Son zamanlarda dikkatimi çeken pek çok konu oldu ama hiç biri sağlık sorunları ile ilgili olan kadar düşündürmedi beni.
80’li yılların ortalarından başlayarak AIDS vakaları tüm insanlığın gündemine oturdu ve hala devam ediyor. Benim çevremde tanıdığım hiç kimse bu olaydan ölmedi ancak tüm dünyanın tanıdığı insanların ölmüş olması pek tabiî ki dikkati bu hastalığa çekti. Başta Afrika ülkeleri olmak üzere bu hastalığa pek çok ülkede rastlandı.
Daha sonra hafızam beni yanıltmadıysa sars virüsü başta Çin olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerini vurdu. Yine hafızam beni yanıltmadıysa bu hastalığın çıkış tarihi ABD’nin Irak’ı işgal edeceği tarihlere denk geldi.
Ardından yeni bir tür hastalık çıktı ortaya; kuş gribi isimli. Ülkemizde de görülen bu hastalık yüzünden birkaç kişinin öldüğünü haber bültenlerinden ve yazılı basından öğrendim. Ülkemizin her yerinde kümes hayvanları telef edildi. Hatta binlerce yıldır aynı güzergâhı takip eden göçmen kuşlar bu işin suçluları olarak telef edildi. Film gibi izledim, izledik.
Çok geriye gitmeye gerek yok, birkaç yıl evvel insanlığın başına bu seferde kene konusu girdi. Kene meselesi de birçok insanın ölümüne yol açtı. Yazılı ve görsel basından öğrendik tüm olanları. Bir hastalık ortalarda duyuluyor, birileri ölüyor, daha acılar unutulmadan yeni yeni hastalıklar türüyor.
Şimdi de domuz gribi musallat olmuş tüm insanlığın başına. Haber bültenleri hep gelecek felaketlerden dem vuruyor. Kimi ülkenin sağlık bakanlığı bilmem kaç kutu ilaç stoklamış, dünyanın her yanından ölüm haberleri geliyor.
Birde başımızda kanser belası var. İçten içe kemiriyor insanlığı. Bir gün bir yerin ağırıyor, doktora gidiyorsun kara haberi alıyorsun. Bilmem kaçıncı evresinde, vakit çok geç deniyor, sapır sapır dökülüyor insanoğlu.
Bir toz bulutu geçiyor hava kirleniyor, bir su kaynağına, toprağa bir zehir düşüyor kirleniyor, yok oluyor insanoğlu. Çok merak ediyorum sırada ne var?