Kahvenin Bin Yıl Hatırı Kaldı mı?

Kendisi de bu meyveyi tadar ve mutlu olur, hatta güç kazanır. Kısa zamanda kahve tohumunun ünü yayılmaya başlar. “Kahve” sözcüğünün Habeşistan’da bu bitkinin üretildiği Kaffa yöresinden kaynaklandığı sanılıyor. Bin yıllarında Yemen’de de kahve ekilmeye başlanır. Osmanlılar altmış çeşidi bulunan bu sihirli bitki ile Yemen diyarında tanışıp, onun ilk kez ateşte kavrulduğu ülkemize getirirler.

 

Bugün sayıları 400 bini bulan ve maalesef artık bana göre bir çeşit  “tembeller yuvası” haline dönüşen “kahvehane” yani “kıraathane” ilk kez 1550 yılında İstanbul Tahtakale’de açıldı. Hatta bu yeni maddeye bir dönemde uyuşturucu muamelesi yapılıp ardından din adamlarınca yasaklanmış. Bir dönemde kahve taşıyan gemilerin dipleri delinerek batırılmış bile. Ama tüm bu yasaklara rağmen Sultan III.  Murat döneminde sadece İstanbul’da kahvehane sayısı 600’e ulaşmış. Kahvenin Avrupa’ya sunulması 1615 yılında tacirlerin kahve tohumlarını Venedik’e götürmesi ile başlar. Viyana kuşatması sonrası Osmanlıların bıraktığı çuvallar dolusu yeşil kahve tohumunu Avusturyalılar önce deve yemi sanmışlar. Fakat gizli ajanların verdiği bilgi ile dönemin “Türk içkisi” Viyanalıların beğenisine sunulmuş.

 

Osmanlıların Paris sefiri nüktedan Müteferrika Süleyman Ağa, 1669 yıllarında Türk kahvesini büyük gururla Paris sosyetesine ikram ediyor. O dönemde Süleyman Ağa’nın konağında kahve içmek Parisliler için bir ayrıcalık sayılıyor.

 

Batı Avrupa’da kahve içilen mekânlar Balzac gibi yazarların, Beethoven, Mozart gibi bestecilerin yani aydın kesimin buluşma yeri oldu. Fransa’nın Devlet Bakanı Talleyrand kahve için söyledikleri bu “kara suya” olan sevgiyi bakın ne güzel yansıtıyor. “Şeytan kadar kara, cehennem kadar sıcak, melek kadar saf, aşk kadar da tatlı.” Kısa bir süre sonra Amerikan Kongresi kahveyi “ulusal içecek” olarak ilan ediyor.

 

Artık Türkiye’nin birçok yerinde geleneğimizin bir parçası olan ve sevdiğim Türk kahvesini bulamıyorum. Çay, hazır filtre kahve varken “Türk kahvesini bol köpüklü pişirmek için kim uğraşır ki ?” “Ekspresso” ismi bile etkileyici, batı hayranı gençlerimize hiç Türk kahvesi içmek yakışır mı? Ama Tepebaşı’nda açılan “Ta Nisia” adlı Yunan lokantası kahvemizi Hovoli denen özel bir aletle hazırlıyormuş. Belki ellerinde Cola, sırtlarında tişört ve blucinli gençlerimiz Yunan lokantasında Türk kahvesini tekrar keşfederler.

 

Bugün petrolden sonra en çok tüketimi olan ve dünya borsalarında en çok işlem hacmine sahip olan kahve, alkol ve tütün mahsullerinden daha fazla tüketiliyor. Dünyanın kültürünün de bir parçası oldu.

 

İşte kahve ile ilgili bazı ipuçları  

 

—Kahvenin kalitesi, yetiştiği yüksekliğe, toprağın mineral yapısına, rüzgar ve güneşe göre değişmektedir.

—Kahve ağacı dikildikten ancak üç yıl sonra yılda
500 gram kahve verir. Kahve ilk 8 ile 12 ay arasında olgunlaşır.

—Dünya kahve ticareti Arabica – Rabusta ve Iberica olmak üzere üç kategoriye ayrılır ve dünya toplam kahve üretimi 7 milyon tonu bulmaktadır.

—Kahve hazırlanırken kahvenin kalitesinin yanında, su kalitesi, hazırlanma ısısı, öğütme sonrası tane büyüklüğü ve hazırlanma basıncı da kahvenin tadını etkilemektedir.

—Kahve etkisini içildikten 20–30 dakika sonra göstermektedir.

—Kahvenin kafein içeriği 0,9 ile 12,6 miligram arasında değişmektedir. 1,5 miligramdan fazla kafein vücuda zararlıdır.

 

Türk kahvesinin hazırlanışı

 

—İçme suyunu fincanla ölçerek cezveye koyunuz (Kalitede su da etkilidir).

