ANTİK PAŞA SUYU

“Yüz yıllar boyu tüm gayret ve güzellikler, Evliya Çelebi’nin söylediği gibi hayat suyu olan Paşasuyu içindi.”

Hayatın varoluş biçimlerinden biri olduğu kadar, aynı zamanda yaşamın merkezini de oluşturur su. İlk yaşam alanlarından, ilk kentlere, gelişmiş imparatorluk düzenlerinden, uzay çağının bu günlerine kadar su çevrelerinde yoğunlaşmıştır yaşam. Çünkü su hayat demektir ve hayatta var olmak kaçınılmaz bir unsurdur. İnsanoğlu çoğu zaman su çevrelerine kurduğu yaşamın devamı için ya kuyular açtı derinliklerden suları çıkardılar ya da çok daha fazlası lazım olduğunda kemerler kurup o suları taşıdılar.

Antik kaynaklar bize göstermektedir ki MS 2. yüzyılda 100 binlere ulaşan nüfusuyla Nikomedia, su ihtiyacını başta kuyu ve sarnıçlar olmak üzere kent merkezinde yer alan su kaynaklarından temin etmeye çalışmış sonrasında devrin en yaygın sistemi olan suyolları ile gidermeye çalışmıştır. Bununla beraber kentte suyollarının gelişimi kentin Roma hâkimiyetine girmesi ile beraber hız kazanmıştır. Elde edilen bulgular bize göstermektedir ki Nikomedeia’nın su ihtiyacının Paşasuyu suyolu, Topçuoğlu suyolu, Kayapınarı suyolu ve Yenimahalle suyolundan oluşan dört suyolu ile karşılandığı tespit edilmiştir.

Antik Paşasuyu, İzmit kent merkezine yani Nicomedia’ya ulaşana dek yaklaşık 40 km uzunluğunda bir kanal yolu izler. Paşasuyu su kaynağı ile İzmit (Nicomedia) arasında suyolunun üzerinden geçtiği 19 adet su kemeri (arcuatio) günümüze ulaşmıştır. Bu kemerler suyolu hattı üzerinde kanal eğimini korumak için yapılmıştır.

Örgü kanallar, kontrol-havalandırma bacaları, su köprüleri ve künkler (pişmiş toprak boru) gibi çeşitli sistem türlerinden oluşan suyolları özellikle MS II. yüzyılda büyük gelişim göstermiş ve çok uzun bir dönem boyunca aktif olarak kullanılmışlardır. Nikomedia suyolları içerisindeki bu tip yapılar Patara, Aspendos gibi farklı antik kentlerde görülen ve suyolunun eğimini korumak için geniş ve sığ vadi yataklarında ya da düzlük alanlarda yapılan kemerli yüksek duvarlardan oluşan su kemerlerinden farklılıklar içermektedir.

Antik kaynaklarda, seyahatnamelerde övgü ve hayranlık dolu sözlerle anlatılan Nikomedia su kaynakları zenginliğini bulunduğu coğrafyanın hidrojeolojik yapısına borçludur. Paşasuyu suyolu tipik bir Roma suyolu kalıntısıdır. İS II. yüzyılın başında (111-113) Nıkomedia’dan Bthynia Eyaleti’nin valilik görevini yürüten Plınıus (Gaius Plınıus Luciifilius Caecilius Secundus ) tarafından yaptırılan ve günümüze 19 adet olarak ulaşan bu yapılar taş tuğla almaşık duvar örgüsü ile inşa edilmiş Roma su mühendisliği harikaları arasındadır.

Plinius Bithynia valiliği sırasında İmparator Trajan’a yazdığı 37. mektubunda Paşasuyu’na bizzat gittiği, suyun berrak ve duru olduğunu hayranlıkla ve övgüyle anlatır.

MS 111’de Plinius’un mektuplarından anlaşıldığı üzere eski suyollarına ait bazı su kemerleri tamamlanmış bazıları ise tamamlanmamıştır. Söz konusu su kemerleri tuğla örgülü olmayıp, kesme blok taşlardan inşa edilmişlerdi. Mektup 37’de Plinius, yeniden inşa edilecek kemerlerin hem hafif, hem de ucuz olacağından tuğla ile inşa edilmesini önerdiği bilinmektedir. Plinius’un yerel mimar-mühendislerden memnun olmadığı, onlara güvenmediği ve suyolu inşası için Roma’dan mimar-mühendis istediği de anlaşılmaktadır. Su kemerlerinin tamamına yakınının ayakları kesme kireç taşı bloklardan oluşmakta olup, kemer gözleri de tuğla örgülüdür. Plinius’un daha sonraki mektuplarında bu konudan bir daha bahsetmediğinden suyolu inşasının tamamlandığı ve faaliyete geçtiği düşünülebilir. Suyolu alt yapısının hazır olması ve bazı su kemerlerinin yapımın tamamlanmış olmasından dolayı hızla inşa edilmiş olmalıdır.

