Mudurnu Kadınları ve Kadınların El Sanatları

mudurnu sirtcantam

Yıllarca okumamış, okutulmamış Türk kadını; yazıdan yoksun kalınca ve bir de toplum baskısından bunalınca; duygu ve düşüncelerini şekillere, renklere dökmüş. Dokuduğu bezlere,  halı ve kilimlere, işlediği oyalara yansıtmış içini. Türk kadını ve Türk kızı, elişiyle âdeta bir kitap dokumuş. Dokuduklarını ise, ancak o kitabın dilinden anlayanlar okumuş (Mehmet Önder).

Anadolu’da renklerin de dili vardır, şekillerin de. Bir elişinde gaga gagaya vermiş iki kuş, ‘kara sevda’ demekmiş. Karşılıklı işlenen iki çengel; yavukluya, ‘al beni yoksa alırlar beni’ göndermesiymiş. Elişine sarıyı fazla vuran kız, aşk derdiyle sararıp soluyor demekmiş. Yeşil murat, mavi umut, beyaz mutluluk anlamına gelirmiş. Kırmızı giymek mal zenginliğinin; mor giymek ise gönül zenginliğinin işaretiymiş. Siyah üzüntüyü, pembe bozuntuyu dile getirirmiş. Getirmesine getirirmiş de, bunların anlamını, ancak bilen bilirmiş, arif olan anlarmış (Mehmet Önder). Demem o ki; atalarımızdan bize kalan kültür mirasımızın bir kolu olan el sanatları; çıktığı elin, kadınların taşıdığı yüreğin iç sesleriymiş (Mehmet Önder).

Mudurnu’nun becerikli kadınları da işte böyle ifade ediyorlar iç seslerini. Yaptıkları elişleriyle, özellikle iğne oyalarıyla yapıyorlar bunu. Her biri eskisi gibi okuldan uzak tutulmadıkları için kendi ayakları üzerinde durabiliyor, duygu ve düşüncelerini konuşarak – yazarak ifade ediyor olsalar da; bir yandan da el sanatlarında, renk ve şekillerle konuşuyorlar. Yaptıkları el işlerindeki renk, şekil ve desenlerle bize bir şeyler söylemek istiyorlar. Eğer umutsuzlarsa, elişleri ister istemez koyu renk olabiliyor. Mutlularsa, sevinçlilerse; elleri hemen ya kırmıza gidiyor, ya turuncuya veya fıstıki yeşile.

Mudurnu kadınlarının yaptıkları iğne oyaları, canlı bir çiçek gibi. Bu oyalara verdikleri adlar bile, kadınların kendi yaşamlarından. Örneğin: Kaynanadili, Şehriman Tepsi, Karaaslan çiçeği, Kaynana yüreği, Hanımgöbeği, Hercail oya, Kiraz oya,  Karanfil, Elti eltiye küstü, Türkân Şoray’ın kirpiği, Meşe yaprağı… Hani bilirsiniz ya; ‘Meşeli, dağlar meşeli’ türküsü gibi.

Mudurnu kadınları; yaptıkları iğne oyalarıyla önce başlarını süslemişler eskiden beri. Başlarına oyalı yemeni – cember örterek; kına gecelerinde ise başlarına gül – tomurcuk ve yaprak motiflerinden oluşan gelin tacı takarak yapmışlar bunu. Çünkü Anadolu’da kadının güzelliği başından başlar. Giysiler;  yöremizin iklim koşullarının, sosyal dokunun, gelenek ve göreneklerin etkisinde bulunmakla birlikte, nerede olursa olsun, kadın önce baş güzelliğine önem vermiş, süslenmeye başından başlamış. Küpelerle, gerdanlıklarla veya kolyelerle tamamlamışlar baş güzelliklerini. Bu nedenle baş güzelliği, süslenmenin başında gelmiş hep. İğne oyalı başörtüleri örtmüşler renk renk, desen desen. Anadolu’da bir söz vardır: ‘Güzelin başına, ağanın aşına, atın dişine bak.’ Anadolu’da güzel, başından belli olur. Bu yüzden, Anadolu kadınının başı, bir çiçek buketi gibidir. Renk renk, salkım salkım, ışıl ışıl.

Anadolu kadınının ve Mudurnu kadının ürettiği el işleri, birilerine yazılmış mektup gibidir. Anadolu motiflerinin ve renklerin anlamını bilenler, her elişinden bir anlam çıkarabilir… Günlerden bir gün, bir köylü kızı,  gurbete çıkan sevdiğine bir yağlık gönderir. Oyalı, işlemeli, süslü püslü bir yağlık. Delikanlı yağlığı alınca, şöyle bir bakar yağlığın renklerine, üzerine işlenen desenlerine. Ve yavuklusunun, kendisine ne söylemek istediğini hemen anlar. Alır sazı eline e şöyle bir türkü yakar:

Bir haber aldım bugün sıladan

Sevdiğim bir mendil dürüp yollamış

Al – yeşil ibrişim, tel tel yumaktan

Gümüş sırmaları örüp yollamış.

 

İçini boşaltmış o nazlı yârim

Gel demiş, kalmadı sabrım, kararım

Gözlerim yollarda seni ararım

Döktüğü yaşları sarıp yollamış.

 

Mor sümbül nakışlar, sevda tütüyor

Bir köşede garip bülbül ötüyor

Hasretlik bağrımı yakıyor diyor

Aşkından bir demet derip yollamış.

Bu mendili alan delikanlı, artık durur mu gurbette? Sazını almış omzuna, düşmüş yollara ve köyüne gelmiş. Davullu zurnalı bir düğünle evlenmişler. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine (Mehmet Önder).

Kısacası Mudurnu kadını; Anadolu kadınının iç dünyasını, onların yürek çırpıntılarını el işlerinde, özellikle iğne oyalarında çok güzel yansıtıyor. Mudurnu kadınları; iğne oyalarıyla, dantellerle, kanaviçelerle, bez dokumalarla konuşuyorlar. Varsınlar sağ olsunlar dünya durdukça. Öpülesi elleri dert görmesin hiçbirinin.

Yararlanılan kaynak: Aldı Sözü Anadolu / Mehmet Önder

Kâmuran Esen