—Her fincan için iki çay kaşığı karşılığı kahve (5 gr) iki çay kaşığı şeker ilave ediniz (ya da şeker arzuya göre).

—Kısık ateşte kahve şekeri iyice karıştınız.

—Bir süre sonra kabaran köpüğü fincanlara pay ediniz.

—Kahveyi bir taşım daha pişiriniz ve fincanlara boşaltınız.

—Türk kahvesi sunulurken yanında su verilmesi adettir. İçilen su ağzı kahve lezzetine hazırlar.

—Toplu tüketimde orta şekerli hazırlanması daha pratiktir.

 

Kahve kültüründen seçmeler

 

Kahvenizi nasıl alırsınız? Sade, az şekerli, bol şekerli, (mektepli de denir) yandan çarklı, okkalı, kül kahvesi, ibrik kahvesi, dibek kahvesi, güle güle kahvesi, bülbül tükürüğü, köpüğü solda olsun.

 

Neyse halim, çıksın falım… Türk kahvesinden bir fal türü doğmuştur. İçilen kahvenin telvesi, falı bakılacak kişi tarafından hafifçe çalkalanır. Üzerine tabağının içi konan fincan ters çevrilir. Bazıları fincanın dibine işaret parmağını değdirerek bir dilek tutar. Soğuduktan fala bakacak kişi tarafından çoğu kez “ne ise halin o çıksın falın” denerek açılır. T〠浣〠瑰㸢ﱂﱴﱧ潤慬琿洿欠棢攠政汫ⱥ欠棢㬲6tContentID

￰tCategoryID 
￰ClassID￶￿㿿Priority
￰Header￶￿㿿Spot￶￿㿿SpotImage ￶￿㿿SpotFlash ￶￿㿿SpotVideo ￶￿㿿SpotMusic ￶￿㿿Content￶￿㿿MemberOnly
￱Labels￶￿㿿PostFile￶￿㿿PostTarget
￶￿㿿CreateDate
]CreateUser

￰EditDate]EditUser
￰StartDate ]EndDate]tSiteID
￰tLanguageID 
￰Approval￱R1￶￿㿿R2￶￿㿿R3￶￿㿿R4￶￿㿿R5￶￿㿿R6￶￿㿿R7￶￿㿿R8￶￿㿿R9￶￿㿿R10￶￿㿿R11￶￿㿿R12￶￿㿿R13￶￿㿿R14￶￿㿿R15￶￿㿿R16￶￿㿿R17￶￿㿿R18￶￿㿿R19￶￿㿿R20￶￿㿿R21￶￿㿿R22￶￿㿿R23￶￿㿿R24￶￿㿿R25￶￿㿿R26￶￿㿿R27￶￿㿿R28elvenin fincanda bıraktığı şekiller benzetilerek içe doğan şeyler söylenir. Kahve falının önemli bir özelliği de sadece iyi dileklerden oluşudur.

 

 

Manilerde, atasözlerinde, deyimlerde kahve, Ali Nihat Tarlan’ın Kahvenamesinden seçmeler

 

Kahve kuvvet kalbe dermandır dize

Kahve ruha neşvedir, ferdir göze

Şairim ben isterim bir caize

Kahve lütfet varsa imkânın eğer

Kahvenin pek başka zevk u lezzeti

Meyden üstündür bunun keyfiyeti

Anda buldum zevk u şevk u sıhhati

Kahve lütfet varsa imkânın eğer

 

Maniler 

 

Bahçenin meyvelisi

Kahvenin telvelisi

Ana baba sevilmez

Sevilir cilvelisi 

 

Kahve Yemen’den gelir  

Yârimden haber geldi  

Eğer yârim gelmezse 

Yakasından tut getir

 

Kara kazan kaynar, arap çocuk oynar (Cevap: Kahve).

 

Bir fincan kahvenin kırk yılı hatırı vardır.

 

Türk misafirperverliği bütün dünyada biliniyor. İşte bu misafirperverliği tanımlayan en güzel örnek; “Buyurun bir acı kahvemizi için”.

 

Allahın emri peygamberin kavli ile…

 

Hayırlı bir iş için ziyarete giden kız istemeye giden aileye, gelin adayı kendi elleriyle kahve ikram etmesinden sonra aile bu cümle ile başlar…

 

Ziyade olsun

 

1871 yılından beri Türk Kahvesi satan Mehmet Efendi Mahdumları tesisin kapısına kilit asarsa şaşmamak gerek. Misafirperverliğin, kız istemenin, dostluğun ve falın simgesi olan kahve dileriz en azından evlerimizde yaşar. Çünkü kültürünü,  geleneklerini ve dilini kaybeden bir ulus aslında her şeyini yitirir.