Sihir Yürekte

Telaşlı adımlarla, küçük kızını okuluna bırakıp hızla işyerine varması gerekiyordu. Trafik her zamanki gibi yine sıkışık ve kulakları sağır eden korna sesleri birbirine karışırken acı bir fren sesi yüreğini ağzına getiriyordu. Şükür ki yola fırlayan yavru kediciğe bir zarar gelmemişti…

Haftanın son günü yoğun bir tempoda bir solukta geçiverdi. Aylar, yıllar da öyle rüzgâr hızıyla. Zaman makinesinden hızla fırlatılmıştı bu güne adeta, 2017 sonbaharına.

Nasıl bir ironidir ki bu, teknoloji artıp insanlık sözüm ona geliştikçe, savaşlar ve hastalıklar hiç hız kesmeden hatta artarak yüzlerce yıl devam eder. 1845 yılında yazılan bir Andersen masalında minik bir çocuğun öyküsü vardır; hani pek çoğumuzu etkileyen, bir kibritin alevinde düşler dünyasına yolculuklar yapan, dev hayallerin peşinde koşan kibritçi kızın.

Bazen kalabalıklarda bizler de yalnızlık hissederiz, ya da oldukça verimli geçen günün ardından yine de bir hüzün tortusu kalır yüreklerimizde. Yine öyle bir çıkmazdayım diyeyim, ne yapmalıyım? 5N, 1K modeli pek işe yaramaz, tekdüze ve suni gelir benim dünyamda. İşte öyle bir ruh halinde, bir kibrit çakarım karanlığa dalar giderim ateşli hareler içinde güzel bir peri masalına. Isıtmak için yüreğimi, dünyayı ellerimde hissetmek için yeniden. Ve belli mi olur Sağır Sultan duyar ya da tepegözlü çılgın devler görür belki benim de gördüğümü…

yedigoller

Önce gıdalarımızı bozdular
‘Önce gıdalarımızı bozdular’ diyor yazar ve katıldığı onlarca TV yayınında bunun nasıl olduğunu örneklerle anlatıyor. Sağlıklı beslenme ile pek çok hastalıktan korunabilmenin mümkün olduğunu yazdığı kitaplarda açıklayıp, üstelik en çok okunanlar listesinde haftalarca birinci sırada kalabiliyor. Tüketimden gelen gücümüzü, bilinçli tercih hakkımızı kullanmamızı ve ekolojik tarım için elbirliği yapmamızı kuvvetle öneren bir avuç cesur yürekten sadece biri o. Tüm bunların ışığında ’Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz’ sözünü hatırlıyorum araştırmacı-yazar ölümsüz gazetecinin doğal olarak.

Elbette yine yol, yine yolculuk. Tabi ki her seferinde heyecandan uyuyamamak, sabah kurulan alarmdan saatler önce ayaklanmak, rutin iş günlerinin aksine hızla evden fırlamak.

kusburnu

Birleşmiş Gönüllüler Birliği
Bir TATUTA çiftliği ziyareti var bu defa defterimde, Amasya’da adresi verilen Bayrak Çiftliği. Buğday Derneği’nin onlarca projesinden biri; tarım, turizm, takasın kısacası: TATUTA. Doğal tarım yapan yerel çiftliklerde konaklama ya da üreticiye emek ve bilgi desteği sağlayan ve de atadan kalan yerel tohumların takası ile çiftlikler arasında iletişimi geliştiren, bana göre sosyal sorumluluğun nirvanasında muhteşem bir düşünce birliği. Cennet coğrafyamızda farklı illerde sağlıklı, doğal tarım, hayvancılık ve üretim yapan onlarca çiftlikten birine rotamı çeviriyorum şimdiye kadar yaptığım hiç bir geziye benzemeyecek biliyorum. Dünyanın pek çok ülkesinden ve ülkemizden farklı yaş, meslek, dil özelliklerine sahip insanları ‘güzellik’ paydasında birleştiren ve anı defterinde yazdıklarıyla çiftlikte silinmez izler bırakan onlarca cesur yüreğin ağırlandığı adeta ‘Birleşmiş Gönüllüler Birliği’ne kucak açan bir yuva: Bayrak Çiftliği. Bu organizasyon aynı zamanda, dünya genelinde organik tarım çiftliklerinin toplu adreslerini barındıran WWOOF kuruluşunun ülkemizdeki tek temsilcisi.

