Bilirsiniz değil mi? Yolların kokusu vardır; çiçek kokar, toprak kokar, toz, iyot, baharat biraz da ter kokar. Ruhunuzu, ne kadar gezdiğiniz yerlere salar, ne kadar çok duyunuzla yolculuk ederseniz o denli üzerinize yapışır kokular. Ne kadar yorulursanız, öylesine tatlı rüyalar görürsünüz döndüğünüzde.
Kimimizin tatil ve yolculuk programları yeni yeni belirleniyor, kimimiz çoktan her türlü planımızı yaptık, gün sayıyoruz. Kimimiz içinse yaşam biçimi yolculuk, hiç bitiremediğimiz yollarda geziyoruz, nereye gittiğimizden çok yolda olmayı seviyoruz. İster üç gün sürsün ister üç ay, yola çıkmadan önce bir şey yapın kendiniz için ve ruhunuzu yola hazırlayın. Bir kenara bırakın ‘önce’nizi, kopun geçmişten, beklentilerinizden, hırslarınızdan; yalnızca siz olun bir de o anda yaşadıklarınız.
Görün bakın; Fırat ya da Zayende Nehri önünüzden akarken, Gemile Adası’nda ya da Bozburun’da uzayıp giden koyları tepede bir kayanın üzerinde izlerken, Wadi Rum’da ya da Bozcaada’da bir yanda güneşi batırıp diğer yanda dolunayı karşılarken, Efes’te ya da Palmira’da kalıntıların arasında dolaşırken dilinizden ne müzikler dökülüyor, hayalinizden neler geçiyor.
Gördükleriniz dokunsun yüreğinize, heyecanlarınızı paylaşın, çığlık atın ‘çok güzel diye.’ Yollarda kaybolup, köy kahvesinde sohbetlerde bulun çıkışı ya da cebinizdeki şekeri verdiğiniz çocuğun sevincinde. Hiç olmadı yerel kıyafetlerden birini geçirin üzerinize ister Urfa da ister Katmandu da yol arkadaşlarımızın güzel bakışları yolunuzu açsın.
Bu ay yan yana gelen sözcükler bizi Çiğdem Yaylası’na, Cılavijon’nun günlükleriyle 1400’lü yılların Karadeniz kıyılarında Safranbolu’da, Tahtalı Köyü’nde, Suriye’de yolculuğa çıkaracak. Eve vardığınızda göreceğiniz tatlı rüyalara bu yolculukları da eklersiniz.
Ben geri döndüğümde hep çantamı açar koklarım bilirim! Yolların kokusu vardır.
Yelda Baler