Son zamanlarda Gümüş Semti’ne ilişkin haber ve yayınlarda yanlış tanımlamalar, haksız algılamalara yol açmaktadır. Bu semt, Hüseyinçelebi ve İsmetpaşa mahallelerinden oluşur, Çeşme ve Çavuş mahalleriyle komşudur. İncitici boyutlara varan ‘Gümüş’ ve ‘Gümüşlü’ tanımını başka bir yazıda işleyeceğim. Safranbolu’ya Kıranköy yönünden girişte tarihi dokusu ve ilginç görünümüyle bu semt konuklara açılan ilk kapı gibidir.
Ortasından geçen aynı isimli dere, buraya bir özellik ve güzellik katar. Derelerin üzerine kurulan bentler yıllar önce yıkıldığından su değirmenlerini görmek günümüzde olası değildir. Kentimize elektriğin 1949 yılında gelişinin ardından buzdolabının yaygınlaştığı yıllara değin Şehir’de yaşayan hemşerilerimizin soğuk suyunu içtikleri üç önemli su kaynağından birisi bu semtteki Fesleğen’dir. Diğerleri Akçasu’da Kaçak suyu ve Tabahna su kaynağıdır.
Fesleğen su kaynağı, derenin içinde olduğundan rahmetli Mehmet Barba dere üzerine demirden bir köprü yaptırmış, suya erişimi kolaylaştırmıştı. Belki 30 – 35 yıldan bu yana köprünün demir iskeleti üzerindeki tahtalar çürüyüp, yok olduğundan köprü kullanılamaz durumdadır.
Hastane altından gelen bir yol Fesleğen köprüsünden geçerek Taş Minare’ye, oradan da Şehir’e en kestirme şekilde ulaştığından dolayı çok kullanışlı idi. Günümüzde Fesleğen Köprüsü ve Fesleğen Suyu artık bir öyküdür. Yaşamımızda sabah ve akşam yürüyüşleri önemli bir eylem biçimidir. Taşıt trafiğinden arınmış Gümüş Semti; fesleğen köprüsünün yapımı ile yürüyüşler için yeni bir seçenek oluşturabilir. Tabii ki köprünün demir ızgaralı zeminine tahta döşenmek ve yanlarına korkuluk yapılmak koşuluyla. Tabii ki arif olana tarif gerekmez. Yılları bu semtte öğretmen olarak geçen kadim dostum ve Belediyemizin danışmanı Sayın Mustafa Açıkgöz buraya ilgisini esirgemezse…
Bu semtin çocukları su ile önce leğende tanışırlar, sonra Fesleğen’de yüzmeyi öğrenirler, Çağlayan’da da sıcak yaz günlerini geçirirlerdi. Şimdi Gümüş yeni sakinleriyle tanınan, eski sakinlerince de kara bahtı ah ile vah ile anılan bir gözyazuğudur.
Fotoğraf: İsmail Şahinbaş