İran ın Doruğu: Demavend

Demavend dağı farsça da ‘nefes soluyan’ anlamına gelen yarı aktif volkanik bir dağ. Tahran’ın kuzeydoğusunda Tahran ile Hazar Denizi arasında doğudan batıya uzanan Elbruz sıradağları üzerinde yükselen İran’ın en yüksek zirvesi. Aynı coğrafyada değişik kültürleri tanımak, farklı bir dağa tırmanmak, dağcılarla bilgi alışverişi için bulunmaz bir fırsat.

Metin ve Fotoğraflar: Ümit Durak

Kuzeyimizde yükselen Büyük Ağrı ve Küçük Ağrı dağlarına farklı açıdan bakarken, Doğubayazıt’tan bindiğimiz minibüs bizi Gürbulak Sınır Kapısı’na götürüyordu. Dağcılığımızın yanı sıra gezginci ruhumuzla bölgeyi ve halkın yaşamını daha rahat görebilmek için tur yerine farklı araçlarla gitmeye karar verdik. Sırt çantalarımızı yüklenip pasaport kontrolüne doğru yürürken içimizi gerçek Asya’ya doğru gideceğimizin hissi kaplamaya başladı. Ara bölmede günübirlik ticaret yapan Türk ve İran vatandaşlarının yoğunluğu ve sıkıntısı bizi biraz etkilese de, maceracı gibi gözüktüğümüz Türkiye topraklarından, İran tarafına geçince bir sporcu olarak karşılanıyorduk.

Vize yok, pasaport ve gümrük işlemlerinde farsça dağcı anlamına gelen ‘kuhneverdi’ dediğimizde hiç bekletilmeden buyur edildik. Bayan arkadaşımız daha önceden hazırlıklı olup başını örttüğü için bir sorun yaşamıyoruz. İstanbul’dan Tahran’a her gün karşılıklı olarak otobüs seferleri var. Bir buçuk saatlik saat farkını hesaba katmak gerekiyor. Bazargan’dan Tahran’a 16.30’dan sonra otobüs bulmak zor. Sınırdan Bazargan 1 kilometre dolmuşlar çalışıyor. Bazargan’da dolar verip tümen alıyoruz. 1 Dolar  = 800 Tümen (aslında resmi para birimi Riyal ama halk tümeni kullanmayı tercih ediyor) bozdurmak için yanınızda 5 dolar veya 10 dolar gibi küçük para bulundurun.

Sınırda bir arkadaşımız para bozdurmak için cüzdanını gösterinde bir anda cüzdanı yok oldu. Biz de otobüsü kaçırdığımız için Makü’ye kadar taksiyle gittik. Ulaşım çok ucuz sınırdan Tahran 5 bin – 6 bin Tümen. Tahran otobüsle 16 saat sürüyor. Otobüslerde veya taksilerde Mahsun Kırmızıgül, İbrahim Tatlıses veya Sibel Can’ın müzikleriyle karşılaşıyoruz. Sabah Tahran’dayız. Tahran’da üç tane garaj var. Pars Garajı’na (Demavend Garajı) taksiyle gidiyoruz. İran’da dil problemi pek yok. Azerilerle rahat Türkçe anlaşabiliyoruz. Çoğu Türk televizyonlarını izliyor. İngilizce bilen de çoğunlukta. Malzemelerle beraber bir taksi için üç kişi ideal. Demavend otobüsüne biniyoruz. Özel olarak da minibüs kiralayabilirsiniz. Tabi pazarlık yaparak.

Tahran – Hazar Denizi arasındaki dağlar, vadiler yeşilliklerle dolu, üç saatlik otobüs yolculuğundan sonra Polur’da Rine yol ayrımında iniyoruz. 7 kilometrelik yolu taksiyle tırmanıp, Rine’deki federasyona ait dağ evine geldik. Rine 2.000 metre yükseklikte Demavend Dağ’ı eteklerinde en son şirin bir köy.

Dağ evinin sorumlusu Rıza bizi karşılıyor. Tek katlı salon, mutfak, banyo, 10 – 12 kişilik yatakhane mütevazi bir dağ evi. Çevrede lokantalar bulunduğu gibi erzak alarak dağ evi mutfağı da kullanıla biliyor. Kişi başı 4bin Tümen’e dağ evinde kalıyoruz. Fiyatlar değişken olduğu için önceden konuşmakta fayda var. Ertesi gün araç için Rıza’nın kardeşi Hasan’la gidiş geliş 20 bin Tümen’e anlaştık. Land Rover pikapla bir saatlik yolculuktan sonra 3.100 metre yükseklikte 1. sehalter (Mescit’te diyorlar) kamp alanında araçtan iniyoruz. Eğer uygun bir saatte Rine’ye vardıysanız ilk gittiğiniz gün orada kalmanıza gerek kalmıyor. Doğruca 3.100 metre kampına gidip kalabilirsiniz.

