Gözüm Cephede, Kulağım İnebolu’da

Kıymetli dostum E. Hv. Plt Alb. Şeref Uğuriş, rahmetli eşi Perihan Hanım için memleketi İnebolu’da Atatürk Kitapları Kütüphanesi kurmuştu. Uzun zamandan beri daha önce görmediğim İnebolu’yu görmeyi ve Perihan Uğuriş kütüphanesini ziyaret etmeyi arzu ediyordum. Bir kaç arkadaşımla bu fikrimi paylaşınca bir anda 25 kişilik bir grup oluşuverdi. Ellerimizde Atatürk Kitapları hem kütüphaneye katkı sağladık, hem de doğa harikası Kurtuluş Savaşımızın önemli bir merkezi İnebolu ve civarını gezme imkânı bulduk.

İnebolu

Kurtuluş Savaşı’nın en önemli lojistik merkezi İnebolu’dur. Üç yıl boyunca silah ve cephanenin Anadolu’ya giriş kapısı olan bu şirin beldeye İstanbul ve Trabzon’dan kaçırılan malzemeler, Rusya’dan gelen silahlar gemilerle ulaşır, uygun bir iskele olmadığından gemiler açıkta bekler. Yörede Denk kayığı olarak bilinen tekneler gemilere yanaşarak yükleri indirir ardından karaya çıkartılırlarmış. Düşman işgaline uğramadığı halde İstiklal Madalyası’na layık görülen tek ilçe ünvanını kayıkçılarının bu olağanüstü gayretleri ile kazanan İnebolu yurdumuzun düşmandan kurtulmasına çok önemli katkı sağlamıştır. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ‘Gözüm Cephede, Kulağım İnebolu’da’ diyerek burasının önemine dikkat çekmiştir.

9 Haziran 1921 ramazan bayramının ilk günü, aniden ufukta kara dumanlar belirir. Bu dumanlar Yunan harp gemileri Kılkış ve Averof’a aittir. Gece gemiden kayıklarla alınıp, bin bir zorlukla sahile getirilen mühimmatın bir kısmı Denk kayıklarının içinde boşatılmayı beklemekte diğer kısmı da rıhtıma indirilmiş durumdadır. Yunan gemileri gelmeden mühimmatın emniyetli bir yere taşınması gerekmektedir.

Kaymakam ve liman reisi mahalle ve yakın köylere tellallar göndererek halkı yardıma çağırdı. Bu sırada, İnebolu erkekleri Yahya Paşa Cami’inde bayram namazı için toplanmışlardı. Tellalın davetini duyan Müftü Ahmet Hamdi Efendi “Ey ahali camiden çıkın peşime düşün” diyerek, cemaatle birlikte sahile koşar, cephane dolu sandalları yükleriyle birlikte ‘heyamola’ ederek, rıhtımdaki mühimmatı da elden ele vererek güvenli yerlere çekerler.

Bu sırada liman önüne gelen Yunan gemilerinden bir filikayla karaya çıkan subay, bir saat içerisinde tüm savaş araçlarının ve kayıkların teslim edilmesini aksi halde şehrin bombalanacağını bildirir.

İnebolu halkı savaş malzemelerinin teslimini kabul etmeyince, şehir top ateşine tutulur. Tepelere konuşlandırlan Rus malı iki topumuz karşı ateş açınca Yunan gemileri çareyi kaçmakta bulurlar.

Daha sonraki günlerde İnebolulu balıkçı Rizeli Rıdvan Reis ve oğlu açıkta balık avlarken. Yunan gemisi Panter tarafından yakalanarak gemiye alınır ve kayığı yedeklenir. Gemide Rum tercüman vasıtasıyla İnebolu hakkında bir takım sorular sorulur. Rıdvam Reis yalan, yanlış bilgiler verdikten sonra Yunan subayları balıkları ve altın saatini alınmak isterler. Rıdvan Reis “Devlet misiniz, yoksa korsan mısınız” diye bağırır. Bunun üzerine gemi komutanı devreye girerek kendilerini serbest bıraktırır.

Biz geldik

Karaya çıkan cephanenin dağıtımı adeta bir zamana karşı yarıştır. Bir an önce cepheye sevk edilmeli, yeni gelecek cephaneye yer açılmalı ve düşman gemilerinin ani baskını olursa ele geçmemeli. Bu nedenle köylere duyuru yapılarak eldeki kağnı arabalarının 24 saatte gelmeleri istendi. İlk 12 saatte 150 araba, 24 saat içerisinde de 250 araba daha gelmişti. Ancak, arabalarla gelenlerin büyük çoğunluğu kadınlar, çocuklar ve yaşlılardı. Bölge komutanı bu durumu görünce erkeklerin neden gelmediğini sorunca; “Erkeklerimiz hizmette (Askerde), emrinize biz geldik. Böyle bir günde bize bu kadarcık iş düşmesini?” cevabını alır. Komutanın yakınında olanlar yanaklarına bir kaç damla yaşın düştüğünü gördüler. Anadolu kadının cesareti ve mertliğine bundan güzel bir örenek olamaz herhalde.

Beni de yanında götür

9 Haziran 1921 günü denk kayıklarından Hamamcı Kadı Salih Reis başta, çoluk çocuk cephane boşaltıyor. Yzb. Fuat Bey’de dizlerine kadar denize girmiş kayıktan sandık taşıyor. Yanında 60’lı yaşlarda Çolak Yusuf var. Sağlam tek koluyla o da bir sandığa yapışmış rıhtıma getirken, bir yandan da konuşuyor: “Öbürüde olacaktı görecektin beni yüzbaşı oğlum. Ama gene de silah atabiliyorum evvel Allah kışın çulluğa. Kolumun sakatlığından askere de almadılar içimde ukde kaldı. Kemal Paşa seni buralarda tutmaz, cepheye alır. Cepheye giderken benide yanında götür. Olur mu yüzbaşı oğlum?  “

İnebolu’nun kadını, engellisi, yaşlısı bu vatanın kurtuluşuna çalıştılar, diğer bölgelerdeki yurtseverler gibi. Günümüzde bazı değerlerin azalmakta olduğunu görüyor, üzülüyorum. Vatan için yapılanlar bilinirse, vatanı sahiplenmek daha kolay olacak diye düşünüyorum.

Kalın sağlıcakla…

Kaptan Levent Karataş