Ülke Çürüyor mu?

Bir yerde okudum bu hafta ‘Türk kimdir?’ diye bir yazı. Herkes bir şeyler söylemiş. Avrupalı bir yazar da ‘Türk; dinleyerek, görerek öğrenen’ demiş. Bu denli kocaman bir gerçeği de demek ki saklayamamışız. Bizim okumadığımızı, belki de düşünmediğimizi biliyor elin adamı. Ama ben, umutlanmak istiyorum. Evet, şimdilik okumuyoruz. Ama baksanıza bir grup genç park, gar gibi insanların uğrak yerlerine kitap bırakıyor okunsun diye. Bu gittikçe yaygınlaşıyor. Bakarsınız okumaya başlar toplum, ne dersiniz, olmayacak bir düş müdür?

Geçen akşam eski öğretmen arkadaşlarımı ziyaret ettim. Zamanın devrimcileriydiler, okumayı severlerdi. Kitaplarımı da almışlardı, konu oraya geldi. “Kitaplarımı okudunuz mu, beğendiniz mi?” dedim. “Evet, okudum ve şiirlerini çok beğendim” dedi. Oysa benim şiir kitabım yok. Keşke yazabilsem, ama şiir yazamıyorum. Yine de umutlanmak, insanların bu çürümeye razı olmayacaklarını düşünmek istiyorum.

Bu hafta ‘İnsan Hakları Günü’ geldi, geçti. Pek ses çıkmadı. Yeni Mahalle Semt Evi’nde ‘Sonbahar’ filmini izledik. İnsan haklarının bu ülkeye giremediğini, gençlerin kapıyı zorladığını, ama sıkı sıkı kapalı olduğunu bir daha anımsadık. Türk görerek, dinleyerek, yaşayarak öğrenirmiş ya, biz yaşayamadığımız insan haklarını nasıl bilelim? Ben yine de umutlanmak istiyorum. Umut fakirin ekmeği.

Nebiler Köyü’nde adı Kenan Evren olan, bir okulun adı değişti. Bir ‘Oh!’ çekecektik ki, başka bir cingözün adı verildi. Okul bir eğitim yuvası. Bu denli ucuz olmamalı. Üç kuruş verdi diye, koca okula onun adı kondurulmamalı. Üstelik ünü dünyayı dolaşmış bir eğitimci- yazar olan Fakir Baykurt adı önerilmişken. Bana göre bu bir utançtır. Hayırsever kişi, hayrını gizli yapar. ‘Buraya adımı yazın’ diyen, hayırsever değil, gösterişçidir. Ama ben yine de umutlanmak istiyorum, çünkü Fakir Baykurt’un adını, Almanya’nın Duisburg Kenti’nde bir sokağa verdiler. Bilen biliyor değeri, biz bilmesek de.

Bugün ‘İşçi Filmleri Festivali’ başlıyor. 12- 16 Aralık akşamına dek, otuz ülkeden, seksen film ücretsiz gösterilecek. Sivil toplum örgütleri şimdilik böylesi güzel uğraşları başarabiliyor. Ben bunları gördükçe umutlanmak, ülkemde çürümenin duracağına inanmak istiyorum. Bir yerlere merhem olmak için de ne yapabileceksem yapmak istiyorum. Şu söz de doğru geliyor bana, ne dersiniz?

“İyiler her zaman kötülerden çoktur. Ama biz iyilerle paralel yürüdüğümüz için fark etmeyiz. Oysa kötüler, her zaman zikzak çizerler, o nedenle onlarla sık sık çarpışırız, bize çok gibi görünürler.”