Gazyağcı Gadir / Şoför Kör Nadir

Köşeli’nin Oteli ve kahvesi günümüzde Kazdağlıoğlu Meydanı olarak bilinen yerde idi. 1970’li yılların başında bu alan kamulaştırıldı. Köşeli’nin karşısında Terzi Sabri ve kayınpederi Tayoğlu, üzerinde babası Gazyağcı Gadir Ağa, Berber Aslan ve Ali Tombak’ın torna atölyesinden oluşan dört adet tek katlı ahşap dükkân vardı.

Köşeli’nin sırasında Nalbant Akçaoğlu Mehmet Abi ile Doktor Yaşar Dertsavar’ın evi, altında bir han ve bir ev daha vardı. Özellikle nalbant Mehmet Akçaoğlu örste nal ve mıh döverken dem (tempo) tutar; yoldan geçen vatandaşı tahrik eder, yürüyüşünü bozardı:

‘Geldi de Nisan ayları / Govşadı bicon yayları

Dere depe bekliyor / At, eşek ve tayları’

Dizelerinden etkilenmemek olası değildi. Huysuz beygirleri nallarken hayvanın dudağına  ‘Yağırşak’ denen mandala benzer ahşap kıskacı takar; dudağı sızlayan beygir huzursuzluğu bırakırdı. Ardından ‘teknoloji her şeyi yapar emme velâkin bu atı nallayamaz; hüner et ile tırnak arasına mıhı çakmak’ diye hava atardı.

Köşeli’nin kahvesini Deli Çavuş işletirdi. Kahve her zaman eksantrik müşterilerle dolar taşardı. Kahvenin en renkli iki müdavimi Şoför Kör Nadir ile Garagara’nın Ömer idi. Bu ikili arasındaki tavla müthiş atışma, sataşma ve salvolarla geçerdi. Pul kırıldığında ve ‘gele’ atıldığında ‘Hadi kızım Aysel,  beş numaraya’ sözü kendi aralarında bir manyeldi. Bütün kapılar tutulduğunda ‘Varıve başa’ dendikten sonra kapılar ceketin eteğiyle ya da karışla ölçülürdü. Mars’ı bir taraf kabul etse bile karşısındaki ‘Eşek benim ahıra gada binerin’ diyerek havasını atar, hasta ederdi.

Garagara’nın Ömer (Altay) hızlı ve tekleyerek konuşan, Ayhan Işık vari ince bıyıklı, yakışıklı; bir elinde sürekli kurbağa anahtarı ile gezen ve müthiş boksör bir tipti. Solak olduğu için de ‘Çaktım mı yere yapuştururun’ diye herkese meydan okurdu. Ondan herkes çekinirdi. Lafla, sözle allem eder kallem eder Kör Nadir’i yener; tavlayı koltuğunun altına sıkıştırırdı. Maraza çıkmasın diye herkes Ömer Altay’ı destekler yenileceği vakit yanında oturamazdı. Kör Nadir,  Turan Seyfioğlu tipinde, hafif sarışın, ayakkabının topuğuna basan, temiz giyimli ve neşeli bir kişiydi. Karabük’ e dolmuşçuluk yapardı. Galip geleceğini anladığı oyunlarda tavlaya her zar atışında elini ikibuçuk yaparak Ömer Abi’yi çıldırtırdı. Tavla oyunları genellikle tüm kahve müşterisine her şeyi sınırsız ısmarlamak ‘Ocak serbes’ koşuluyla olurdu. Ömer Abi yenilince biz tırışkadan üzülür ve korkudan çay içemezdik, bize sataşmasın diye.

Ömer Abi’yi genç yaşta, Nadir Abi’yi de son yıllarda yitirdik. Mekânları cennet olsun. Onlar tavlanın ve şamatanın birer sembolleriydiler. Şimdi millet gız tavlası oynuyor. Ne günlere kaldık be yahu…

Fotoğraf: İsmail Şahinbaş