1 Ocak, İstanbul

Başlığı okuyunca ilk akla gelen düşünce; bu yazının 1 Ocak günü İstanbul’da yazıldığıdır. İlk bakışta doğru ancak benim anlatmak istediğim; ülkemizdeki iç göç konusudur.

Asya’dan Avrupa’ya bir kısrak başı gibi uzanan dünyanın en güzel coğrafyasında yaşıyoruz. Ülkemiz topraklarının tamamının ismini Anadolu koymuşuz. Güney Kafkasya, Kuzey Mezopotamya, Balkanların doğu ucunu da kapsayan coğrafi bir bileşenin üzerinde yükselen Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını kutluyoruz. Sahip olduğumuz en değerli hazinemizi bu topluma armağan eden başta Ulu Önder Atatürk olmak üzere tüm dava arkadaşlarını sevgi ve saygı ile anıyorum. Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun.

Gelelim ana konumuza. Günümüzden yaklaşık 70 yıl evvel, ülkemizde doğan insanların yarısının doğum tarihi 1 Ocak günü idi. Tam yarısı olmasa da en az 1/3’ü 1 Ocak doğumlu idi. Bu bize memleket insanının mükemmel zamanlamasını göstermiyor elbette. Bu durum; ülkemizde yaşayan insanların büyük çoğunluğunun köy veya kasaba gibi yerleşim alanlarında varlıklarının sürdürdüklerini gösteriyor. Bu durum bize kırsalda yaşayan insanlarımızın büyük çoğunluğunun köyde doğum yaptıklarını ve şehre ilk gittiklerinde doğan çocuklarını nüfusa kayıt ettiklerini gösteriyor. En azından benim gözlemlerim bu yönde.

Gelelim başlıktaki İstanbul meselesine. Günümüzde ise ülkemizde doğan her iki çocuktan birinin doğum yeri İstanbul. Her iki olmasa da her üç çocuktan biri İstanbul doğumlu. Bu durum bize yeni gösteriyor derseniz; kır hayatı, kültürü ve üretimi bitmiş, okeye dönüyoruz onu gösteriyor. Yani nereden bakarsanız bakınız plansızlığın ya da bize biçilen planın sonuçlarını görebiliyoruz.

Daha önce ‘Her Köy Bir Fabrikadır’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Aslında o yazıda konuyu çok daha başka bir biçimde anlatmıştım. Bu durum veya sorun, İkinci Dünya Savaşı bitiminden sonra yeniden şekillenen emperyalist toplum mühendisliğinin bir sonucu.

Büyük şehirler bu insan yükünü taşıyamıyor artık. Nereye, hangi konuya el atarsanız elinizde kalıyor. Şehirde yaşayan insanımız belli bir alt gelir seviyesinde, rutinde yaşam savaşı veriyor.

Anadolu’nun her tarafında ekilebilen tarım toprakları ve hayvanları salabilecek meralar boş duruyor. Çözüm ise çok basit; nüfus ve yerleşim planlamasını yapmak gerekiyor. Bu planlamanın ardından bölgesel ürün ve miktar planlanmasını yapılması lazım. Bu sorunu çözmek bu yazdıklarım kadar basit değil ancak bir yerden başlamak gerekiyor…

İsmail Şahinbaş

1 Ocak 2023, İstanbul