Dört bir yanı, yüzyılların kültürel birikimiyle bezeli olan Anadolu’ya hayranlık duyanlar, keşf-i âlem eylerlerken rotalarını bir kez de bu toprakların doğudaki son noktası, Kafkas diyarı Kars’a çevirmeliler…
Zira Kars tarihiyle ve özellikle ilk bakıştaki klasik şehir görünümünün ardında gizlediği şaşırtıcı güzellikteki kozmopolit mimarisiyle Anadolu’nun mevzu bahis şanına yaraşır bir cömertlikte sunuyor kendini seyyahlara…
Kars’ın küçük caddelerinde ve Arnavut kaldırımı sokaklarında keşfe çıktığınızda bir anda karşınıza taştan örmeli, adeta nakşedilmiş düzgünlükte süslemeli ve heybetli Baltık mimarili binalar kuşatıyor çevrenizi… Öyle ki; kâşifler ilk bakışta bir an için başka bir diyarda, başka bir ülkeyi geziyor gibi hissedebilirler kendilerini… Bu şaşırtıcı güzellikteki mimari, şehri gezdikçe hemen her sokakta ve köşe başında karşınıza çıkıyor.
Kars’ın bu sıra dışı mimarisi, bölgenin çeşitli savaşlar sonucu Osmanlı ve Rusya imparatorlukları arasında sürekli el değiştirmesi ve sonunda 93 Harbi olarak anılan 1877 – 78 Osmanlı – Rus Savaşı sonrası 40 yıl kadar Rus kontrolü altında kalmasına dayanıyor.
Tarihten edindiğimiz bilgiler 93 Harbi sonrası şehrin kontrolünü ele geçiren Rusya İmparatorluğu’nun bu bölgede ‘Kars Oblastı’nı kurduğunu ve 19. yüzyılın dünya sahnesindeki son oyunları sergilenirken şehrin, Rus ve Baltık mimarisini yansıtan binalarla donatıldığını söylüyor.
İşte Kars’ı keşfe gidildiğinde, tarihin derinliği ve yaşanmışlıkların birikimi karşısında asilce suskunluğunu koruyan, şimdilerde ise çoğu kamu binası olarak kullanılan bu taştan örme heybetli binaların büyüsüne kapılınır. Hızla akıp giden zaman karşısında her birimizden daha yaşlı ve tanık olduklarıyla da her birimizden daha olgun bu binalar, tarihin gizemini, zamanın ve insanoğlunun değişimini fısıldıyorlar her bir bakışta…
Yazı ve fotoğraflar: Türker Adakale