İçeriden çıtır çıtır sesler geliyor. Tavanda kırmızı alacalı yansımalar. Güğümdeki suyun sabrı zorlanmış. Şaşmaz aralıklarla ateşten ateşe atıyor kendini. Çocuklar evin en sıcak odasında. Çocuklar yataklarında suspus, şaşkın. Bu gece bir değişiklik var. Karanlıkta kapı belirli aralıklarla açılıyor, içeri soğuk girmemesine dikkat ediliyor.
Yine annem elleri dolu bırakıp gidiyor. Her şey hazır olunca…
Ve yine annem “Hadi bakalım” diyor. Işık açılıyor. Gece yarısı sofra hazırlanmış. Babam açıklama yapıyor: “Bugün ramazan ayının ilk günü…”
Bunun anlamını biliyorum. Ben oruç tutacağım ama öğle yemeği yiyebilir ve su içebilirim.
Bunun anlamını biliyorum. Tahinli, yumurtalı, susamlı çeşit çeşit pideler.
Bunun anlamını biliyorum. Bayramlıklarım olacak, şeker ve harçlık toplayacağım. Ne kadar şanslıyız diye düşünüyorum. Bizim ayrıcalıklı bir aç kalma sürecimiz var. Ve sonunda yetişkinlerden daha kazançlıyız.
Akşam her şey hazır sofranın başında beklenir. Birkaç dakika kala pencere aralanır. Babam dilini ıslatıp biraz rahatlayınca başlarız bunaltmaya.
Ne zaman gideceğiz? (İftardan sonra derse ne mutlu! “Daha erken” deme ne olur).
Kulağımızda küpelerle yola çıkılır. Biraz büyükçe alınır. Gelecek yıla kadar misafirlik, düğün gibi yerlere temiz temiz giyilsin diye. Eve gelince gün içinde bayramlıklar giyilir, provalar yapılır. Başucuna koyulur. Arife günü babaannelerde toplanılır. Çocuklar sıralanır, elleri kınalanır. O gece herkesi çocuklar uyutur. Sabah olunca bayramlıklar giyilir. Ev halkının eli öpülür, hâsılat toplanır. Kahvaltıda tam takım yemek yenir.
Sonra sokaklar bizim, şekerler bizim, harçlıklar, mendiller, bayram bizim. Üç gün boyunca toplananlar sayılır. Şekerler aramızda değiştirilir. Harçlılar belki okula ayrılır. Belki üstüne katılır; bisiklet, yeni bir elbise ya da oyuncak alınır. Belki de bakkal amcanın gönlü alınır.
Şimdi merak ediyorum. Acaba çocuklar kenarı oymalı kumaş mendille ne yaparlar? Ucuz ya da pahalı onların her gün yeni giysileri olabiliyor. Acaba bayramlık ne ifade ediyor? Kapı kapı dolaşıp toplanan şekerler mi daha tatlı yoksa marketlerdeki çeşit çeşit kocaman çikolatalar mı? Babaannelerde buluşup hasret gidermek mi daha huzurlu ve dinlendirici yoksa tatil köyleri mi?
Teknoloji, iletişim ağı, seri üretim ve küreselleşme topluma birçok kolaylıklar getirdi ama bizden götürdüklerini de azımsayamayız. Zor kazanmayı, sabretmeyi ve sonunda değeri kaybettik. Kültürü, hayatı, başka hayatları basitleştiren, harcayan, duyarsız, doyumsuz, tamamen tüketen bir toplum…
En önemli ve acı olanı ise: Artık sokaklar çocukların değil! Belediyeler bayramda sokaklarda çocukların yalnız dolaşmaması için anonslar yapıyor. Sokakların hale kendine ait olduğunu zannedip gaflete düşen çocuklar nice acımasız sonuçlarla karşılaşıyor.
Bence artık bayramlardan ziyade, “Nerde o eski insanlar?” Diye sormalıyız.
İyi bayramlar…
Metin ve fotoğraf arşivi: Esra Uysal
02.09.2011