ABANT TABİAT PARKI

Bazı coğrafyalar bazı mevsimlerde güzel olur. Ama Abant Gölü ve çevresi her mevsim güzeldir benim için. Bolu’nun üç güzelinden (Yedigöller, Gölcük Gölü ve Abant) biri olan Abant, karlar altında bizleri bekliyor…

Bir heyelan gölü olan Abant, Çepni Deresi tarafından besleniyor. Gölden sızan sular Bolusuyu’nu oluşturup Filyos Irmağı’na dökülüyor. Gölün çevresini saran sarıçam ve göknar ormanlarından serin rüzgârlar sayesinde; özellikle yaz sıcaklarında en serin ve sessiz mekânlardan birisidir. Abant Gölü’nü görmek için her mevsim tercih edilebilir. Ama tercihinizi hafta içi bir güne denk getirin. Çünkü hafta sonu gölün etrafı çok kalabalık oluyor.

Bolu’ya 32 km uzaklıktaki Abant Gölü doğal güzelliğinin yanı sıra zengin bir doğal yapıya sahiptir. İstanbul-Ankara Otoyolu’nun hemen hemen orta yerinde olması ve imkânlarının da iyi durumda olması bol miktarda ziyaretçi çekmesine en büyük sebeptir. 125 ha’lık sahayı kaplayan göl etrafında turizme hizmet eden oteller ve dinlenme amaçlı dağ evleri vardır.

En derin yeri 45 metre ve ortalama 10-15 metre derinlikteki göl içinde, göl endemiği Abant alası (Salmo trutta abanticus) yaşamaktadır. Yine yalnızca bu gölün etrafında yükselen yamaçlarda Abant çiğdemi (Crocus abantensis) endemik olarak bulunmaktadır. Gölün yüzeyi özellikle bahar ve yaz aylarında nilüfer (Nympha spp.) çiçekleri ile kaplanmaktadır. Göl ve etrafındaki ormanlar, birçok kuş türü ve yaban hayatı için önemli bir yaşam alanıdır.

Gölün etrafında yazın tekerlekli faytonlarla kış mevsiminde de kızaklı at arabalarıyla dolaşmak mümkündür. Atlara ayrıca binmek isteyenler civar köylülerin bu amaçla sundukları hizmetlerden yararlanabilirler. Ama en güzeli, gölün kenarında yapılacak yürüyüşlerdir. Abant sadece bir gölden ibaret değildir. Çevresinde çok sayıda yayla bulunmaktadır. Yürüme mesafesindeki bu yaylaları keşfe çıkın…

Su samuru (Lutra lutra)

Abant Gölü’nde su samurlarının yaşadıklarını biliyor muydunuz? Su samurları sadece Abant’ta değil Bolu’daki akarsu ve göllerin bir kısmında yuva yaparak ta yaşamaktadır. Yuva girişleri göl ve akarsu kenarındaki saz, kanış, ağaçlık ve çalılıklar arasındadır. Buradan kara tarafına doğru toprağın içine açılan bir kanal su samurlarının yuvasıdır. Abant Tabiat Parkı Bolu’da su samurunun en önemli yaşam merkezlerinden biridir. Göl kenarına yerleştirilen su samuru yaşam alanı tabelalarıyla ziyaretçilere göldeki varlığı hatırlatılmaktadır.

Su samurları, kıyıları ağaçlıklı nehir ve göllerin kenarlarında yer altı yuvaları kurarlar. Çok iyi yüzer ve dalabilirler, 10 dakika su altında kalabilirler. Besinleri bütün su hayvanları, bilhassa balıklar, kabuklular ve su kuşlarıdır. Yıl boyunca birey tarafından korunan belirli bir alanda, çiftleşme dönemleri hariç tek yaşarlar. Yazın sıkça deniz kıyılarına gider. Karada da hızlı koşarlar. Dişiler yavrularını iki yanına ‘V’ harfi şeklinde alarak yüzerler. Yüzerken sadece başının bir kısmını, burun ve gözlerini suyun dışında tutarlar.