Çıkış rotaları birden fazla olduğu için Tebriz, Tahran veya Rine’den yaklaşık yedi yüz Tümen’e harita satın alabilirsiniz. Burada dağa çıkmak için federasyon görevlisi bilet karşılığı kişi başı 20 Dolar alıyor. Demavend’de yaz kış sürekli bir rüzgâr var. Hava zaman zaman sislerle kaplı. Demavend Dağı’nın güneyindeki klasik rotada, belirgin patikadan yürümeye başlıyoruz. Gelincikten çok daha büyük, renkleri son derece canlı ve güzel görünen yaban lalesine benzeyen kırmızı çiçekler yol boyunca gözümüze hitap ediyor. Bizim dışımızda Romanya, Avusturya ve İran’dan da dağcılar var.

Üç buçuk saatlik yürüyüş sonucunda Şalter 3 veya Barga Se dedikleri 4.200 metre kampına geliyoruz. Kampta dağdan inen kalabalık bir gurup var, gelenler hemen yemek yapıp yiyorlar, biraz dinlenip ayrılıyorlar. ‘Kuhneverdi’ sözcüğünün sihiri burada belli oluyor. İran’da dağcılar, öğrenciler, aileler günü birlik veya kamplı guruplar halinde dağlardaydılar. Dağcılığın halkın yaşam biçimi, inanış şekli olduğu belli oluyor. İran halkı tarihler boyunca dağcılık sporunu kutsal görmüş, özgürlük ve yaşam biçimi olarak benimsemiş. İran’da binlerce dağcılık kulübü olduğunu öğreniyoruz.

İran Dağcılık Federasyonu’nun ciddi çalışmaları bulunmakta. 8.000 metrelik dağlara tırmanmış pek çok mütevazi dağcıları var. Kısacası bu işi seviyor ve önemsiyorlar. Teknolojik olarak bizden gelişmiş olmamalarına rağmen bizim gibi hazırcı değiller, dağcılık malzemelerini kendileri yaptıkları bir sanayi oluşturmuşlar. Günü birlik gelmiş olan 20 kişilik kız öğrenci gurubu zirveden indikten sonra bizle sohbet edip ayrılıyorlar. Yerlerine biz yerleşiyoruz. Taştan tünel şeklindeki dağ evi bakımsız ama en azından barınıyoruz, dışarıda çadırda kalanlarda var. Çadır yerlerinin etrafı korunaklı bu dağda su sorunu yok. Hava açıldı yer yer ara boğazlarda kar var.

Temmuz ayı olmasına rağmen her türlü mevsimi görmek mümkün. Aklimatize olmak için 4.500 metreye kadar çıkıp indik. Akşam dağ evinde 12 kişi kaldık. Burada federasyonun bir görevlisi devamlı kalıyor. Bir yıl evvel Ağrı Dağı’nda tanıştığım Hamit Nasari Hindistan’daki dağlara gideceğinden kendi gelemediği için arkadaşı Emin’i bize rehberlik yapması için gönderdi ve kendisi ile 4.200 kampında buluştuk.

Azeri rehberimiz Eminle sabah 03.30’da hareket için anlaştık hazırlıklarımızı yapıp yattık. Dışarıda güzel dolunaylı bir gök ve pırıl pırıl yıldızlar vardı. Sabah 03.00’da fırtınanın şiddeti bizi uyandırıyor. İki saat bekledikten sonra yavaş bir tempoda yürümeye başladık. Zirve patikası belirgin ve yer yer işaretler mevcut. Hava kapalı, sis var, görüş alanı çok düşük normalde beş saatte çıkılan zirveye bizim dışımızdaki üç sporcunun yüksek irtifadan etkilenmesi sonucu sekiz saatte çıktık. Hava beş bin metrelerde oldukça rüzgârlıydı ve kükürt soluyorduk.

Volkanik dağda zirveye yakın bölgede kükürt gazı çıktığı için kükürt kokusu etkili oluyor, önlem olarak polar yüz maskesi kullanabilirsiniz. Bulantıya karşılık limon suyu fayda sağlıyor. Demavend’de yazın kazma, krampon gibi teknik malzeme gerekmiyor. Fakat Temmuz ayında olmamıza rağmen her türlü hava şartıyla karşılaştık. Zirvenin etrafı korunaklı. Zirvede adak için bırakılmış koyun postları dikkatimizi çekiyor. 5.671 metre zirvede fazla kalamıyoruz -10 derece hava gittikçe kötüleşiyor rüzgarın şiddeti artıyordu. Hemen inişe başladık. Artık dolu yağmaya başladı. Sis bastırdığı için yanımızdaki GPS işimize yaradı 3,5 saatte 4.200 metre dağ evindeydik.