tatuta

Orda bir köy var uzakta Amasya İli’nde, zümrüt yeşili bereketli toprak üzerinde, beni bekleyen dost yürekler var. Sakarya, Hendek, Kastamonu, Tosya derken daha çok bina ve inşaatın olduğu şantiye şehirlerden uzaklaşıp, doğanın her renginin ve mavi gökyüzünün bulutlarıyla kucaklaştığım Gümüşhacıköy’e varıyorum. Gitmediğimiz, kalmadığımız o köy yine de bizim olur mu? Ahmet Kutsi Tecer o köye, o eve, o sese, o dağa ve en son o yola seslenirken nasıl bir özlem içinde idi kim bilir?

yenice

Güz ne güzeldir, tüm gezgin yüreklere dokunur, hüznün şiir halidir belki de yaprak yaprak yeryüzüne dökülür…

Sonbahar fırçasını almış da yine eline; bir ağacı sarıya, diğer birini kızıla boyamaya başlamış bile, sesleniyorum her birine “yumuşak, şeffaf darbelerle renklenen ağaç kardeşlerim iyi ki varsınız. Artık iyiden iyiye ağırlaşıp, yoğunlaşan bulutlar toprak gibi beni de sevgiyle kucaklayınız.”

Ekilip biçilen tarlalar, ahşap-kerpiç eski evler, kavak ya da söğütler geçiyor hızla penceremden. İşte sürüsü ile bir çoban. Küçük bir çocuğun heyecanı ile el sallıyorum fark etmiyor beni. Olsun, sonra aracın biraz yavaşladığı noktada göz göze geldiğim çocuklar ve anneleriyle selamlaşıp gülüşüyoruz aynı anda. Anadolu ya özlemi daha bir iyi anlıyor sanki insan bu anlarda..ve sonsuzluğa burda uğurlanmak isteyen, ‘hani taş-maş da istemem’ diyen ve ‘sade bir köy mezarlığına gömün beni’ dileği hiç bir zaman gerçekleşemeyen koca şairin söylediği gibi…

bitki

Arı Kadınlar Projesi
Emeklilik hayallerini hayata geçiren bir eğitimci İbrahim Bayrak ve yörenin ‘Arı Kadınlar Projesi’nin liderlerinden Birsel Bayrak. Onlar bir dünya insanı, yüreklerini doğaya açan bu uğurda türlü zorluklarla sabırla baş eden ve güler yüzleri, tadına doyulmaz sohbetleriyle onlarca insanın yüreğine dokunan ve iz bırakmaya da devam eden gerçek gönül insanları.

Mevsim meyveleriyle elbirliği ile üretilen; acuk, ahlat, elma, alıç sirkelerindeki doğal şifayı bilin isterim. Bahçelerindeki onlarca çeşit elma türünü tanımak, her öğün öncesi mis gibi dalından çilekleri önce koklayıp sonra minik ısırıklarla tadına varmak, arı kolonisinin o muhteşem işbirliğine tanık olmak ve ille de önce civcivleri besleyerek büyük tavuk ailesinin sıcak taze yumurtalarını yuvalarından teşekkür ederek almak gibi bir masalı yaşamak kaç kişiye nasip olur ki?

Ağaç budama, aşılama, kompost (doğal toprak besleyici) yapımı, birbirinden lezzetli yemekleri odun ateşinde pişirerek hazırlama ve daha yaşanarak öğrenilen nice hayat dersi. Yörenin pazarına gidip, farklı ürünleri görmek, insanıyla sohbet ve fotoğraf çekimi, arasta ve saat kulesi ile tarihe bir selam göndermek de cabası.

Kalbinizin, ruhunuzun bir parçasını ev sahibinizin anı defterindeki beyaz sayfaya bırakıp ayrılıyorsunuz tekrar kavuşmak üzere. Yeni bir sihir alevinde yol almak ve farklı diğer coğrafyalarla buluşmak için geçici bir ayrılık bu. Sihir her yerde. Belki bir kar tanesinde ya da minik bir yürekte.

bugday dernegi sirtcantam

Artık ülke eviniz, siz uslanmaz bir yolcu… Notalara da saklanmış olabilir, ya da bir yeşil gözün harelerine.

“Olmasan da yanımda
Olmasan da birlikte
Hiç istemezsem bile
Yaşarım ben seni
Yollarda bulurum seni
Takvimlerden çalarım seni
Dans ederim hayalinle
Yine de yaşarım seni
Yalnız kalırım sanma
Mutsuz olurum sanma
Yaşarım doya doya
Yaşarım ben seni…”

Kulağımdan yüreğime esen, dilime dolanan sihirli sözler gitarla beraber yankılanıyor:

“Yosun, denizde saklıdır
Deniz, mavide
Yağmur bulutta
Bulut beyazda…”

Sihir yürekte, yalnız yürekte…

Metin: Deniz Can, fotoğraflar: İsmail Şahinbaş