Libanius’a göre Nikomedeia’nın her yerinde bolca su kaynakları var olup antik kentin içinde çeşmeler, sarnıçlar ve su kemerleri yer aldığı, suyolunun devam ettiği, kanalların olduğu anlaşılmaktadır. Libanius su kaynaklarının o denli bol ve debisi yoğun olduğundan söz ederken MS 358 yılında meydana gelen deprem sonrasında kent içindeki suyollarının tahrip olması nedeni ile bol miktarda suyun boşa aktığını belirtmiştir. Libanius’un anlatımlarından antik kent içindeki suyollarının birden fazla olduğu anlaşılmaktadır. MS 4.yüzyıldaki deprem sonrası bazı su kemerlerinin büyük ölçüde tahrip olarak bir daha kullanılamayacak duruma gelmiş olabilecekleri de düşünülebilir.

On altıncı yüzyıla geldiğimizde ise Osmanlı topraklarını gezen ünlü Alman seyyah Hans Dernshwam’ın anlatımlarında Nikomedeia’da suyun kaynağını tespit edemediği ve yalnızca antik kent içindeki su sistemi ilgi su kanallarını gördüğü anlaşılmaktadır. Seyyahın yorumlarından antik kente su getiren suyollarını görmemiş olduğu, kent içindeki su kanallarından bazılarını gördüğü ve en azından bir suyolunun kente kadar su taşıyarak aktif durumda olduğu düşünülebilir.

Evliya Çelebi’den 1631 yılında kent içinde Paşasuyu’nun çeşme ve camilerde aktığı ve Paşasuyu’nun cana can verdiğini, hayat kattığını, meşhur olduğunu öğreniyoruz. Evliya Çelebi İzmit’i ziyaret ettiğinde o dönemde Paşasuyu su kaynağını kente taşıyan sistemin kullanılmakta ve aktif olduğu anlaşılmaktadır.

Richard Pacocke, 1740 yılında kentin doğusunda bir tepede Yahudi Mezarlığı’nın bulunduğu tepede 24 sütun, 15 ayaktan oluşan ve bir parmak kalınlığında tuğla ile inşa edilmiş bir sarnıçtan söz etmekte olup bu yapı İnbayırı Sarnıcı olmalıdır. Bunun yanında kente su getiren su kemerlerinin bazılarının o tarihlerde hala ayakta olduğu da anlaşılmaktadır.

Charles Texier (1802-1871) su kemerleri ve kanallarını tespit edemediğinden suyolu kalıntılarının kaybolduğunu, ancak bu sarnıcın Plinius’dan da bahsederek Roma suyolunun sonlandığı bir sarnıç olduğunu bildirmiştir. Kent içindeki kalıntılardan bahsederken kısa bir cümle ile kentin alt yapısına ait tersane bölgesinde kanallar yer aldığını anlatmaktadır. Ancak şehrin dışına çıkmadığı için su kanallarını ve su köprülerini görememiş ve bizlere aktaramamıştır.

Georgos Perrot (1832-1914) Bithynia Bölgesi’ne yaptığı gezi sırasında uğradığı Nikomedia’da kuleleleri ile birlikte gördüğünü anladığımız Akropol suru, içinde rahatlıkla yürünebilecek ölçülerdeki kanalizasyon sistemi ile sarnıçtan söz etmektedir. Perrot da kendisinden önceki seyyahlar gibi İnbayırı Sarnıcı’nı ziyaret etmiştir. Seyahatnamesinde bu sarnıca ait bilgiler vermektedir.

On dokuncu yüzyıl bilimsel araştırmacılarından P. D. Pogodin ve O. F. Wulf’un kent ile ilgili çalışmaları daha çok kentin tarihi ve surlarına ilişkin olmakla birlikte Nikomedeia suyolları ve sarnıçları hakkında az da olsa bilgiler yer almaktadır. Kent içinde yer alan su kanallarını gördükleri anlaşılan araştırmacıların, Paşasuyu’nu inceledikleri, sistemin o dönemde aktif olduğunu, su kanallarının içinden hala su aktığını, bazı yerlerde borular ile köylülerin sistemden tarlalarını su çektiklerini gözlemledikleri anlaşılmaktadır.

MS II. yüzyılda yapımına başlanan ve 1950’li yıllara kadar şehrin su ihtiyacını karşılayan antik Paşasuyu suyolu tek bir medeniyetin temsilinde olmayıp tarihin her dönemine tanıklık etmesi açısından önem taşımaktadır. Antik Paşasuyu suyolu sahip olduğu kusursuz sistem ile binlerce yıl ayakta kalarak kentin su ihtiyacını karşılamasıyla büyük Roma mimarisinin eşsiz mirası olarak İzmit’te varlığını sürdürmektedir.

Metin: Ceren Öker Cömert, fotoğraflar: İsmail Şahinbaş ve İzmit Belediyesi Arşivi

 

SIRTÇANTAM 47. SAYI (MAYIS 2023)