Radyolar ve Dinleyicileri

Genelde seyahatlerime minibüsümle çıkarım. Hem kullanımı kolay, hem birçok malzemeyi rahat taşımak için uygun, zaman zaman olsa da otel olarak kullanmak için de ideal bir ulaşım aracı. Mesafe ne olursa olsun eğer belgesel film ya da fotoğraf çekimlerim olsun ‘minibüssüz olmaz’ bu işler diye düşünürüm. Benim hippi ruhum ancak böyle bir araçta rahat eder.

Uçak ile yapılan yolculuklar sıkar beni. Uçak daha inmeden koltuğundan kalkan yolcular, sıkıntılı bagaj bekleme işlemleri, gecikme, kurallar, bu yazıyı yazarken bile sıktı beni. Ama zaman açısından eşsiz tabiî ki. Ama iş üreteceksem, uzun bir yolculuğa ihtiyacım oluyor maalesef. Benimde işlerim hep yaşadığım kentten uzakta oldu. Gençliğimdeki kız arkadaşlarımı da hep uzak yerlerden seçmişim. Hep uzakta olanı ve galiba zor olanını istedim ne yapayım.

İstanbul’dan, Anadolu’ya doğru pek çok kez minibüsüm ile yolculuklar yaptım tek başıma. Bu uzun yolculuklarım sırasında kendimi dinleme fırsatım oldu. Zaman içerisinde yalnız yolculuklar yapa yapa, yalnızlığa alıştım açıkçası. İstediğim yerde duruyorum, istediğim çeşmeden matarama suyumu dolduruyorum, istediğim türküleri, istediğim makamda söyleyebiliyorum. En çok gece yolculuklarını seviyorum. Gün battıktan sonra, hele hele gece yarısını geçtikten sonra keyfim başlıyor. Anadolu yollarında bu saatten sonra trafik kesiliyor. Yol, karayollarının deneyimli sürücülerine kalıyor. Ya kamyonlar vardır yolda ya da otobüsler ve bir de ben tabiî ki…

Bu ıssız saatler için yapılacak yolculuklarda iki alternatif var: ya radyo dinleyeceksin ya da sen bir şeyler mırıldanacaksın. Rahmetli Kazım Koyuncu’nun tüm şarkılarını ezberledim yolculuklarımda. Halk müziği sever biri olarak iyi bir radyo dinleyicisiyim. Anadolu yollarında en çok TRT FM çekiyor. Pek tabiî ki, bu radyonun tiryakisi oldum. Çocukluğumdan beri iyi bir radyo dinleyicisi olarak, TRT sunucularının ses tonlarına ve hitabet şekillerine hep hayranlık duymuşumdur. Bu işi TRT dışında bu kadar iyi yapabilecek bir oluşum olduğunu düşünmüyor, bundan sonra olabileceğine de ihtimal vermiyorum.

Yolda dinlediğim diğer radyolara da haksızlık etmek istemiyorum ancak ‘güneş balcıkla sıvanmaz’ derler. İşte böyle uzun, minibüsle, yalnız süren yolculuklarımın birinde ve tabi ki TRT FM’de bir yarışma programına denk geldim. Yarışmanın özeti; sunucu bir soru soruyor, telefonla iki katılımcı en yakın cevabı vermeye çalışıyor. En yakın cevabı veren kişi ‘nostaljik görünümlü radyo’ kazanıyor. Çok güzel ve eğlenceli bir yarışma.

Ben her zaman olduğu gibi saatte 90 kilometreyi aşmayan bir hızla ilerlerken, sunucu iki katılımcıya başarılar diledi ve soruyu sordu: İtalya’da bulunan Pisa Kulesi’nin boyu ne kadardır?

İlk cevap verme sırası Erzurum’dan katılan bayan dinleyiciye aitti. Bayan dinleyici 50 metre, bilemedin 100 metre diyecek derken (ben 70 metredir diye düşünmüştüm), 3 bin diye cevap verdi. İnsan yapımı olan bir kulenin 3 bin metre boyunda olabilmesi mümkün mü? Değil tabiî ki. Bunu duyan Antalya’dan katılan yarışmacı bir az daha kurnaz davranarak (beklide diğer katılımcının 3 bin derken bir bildiği vardır diye düşünerek) 2 bin cevabını verdi. Sunucu çok kibar bir beydi, (zaten TRT’de kibar olmayana ya da bu işi bilmeyene yer yok) yarışmayı Antalya’dan katılan beyefendi kazandı çünkü en yakın cevabı o verdi diyecekken, Erzurum’dan katılan yarışmacı telefonda bağırarak 56 metre cevabını verdi. Kibar sunucu ne yapsın. Hanımefendi süreniz 10 saniye olduğu için doğru cevabınızı kabul edemiyoruz, bu arada internetten bakıp ta cevap vermek de doğru ve adil değil babında bir şeyler söyledi.

Evet değerli okurlar. Ben radyonun başında utandım. Neden diyeceksiniz? Evet neden? Çünkü birincisi; insan yapısı bir eserin mantıken bu kadar yüksek olmasına imkân yok. İkincisi; alt tarafı nostaljik görünümlü bir radyo kazanacağım diye tüm insanlığı aptal yerine koymaya gerek yok. Bir sözde TRT yetkililerine; lütfen bu kadar aptalca verilen cevaplara, en yakın cevap diye ödül vermeyin. Bir diğer üzüntümde bu kadar saçma cevaba, gerçeğe daha yakın diye ödül verilmesine oldu.

Aklıma birden yıllar evvel Cumhuriyet Gazetesi’nin yapmış olduğu çeşitli sanat alanlarındaki yarışmalar geldi. Bazı dallardaki yarışmalarda ‘birinciliğe değer ödül verilecek eser bulunamadı’ diye ödül vermedikleri geldi. TRT yetkilileri her halde, bu ödül verme işini, bir kez daha düşünüler sanırım…