Son birkaç ayda tanıştığım, otobandan çıkıp kendi patikalarını çizen birkaç kişi ve hayatları…
Ata: Yeni tanıştığım bir sokak çalgıcısı… Bisikletle dünyayı gezmeyi planlıyor. Her gittiği yerde sokaklarda müzik çalarak yaratacak GİTme bütçesini…
Steve: Fransız permakültür kursu hocam. Bilim adamlığının bir işe yaramadığına karar verip doğayla dost yaşamaya karar veriyor. Beş kuruş para istemeden dünyayı dolaşıp permakültürü anlatıyor. Evinin elektriğini rüzgârdan üretip, tuvalet atıklarından biogaz üretiyor. Hayali birkaç yıl içinde fazla büyük ve fazla rahat bulduğu evinden çıkıp kendi elleriyle yaptığı tek odalık Çingene karavanında yaşamak. Nedenini sorunca “toprağa hafif basmalı” diyor.
Ufuk ve Emel: Permakültür kursunda tanıştığım aydınlık bir çift. Bir gün tak etmiş, satmışlar her şeyi ve aşık oldukları Bozburun’a yerleşmişler… Yerleşmişler demek ne kadar doğru bilmiyorum aslında, hep sırt çantalarını alıp GİTmeye devam ediyorlar…
Isabelle; Yunus Emre çiftliği sahibesi: Gezerken Türkiye’ye aşık oluyor. Pilotluk mesleğini bırakıp aldığı arazide çadır kuruyor ve orada yaşıyor… O gülünce güneş açıyor. Ekolojik pazardaki zeytinyağcım… Hayatı boyunca hep zeytin ağaçları olsun istemiş. Şimdi var. Pazarda zeytinyağı satıyor, şişesini geri getirenlere 3 TL indirim yapıyor.
Hatice: Bisiklet turlarına destek veriyor dünyanın dört bir tarafında. Bugün burada ama yarın nerede belli değil. Hazır buradayken görüşmek, ilginç hikâyelerini dinlemek lazım.
Hirsch: Dünya gezgini bisikletli dostum. GİTerken günde sadece beş dolar harcıyor, bazen daha da az. Bir köylünün hediye ettiği kırmızı kabı dert ediniyor “ihtiyacımdan fazla şeye sahibim” diye, bir sonraki köyde başkasına hediye ediyor.
Ahmet: Her yıl altı ay çalışıp altı ay bisikletle dünyayı geziyor.
Erden: Tüm dünyayı, okyanusları kas gücüyle aşıyor, bana kalırsa gücünü kastan değil, bizden, sevdiklerinden alıyor. Sürdürülebilir enerji buna derler işte!
Son birkaç ayda tanıştığım bir avuç insan…
Fotoğraf: İsmail Şahinbaş