Bir Elmanın Öyküsü: Organik Yemek Ya Da Yememek

Eğer marketten satın aldığımız pürüzsüz, pırıl pırıl, böceksiz, birbirinin tıpatıp aynısı ürünlerin sağlıklı olduğunu, organik beslenmemiz gerektiğini söyleyenlerin abarttıklarını düşünüyorsanız size bir ziraat mühendisinin bana anlattıklarını aktaracağım.

Söz konusu ziraat mühendisimiz Hüsnü, üniversiteden yeni mezun olunca bulduğu ilk işe atar kapağı. Görevi bir tarım ilacı satan şirkette teftiş yapmaktır. Böcek sorunu çeken çiftlikler şirketi aradıklarında şirket Hüsnü’yü durumu analiz etmesi ve sorunu çözmesi için çiftliğe gönderir.

Hüsnü görevini en iyi şekilde yapmaktadır, böcek sorunu çeken çiftçilere doğal ve toprağın yapısını bozmayacak öğütler verir, sonuçta doğa mükemmel bir dengeden ibarettir, her sorunun cevabını kendi içinde barındırır. Çiftçiler memnundur bu gidişten, hem böcek ilacına para harcamaz hem de topraklarını atalarından bildikleri yöntemlerle sürerler. Burada memnun olmayan biri vardır ve ne yazık ki bu kişi Hüsnü’nün maaşını ödeyen tarım ilacı şirketinin patronudur. Hüsnü’yü kenara çeker, eğer çiftçilere tarım ilacı satmaya başlamayacaksa “ne demeye onu işe aldığını düşündüğünü” sorar. Sattığı her tarım ilacından yüzde vereceğini söyler.

Hüsnü bir sonraki çiftlik ziyaretinde çiftçiye kuvvetli bir ilaç tavsiye eder. Çiftçi fıs fıs sıkar ilaçları elmalara. Ama bu böcekler ölünce bu sefer başka böcekler sarar ortalığı. Hüsnü başka bir ilaç tavsiye eder ve elmalar yine fısfıslanır. Ne yazık ki yine böcek sarar elmaları. Çünkü toprak artık doğal dengesini yitirmiş ve kendini savunamaz hale gelmiştir. Elmalar toplanana kadar defalarca ilaçlanır. Yağmur yağdığında tüm ilaçlar toprağa, yer altı sularına, derelere karışır. Markete gelmeden önce elmanın üstü bu sefer de mumla kaplanır güzel gözükmesi için. O elma, elmalıktan çıkmıştır artık, ahı gitmiş vahı kalmıştır, ne kendisine ne de başkasına hayrı vardır.

Türkiye, yüzyıllar boyunca bilge Anadolu kültürüyle ekilmiş, biçilmiş verimli topraklara sahip. Ama son yıllarda büyük tarım ilacı satan şirketlerin ortaya çıkmasıyla denge yavaş yavaş bozulmaya başladı. Kıssadan hisse: Kendinize ve doğaya son derece zararlı konvansiyonel tarım ürünlerinden uzak durun. Alışverişinizi marketten değil, varsa organik pazardan, yoksa semt pazarındaki köylülerden yapmaya gayret edin. Yerel tüketin, Çikita muz değil, Anamur muzu, Şili kivisi değil, Rize kivisi isteyin. Biraz daha pahalı da olsa, sağlığımızın değeri parayla ölçülmez, bunu sağılığınıza yatırım olarak düşünün. Pazar çantanızı yanınızda götürmeyi de unutmayın. İyi alışverişler…

– Ekolojik pazarlar şimdilik İstanbul (Feriköy), Samsun ve Antalya’da bulunuyor. Büyük şehirlerin dışındaki semt pazarlarında böcek ilacı kullanmayan ürünler satan çiftçiler var. Almadan önce sorun ve ilaçsız ürün tercih ettiğinizi belirtin.

– Eğer üşeniyorsanız, organik ürünleri kapınıza kadar getiren çiftlikler de var: http://www.omercan.com.tr/Kutu.php

Bu ayki Bisiklet, doğa dostu yaşam, edebiyat, gezi sohbetleri ile Hollanda –  Kazakistan bisiklet turu dia gösterisi:

İstanbul
11 Şubat, Gezginler Kulübü (4 konuşmacıdan biri olarak)
13 Şubat Cuma, 20.00 Taksimum Cafe, Taksim (Couchsurfing etkinliği)
19 Şubat Perşembe, 20.00 Nazım Hikmet Kültür Derneği (Zirve Dağcılık etkinliği)
20 Şubat Cuma, 15.00 civarı, Beyoğlu Anadolu Lisesi
26 Şubat Perşembe 19.00, Mavi Kum Kitapçısı, Cihangir
7 Mart Cumartesi, Caddebostan D&R (saati kesinleşecek)
4 Mart Cumartesi, Beyoğlu D&R (saati kesinleşecek)

İstanbul dışı
21 Şubat Cumartesi, saat 16.00, Sagüsad (Sakarya Güzel Sanatlar Derneği etkinliği)
22 Şubat Pazar, saat 16.00, Zeytin Kafe (Zeytin Dağcılık Kulübü etkinliği)

Fotoğraf: İsmail Şahinbaş