak bilinen Ziya Nail Döle’nin burada yaşamaya başlamasından sonra Nailbey Adası adıyla anılır olmuş. Adada Bizans Dönemi’nden kalma Hagios Constantinos (Helena) Kilisesi’nin kalıntıları bulunmakta. Bölgenin en eski dinsel yapılarından biri olan kilisenin yapımı 9. ve 10. yüzyıllara tarihleniyor. 18. yüzyılın sonları ile 19. yüzyılın başlarında büyük bir onarım geçirmiş, önemli ölçüde yenilenmiş. Kilisenin duvarları beş sıra tuğla ve kaba işlenmiş taşlarla örülmüş. Uluabat Gölü’ndeki bu adalar, özel şahısların elinde bulunuyor.
Gölyazı
Gölyazı Köyü, ülkemizin en güzel köylerinden biri. Nilüfer İlçesi sınırlarında, tümüyle sit alanı olarak yer alan Gölyazı, Uluabat Gölü’nün kuzeydoğusunda gölün içine uzanan yarımada üzerinde kurulu. Antik Çağ’da ‘Işık Tanrısı’ olarak tapınılan Apollon’un kentin koruyucu tanrısı olması ve burada bir tapınağının bulunması şehrin adının Apollonia olarak belirlenmesinde önemli etkendir. Ancak Anadolu’da bulunan aynı isimli diğer altı kentten ayırt edilebilmesi için ‘Rhyndacum Çayı üzerindeki Apollonia’ anlamına gelen ‘Apollonia Ad Rhyndacum’ olarak isimlendirilmiştir. Bölgede henüz arkeolojik kazı yapılmadığından, antik kent hakkındaki bilgilerin çoğu da sikkelere dayanıyor. Bu sikkeler dönemin yaşam ve inanç bilgilerini vermektedir. Örneğin en eski tarihli sikkeler üzerinde görülen kerevit betimlemeleri bu dönemde kerevit ile ilgili ekonomik faaliyeti göstermekte olup hala günümüzde de bu faaliyet devam etmektedir. Tarihi Çınar, Gölyazı Köyü Meydanı’nda bulunan ve uluslararası anıtağaç işaretini taşıyan çınar ağacıdır. Gövdesinde özsuyu aktığı için ‘Ağlayan Çınar’ adını almıştır. 700 yılı aşkın yaşı olduğu tahmin edilmektedir. Köy, muhteşem günbatımları ve balık mezadı ile görülmesi gereken diğer güzelliklerden…
Metin ve fotoğraflar: İsmail Şahinbaş
18.07.2016