Ege’den kaptıracaksın kendini aşağıya. Dünya’nın en güzel yollarından geçeceksin. Hele bir de Muğla’dan Datça’ya bağlanırken yol; gönlünü hoş edecek alabildiğine mavi, alabildiğine yeşil. Akyaka’yı selamlayıp Marmaris’in eski ‘Ağaçlı Yolu’nun yanından ineceksin.
‘Tenekede Tavuk’ yazıları göreceksin ama huy ya illa ki az ilerde ki Mavi Pide’de yiyeceksin. ‘Mavi bir renk değil huydur bende’ deyip içinden bir güzel gülümseyeceksin. Başladı mı virajlar, Ege ve Akdeniz’in ha birleşti ha birleşeceği, ha koptu ha kopacak noktaya Balıkaşıran’a geliyorsun bileceksin. Hiç vakit kaybetmeden Homeros’un anlattığı hikâyeyi bilmem kaçıncı kez dillendireceksin.
Efendim MÖ 550’lerde Perslerden korunmak için kazmaya başlamışlardır bu noktayı Knidoslular, ada yapacaklardı Datça’yı diyeceksin. Güneş, taş, toprak içinde yara bere olunca bedenleri korkup Delphi Apollon’una danıştıklarını, size mi kaldı Zeus’un işine karışmak istese ada yapardı, kalın yere bere içinde cezanızdır cevabını alınca korkup teslim olduklarını söyleyeceksin.
Kimse dinlemekten sıkılmayacak. Sonra bir kez daha gülümseyeceksin ve içinden tekrar edeceksin eski bir Knidoslu yahut ellerine badem karası oturmuş Betçe’nin güzel insanları gibi, ‘Balıkaşıran’dan öteye akıllı adam geçmez hemşerim’ diyeceksin. Tam da bu sebepten işte sen, güle oynaya geçeceksin. Virajlar bitip ne zaman ki varacaksın geçmişte cüzzamlıların bırakıldığı köy Emecik’in düzlüğüne, o an beş yüzyıl önce İspanyol korsanların o köye bıraktığı cüzamlıları dahi iyileştiren Datça’nın havasını solumaya başlayacaksın.
Ne zamanki yol sona gelecek, Datça yazacak levhalarda, Betçe’ye geçmeden aşağı kıvrılacaksın. Zekeriya Sofrası’nda ne verseler kabulümdür deyip yemene bakacaksın. Damat Tatlısı söyleyeceksin her seferinde yaptığın gibi, ‘ama bu olmamış abla’ diye söyleneceksin. İşin keyfi söylenmek de bileceksin. Limana yürürken Özgül Hanım’a uğrayacaksın, bir gülümsemesi dahi aydınlatacak gününü, ufak ufak her biri sanat eseri olan parçaların içinde kurcalanacaksın. Buralardayım daha diyip o minik yokuştan aşağıya yuvarlanacaksın. Dondurmacı seni gördüğüne sevinecek, onlarca çeşitten en güzeli olan bademliden iki top kapıp torpilli çikolata sosuna bandırılmış dondurmanı alıp sekerek Eski Datça’ya gitmek üzere yola koyulacaksın. Aç olmayacaksın lakin Can Yücel’in mekânında bir patlıcanlı gözlemeyi illaki yiyeceksin, tadını asla sevmediğin ama Datçalıymış gibi yapmak istediğin için Karabaş otunun çayını içeceksin. Arkana yaslanıp ‘memleket gibisi yok’ diyeceksin. Az ilerde Yaşar Bey’in ipeklerine bakacaksın, şanslıysam bir gün okula ipek böceklerine bakmaya gideriz diye düşüneceksin, dayanamayacaksın hemen yanda ki kafelerinde bir de limonata yudumlayacaksın.
Sonra e artık toprağım bekler deyip Bük Yolu’na koyulacaksın. Datça’dan çıkar gibi yapıp sola kıvrılacaksın. Heybeti ile Datça ve Betçe’yi ayıran Kral Dağı karşılayacak seni. Hikâye seversin malum, yine anlatacaksın. ‘Efendim’ diyeceksin zamanında kral dağın bir yanını kızına bir yanını oğluna vermiş, ortaya da heybeti ile kendi siluetini yerleştirmiş.
Bademin zeytinin içinden tıngır mıngır evine gitmeye başlayacaksın, yolda Sındı Köyü’nü göreceksin, kooperatife badem almaya şart geleyim diyeceksin. Yol hiç bitmeyecek deniz asla gözükmeyecek gibi gelecek ama inan gözükecek.
Palamutbükü ayrımına geldin mi Datça’nın sanat yuvası UKKSA çıkacak ilk karşına, bahçede heybeti ile heykeller, etrafta keyfiyle sanat ifşa edenler. Yakamengen’e, sanatın bahçesinde bir köşe kapmış olan restorana bakacaksın hemen kaşla göz arasında. ‘Görüşmek üzere’ diyeceksin. Uzaktan Tavşan Adası gözükecek, badem ve zeytin ağaçları, Bük’ün toprakları ruhuna iyi gelecek. Selam vere vere geçeceksin sahil yolundan. Mustafa Bey ve Tülay Hanım’ın gülümsemeleri karşılayacak seni. Eşyalarını yukarı çıkaracak, komşunun kucağından indirmediğin ama her sene hızla büyüyen zıpır oğlu Çağan’ı kucaklayacak ve Betçe’nin rüzgârında bir an önce sabah olsun diye dileyip uykuya dalacaksın.
