Burçak Tarlası

“Okuyacağınız öyküler, şiddet gören kadınların bire bir anlattıklarıdır. Hiç bir sözcüğünü değiştirmeden yazdım. Yalnızca adlarını değiştirdim. Okuyacağınız gibi kadınların adını, sebzelerden, çiçeklerden, otlardan koydum ki gerçek adları çağrıştırmasın. Yazarken zaman zaman gerildim, üzüldüm, ağladım çoğu kez. Dayanamayıp yazmayı bıraktığım anlar oldu. Sık sık kendimi onların yerine koydum, acılarını yüreğimde duydum. Yazmaktan vazgeçmeyi bile düşündüm. O zaman gerçeklerden kaçmak olurdu ki, bunun ağırlığını ve sorumluluğunu taşıyamazdım. Zaten yok saymak, görmezden gelmek, yıllardır yaşanan bu değil miydi?

Artık göz önüne serilmeli, duymayana duyurmalıydık ki çözebilelim. Sizler de okurken mutlaka üzüleceksiniz. Belki bana kızacak, kitabı yere çarpacaksınız. Ama o şiddet öyküleri bir kurmaca değil, gerçektir. Altı yüz öykünün içinden, rast gele seçilmiş küçük bir demettir. Her ne denli yüreğinizi acıtsa da okuyun ve sesimizi duyarak bize destek verin. İnsanın onuru, omuru gibidir. Bir kere kırıldı mı bir daha doğrulmaz.
 

Kadınların büyük çoğunluğu, yaşamın kıyısından bakar. Uzun yıllar yaşar da yaşamadan çekip gider. Eş, ana, bacı, yenge, hala, teyze, nine olur da kendisi olamadan göçüverir. Kendine ait bir yaşamı olabileceğini aklının ucuna bile getirmez. Getirmesin, kadının insan haklarının farkına varamasın diye. ‘Gözü açılmadan’ evlendirilir. Baba sahipten, koca sahibe teslim edilir. Eril sistem bu düzenin değişmemesi için yatırım yapar da, kadının uyanması için hiç bir çaba göstermez.

Antalya gibi sanata yakın, dışa açılmış, turizm kentleri çok göç alır. Yaşam kaygısı, geçim sıkıntısı yüzünden aile göç eder. Kadın için hiç bir şey değişmez, çünkü o yine kendi kuyusunun dibinde yaşamayı sürdürür. Çünkü şiddet de, gelenekler de, töre de onlarla birlikte göç eder.

Kadının uyanması, haklarının farkına varması gerekmektedir. Farkına varınca, süregelen şiddet sarmalındaki düzeni sarsılacak, biraz huzur kaçacak, ama kadın insanca yaşama kavuşacaktır. Ona yaraşan da budur. Kadın, güçlü, direngen, üretken ve yaratıcıdır. O nedenle en önemli sorun ona haklarının fark ettirilmesidir. Kendi haklarının farkına varınca, gerisini kendisi çözecektir.”