Su samurları bir göl veya akarsu için doğallığın ve temizliğin göstergesidir. Çünkü su ekosistemlerinde en ufak bir kirlenme olduğu zaman alanı önce su samurları terk etmektedir. Sadece kimyasal kirlilik değil, ses, ışık vb her türlü kirletici su samurlarını rahatsız eder ve alandan göç etmesine sebep olur. Çok ürkek bir hayvan olmakla birlikte aynı zamanda son derece tedbirli bir hayvandır. Yuvası daima birden fazla sayıda ve yaklaşık 30 km’lik bir mesafe içindedir.

1800’lü yılların sonundan itibaren özelikle bazı Avrupa ülkelerinde göllerdeki balıkları yediği hızla su samurları avlanmaya başlamış. Bu iş için özel tuzaklar hazırlanmıştır. 1900’lü yılların ortasına doğru gelindiğinde av yapılan ülkelerin akarsu ve göllerinde su samuru sayısı iyice azalmıştı. Fakat yine de balık ve diğer su canlılarının miktarlarında artış olmadığı tam tersine azalma olduğu görüldü.

Su samurları akarsulardaki sağlıksız balık ve su canlılarını tükettiği için esasen su ekosistemlerinin sağlık sigortasıdır. Diğer bir ifade ile sağlıksız ve özellikle bulaşıcı mantar vb hastalıklara sahip balıkları tükettiği için diğer su canlılarının neslinin sağlıkla devam etmesine yardımcı olmaktadır. Su samurlarının yaşadığı göl ve akarsular temiz olduğu gibi buradaki su canlılarının neslinin devamı da garanti altına alınmış demektir.

Bu gerçek fark edilince 1950’li yıllardan itibaren su samurları koruma altına alınmaya başlanmıştır. Bern Sözleşmesi ile koruma altına alınan su samurları dünyanın her yerinde ve her zaman korunması gereken canlılar listesindedir. Listesi ve koruma dereceleri her yıl yenilen nesli tehlike altındaki Kırmızı Liste Canlıları Kitabı’nda su samurları daima koruma altındadır. Su samurları göldeki yaban yaşamına zenginlik katmakta aynı zamanda gölün temizliği için önemli bir göstergedir.

Abant Alası (Salmo trutta abanticus)

Açık sarı bir rengi ve üzerinde rastgele dağılmış siyah benekleri vardır. Kaba yapılı bir vücuda ve kısa bir buruna sahiptir. Dağ alabalığı (S. trutta macrostigma) ve dere alasına (S. trutta caspius) benzerse de vücudun yan taraflarında kırmızı beneklerin bulunmaması ile onlardan kolaylıkla ayırt edilir. Bu iki türde vücutta çok sayılı, yuvarlak, etrafları açık renk bantlı koyu lekeler ve yan çizgi boyunca kırmızı renkli lekeler bulunur. Abant alabalığı ortalama 20 cm uzunluğundadır. Ama 60 cm uzunluğu ile tutulmuş olanları da vardır. Ömürleri ortalama 4, en fazla 7 yıldır. Üreme zamanları Kasım ile Aralık ayındadır.

Abant Çiğdemi (Crocus abantensis)

Bolu coğrafyasında soğanlı bitkilerden özellikle çiğdemler 7 ayrı taksonuyla ilkbahar ve sonbaharda nefis görüntüler oluştururlar. Doğal yayılışına Aladağlardan başlayarak Ankara’ya yönelen sarıçiçekli Ankara çiğdemi (Crocus ancyrensis) ve yalnızca Abant Dağları’nda doğal yayılışı olan mavi çiçekli Abant çiğdemi (Crocus abantensis) iki endemik çiğdem türümüzdür. Bu iki tür Abant Dağları’nda diğerleri birlikte genellikle yan yana veya iç içe bulunur. Bu iki endemik türün oluşturduğu hibrit tür, Latince Crocus x paulineae olarak isimlendirilerek Bolu doğası için yeni bir tür olarak belirlenmiştir.

Metin: Mehmet Tokcan, fotoğraflar: İsmail Şahinbaş

26.12.2016