Ankara’da Yedim Taze Meyveyi

Ankara ile Keskin’in arasına boz dumanlar oturursa bir olumsuzluk var demektir. Böyle hallerde bir ‘Acı hava’ tutulur. Bazen elde ‘bal kaşığı’ olsa da, havalar Bağrek Dağı’nın göğsünde, Kaman yolu üstünde, Cemcem’in Çeşmesi’nde, Yirik Yaşar’la Hacı Taşan’ın dostluğunda ağırlaşır, insanı eski günlere götürür.

Keskin, Orta Anadolu’nun, türküleriyle ünlü bir ilçesi Kırıkkale’ye bağlı. Keskin’in Cinaliobası Köyü’nde Selim Ağa’nın çok sevdiği oğlu Sefer yeni evlidir ve mutlu bir yaşam sürmektedir. Ancak bu mutluluğu bozulacaktır. Boynunda bir çıban çıkmıştır çünkü. Buna köylüler ‘kösnü’ der geçerler. Önemsemezler. Çıban iyileşmeyince birçok yere başvururlar ama çare bulamazlar. Son çare Ankara’dır. Sefer’i Numune Hastanesi’ne götürürler, bir süre burada yatar, Sefer. Boynundaki çıban Yavuz Sultan Selim’i de öldüren ‘aslanpençesi’de denilen ‘şirinpençe’dir. Doktorlar Sefer’e bundan bir şey olmaz, iyi olursun diye köye gönderirler. Ha bugün iyileşecek, ha yarın iyileşecek derken Sefer iyileşemez. 1942’de ilkbaharın yaza geçmeye hazırlandığı bir günde 22 yaşında ölür. Yunus Emre’nin söylemiyle belirtirsek: “Gök ekini biçmiş” gibi.

Bu ölüm çevrede büyük üzüntü yaratır. Halası, Sefer’in ardından bir ağıt yakar. Ağıt önce köy kadınlarının, sonra başkalarının diline düşer. O günlerde genç bir türkücü olan Hacı Taşan, Sefer’in türküsüne bir makam uydurur ve plak yapar. Böylece türkü her yere ulaşır. Sadece Sefer’in türküsü olmaktan çıkar, umutsuz insanların göğsünü serinleten, yüreklerini ferahlatan bir nefesçik bile olsa genişlik veren bir yakarış olarak dolanır durur. O günlerden bugünlere gelir:

“Ankara’da yedim taze meyveyi

Boşa çiğnemişim yalan dünyayı

Keskin’den de aldırmayın künyeyi

Bağlantı

Söyleyin anama anam ağlasın

Anamdan gayrısı yalan ağlasın

(Bağlantı’nın ikinci dizesi değişmeli olarak; babamın oğlu var beni neylesin,

Kim alırsa alsın nazlı gelini biçiminde sürer)

Ankara’yla şu Keskin’in arası

Arasına boz dumanlar durası

Çok doktorlar gezdim yoktur çaresi

Bağlantı

Trene bindim de tren salladı

Zalim doktor ciğerimi elledi

İyi olursun diye köye yolladı

Bağlantı

Trene binmiş de Sefer geliyor

Nefile’nin ciğerini deliyor

Gelin Hatice’mi eller alıyor

Bağlantı

Ankara’dan çıktım başım selamet

Keskin’e gelince koptu kıyamet

Gelin Hatice’m de kime emanet

Bağlantı”

Yazı: Saffet Uysal, fotoğraf: Saffet Uysal Arşivi

Sırtçantam 5. sayı, Mayıs 2005