Kahvaltı için düşeceksin Payam Yolu’na. Şebnem Abla portakallı çikolatalı kek yapılır mı acaba bugün diye yavru kedi gibi bakacaksın. İçinde yapılacağını bilmenin huzuru olacak. Namık Abi papağanı ile ortalarda salınacak. Gelen giden herkes tanıdık, Bük’ün havası suyu huzurun olacak. Akşam vururken kapacaksın Dostlar’dan ekmeğini, ‘hadi bir yürüyeyim’ diyeceksin boylu boyunca. Şanlıysan yolun sonunda Semra’yı göreceksin, ayaküstü keyifli hikâyeler anlatacak. Bir akşam yemeğe muhakkak uğrarız diyeceksin. Köy düğünü olacak o gece, Çeşme Köyü’nün meydanında Sepetçioğlu oynayanları izleyeceksin, ömürlük neşeleneceksin.
Yine bir sabah olacak Knidos yoluna düşeceksin. Hikâyelerde gelecek seninle. Defne ağacını muhakkak anlatacaksın mesela. Apollo’nun su perisi Dafna’ya nasıl da âşık olduğunu, Dafna’nın ondan nasıl kaçtığını, babası Peneus’un onu nasıl defne ağacına dönüştürdüğünü, ağacın yanına gelen Apollon’nun Dafna’nın kalp atışlarını nasıl duyduğunu…
Sonra en tepeye Afrodit Tapınağı’na çıkacaksın. Kayıp Afrodit heykelinin hayali kaidesine kendini koyacaksın. Hem Ege’den Hem de Akdeniz’den gelen denizcileri selamlayacaksın ve hatırlayacaksın Strabon’nun sözlerini: ‘Tanrı sevdiği kulunu uzun ömürlü olması için Datça Yarımadası’na gönderirmiş.’
Memleketin en güneyinin en batısında derin bir iç çekeceksin. Yaşamak varmış be kardeşim diyeceksin, yaşamak varmış. Balıkaşıran’dan öteye akıllı adam geçmez hemşerim, iyi yolculuklar dilerim.
Gezi Notları
Nasıl Gidilir: Palamutbükü, Datça’ya 20 km mesafesindedir. Datça’ya girmeden hemen 3 km önce Knidos-Palamutbükü-Mesudiye tabelasından sapılarak ulaşılır.
Mavi Pide: Marmaris-Datça Yolu’nda, suyun kenarında, yeşilin içinde güzel bir pide yemek bol köpüklü ayran içmek isteyenlere. Köz patlıcanlı pidesi ile nam salmıştır. www.mavipide.com
Balıkaşıran: Ege ve Akdeniz arasında ki mesafenin sadece 800 metreye indiği geçit. Yunan mitolojisinde, ‘olağanüstü nitelikler taşıyan ülke’ olarak bilinen Datça Yarımadası’na giriş.
Emecik Köyü: 500 yüzyıl önce İspanyol korsanların terk ettiği cüzzamlıları havası ve suyu ile iyileştiren mucizevî köy.
Zekeriya Sofrası: Datça’da ev yemeği yemek isteyenlerin ilk tercihi.
Damat Tatlısı: Datça’nın bol bademli, geleneksel olarak düğünlerden önce hazırlanan tatlısı; lakin turistik bir lezzet olarak birçok yerde bulmak artık mümkün.
Oda Sanat: Yolculuğu 2009 yılında Eski Datça’da başlayan Oda Sanat ve Özgül Hanım, eşsiz sanat parçaları ile artık Datça Limanı’nda. www.odasanat.com
Datça Dondurma: Türkiye’nin en iyi bademli dondurması.
Eski Datça: Antik çağlardan bugüne üzerinde halen yaşam süregelen tek mahalle. Can Yücel ile özleşmiştir. Girişteki kahvede aman patlıcanlı gözleme yemeği ihmal etmeyiniz.
Datça Sanat: Yaşar Bey ile ipeğin dile geldiği yer. www.antikdatca.blokspot.com
Sındı Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi: Datça’dan ayrılmadan alınacak payamlar için muhakkak uğrayınız.
UKKSA: Uluslararası Kültür Sanat Akademisi. Sadece Datça ve Türkiye için değil, dünya için bir sanat merkezi. Yolunuzu kati surette düşürünüz. www.ukksakademi.com
Yakamengen Restaurant: Her ne kadar bu sezon açık olmasa da, eski bir zeytinyağı işliğinden dönüştürülen restoran listenizde bulunsun. www.yakamengen.com
Blue Water Apart: Mustafa Bey ve Tülay Hanım’ın işletmeciliğinde eşsiz, dostane misafirperverliğinde, huzurlu bir konaklama isteyenlere. Şiddetle isteyin.
Payam Cafe Restaurant: Adını Datça’nın bademinden alan Şebnem Hanım ve Namık Bey’in işletmeciliği üstlendiği, her detayı ile ilgilendiği lezzetlerin buluşma noktası. Bük’te geçirdiğiniz her gün ısrarla gidiniz.
Ahmet Baki Akyazı: Sabunlarını bulunuz, bir senelik stoklayınız. Ne de olsa seneye geri döneceksiniz.
Le Jardin de Semra: Bük’ün limana yakın kısmında, daha lüks dining fırsatları arayanlara.
Knidos: Bilim, sanat ve tarihin birleştiği, ünlü Afrodit heykeline, dünyanın yedi harikasından biri sayılan İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos’a, tarihin büyük astronomi ve matematik bilimcisi Eudoksus’a, Doktor Euryphon’a, ünlü ressam Polygnotos’a ev sahipliği yapmış antik şehir. www.muze.gov.tr
Metin ve fotoğraflar: Buse Ünal (Datça / Betçe Notları)
11.07.2016