Yarım saatte toparlandık 3.100 metre Mescid’de pikaba binerek Rine Dağ Evi’ne döndük. O gece orada kaldık. Yorgunluktan hepimiz horlamışız. Rine’de kaplıcalar var, 10-15 dakikalık mesafede. İlk etapta kaplıcalar çok pis görünüyor havlu da vermiyorlar. Odalarda sadece bir havuz ve soyunacak bir askılık bulunuyor. Eğer isterseniz tek kişilik yıkanabileceğiniz odalar da var! 300 Tümen vererek uzun bir kaplıca keyfi yaşayabilirsiniz.

Ertesi gün dört arkadaşımız Hazar Denizi kıyılarındaki sahil kasabalarını gezmek için ayrıldılar. Biz de Tahran’a hareket ettik. Yemek tadı olarak bize benziyorlar. Çello kebap yiyip, ‘zam zam’ içiyoruz. İran’da Cuma günleri tatil. Hafta içi trafik inanılmaz karışıklık içinde. Benzin ucuz olduğu için araç ve motor sayısı oldukça fazla. Burada ki halkın Paykan marka yerel bir araç modelleri var bizim Murat 124’ler gibi. Genellikle taksiler bu marka. Kimin hangi şeritten ve nasıl gittiği belli değil. Buna rağmen insanlar trafikte kavga etmiyor; ikaz ve selam dışında korna çalmıyor. Tahran’da toplu taşıma araçlarında diğer yerlerde olduğu gibi kadın – erkek ayrımı var. Eğer bir otobüse binmek zorunda kalırsanız arka taraf doğru ilerlemeyin, çünkü arka tarafta bayanlar oturuyor. Erkekler için otobüsün arkası orta kapıya kadar.

Tahran’da Türk Konsolosluğu’na sınırda yaşadığımız cüzdan kazasını bildirmek için uğradık. Tahran’da dağcılık malzemeleri satan dükkânlar bulunmakta. Türkiye’den giden dağcılara Türkçe bilen Miralı bu konuda yardımcı olabiliyor. Akşamüstü Tahran Anzade Meydanı’ndaki garajdan bindiğimiz otobüsle sabah Bazargan yakınlarında inerek, bir taksi ile sınıra vardık.

Eski 302 Mercedes otobüsler yavaş ve klimasız. Rahatınızı düşünüyorsanız otobüsün yeni model olup olmadığını sormalısınız. İran hemen yanı başınızda 100 – 120 Dolar gibi bir para ile rahatlıkla gidilebilecek bir konumda. Ayrıca Sabalan Dağı 4.811 metre ve Elem Kuh oldukça popüler dağlar arasında. Elem Kuh’un 800 metre civarında uzun bir kuzey duvarı olduğu söyleniyor. 4 bin metre üzerinde pek çok dağ var. Hem yurt dışı hem de 5 bin metre üzerinde bir dağ.

Antalya’dan çıkıp Ağrı Dağı zirvesinden sonra gittiğimiz İran’da dağcılarımızın dışa açılarak bu dağlara çıkması dünyadaki önemli dağlara tırmanması ve tecrübelerini yeni dağcılara aktararak yaşam biçimine dönüştürmesi dileklerimi taşıyorum. Doğubayazıt’a doğru dönerken Ağrı Dağı’na daha farklı bakıyordum.

Gezi rehberi

İran İslam Cumhuriyeti (Nüfus 74 milyon, 1999)

Tahran (Nüfus 8,5 milyon)

1.648.195 km2

Dili: Farsça

Bir Ön Asya ülkesi olan İran, kuzeyde Azerbaycan, Ermenistan, Türkmenistan, doğuda Afganistan ve Pakistan, güneyde Basra ve Umman Körfezleri, batıda da Irak ve Türkiye ile çevrilir.

İran’a gitmek için vize istenmiyor. İran resmi makamları ile bile her hangi resmi işlem gerekmiyor. Rine Dağ Evi ile önceden iletişim kurulabilinirse kamp için çadır götürmeye gerek kalmaz. Yemek problemi yok. Yine de yemek konusunda hassasiyet gösteren kişiler için yanlarında yiyecek götürmelerinde yarar var. Yerleşim alanlarında alabileceğiniz telefon kartı ile çok ekonomik olarak Türkiye ile görüşebilirsiniz. Türkiye İran arasındaki saat farkı İran saati 1,5 saat ilerde.

Dağcılık kulüpleri yurt dışına çıkış ücretini ödememek için kulübün faaliyet programına yurt dışı gezisini dahil edip Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’ne başvurmaları gerekmektedir. Daha sonra en az beş lisanslı sporcu olmak şartıyla Dağcılık Federasyonu kanalı ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nden alınacak yazı bu sorunu çözer.

Sırtçantam 2. sayı, Şubat 2005


FOTOĞRAF GALERİSİ