Begonvil (Gelin Duvağı)

Dikkat ettiyseniz, bir dalda beyaz, pembe, kırmızı çiçek olabiliyor. Aynen eski gelinlerin duvağı gibi. En çekici çiçek bence begonvildir. Onu kapıya ya da bahçe duvarına sarılmış renga renk çiçeklerini savurmuş halde görenin gözünün kalmaması mümkün mü? Eh o da taa Brezilya’dan boşuna gelmedi. Bu denli güzel ve çekici olmasa dünyanın öte başından getirilir miydi? Hani güzel kızların gurbete gelin gidişi gibi. Belki de kendini kabul ettirmek ve sevdirmek içindi renkten renge girişi. Biliyoruz ki, uzaklardan gelerek gönüllere yerleşmek kolay değil. Önemli özelliklerin ve ayrıksılığının olması gerek.  
 
 
 

Anavatanı Brezilya olan begonvil, en çok Akdeniz iklimini sever. “Ben korkarım soğuk ile soysuzdan” sözünü o söylemiş olmalı. Soğuğa karşı dayanıksızdır. En dayanıklısı mor çiçeklisidir. Biliyorsunuz mor, dünyanın her yerinde kadının rengidir. Eşitliği savunan kadınlar, moru seçtiler. Hani kız bebeklere pembe, erkeklere mavi giysi hazırlarlar ya! Pembe ile maviyi karıştırınca mor olur. Belki de ondandır kadınların moru seçmesi. Mor begonvilin dayanıklı ve direngen olması kadına benzemiyor mu? Diğer renkleri daha zayıf ve kırılgan bir dilber gibi çabuk ölebiliyor. Mor ise aylarca çiçekli kalabiliyor. Aslında beyaz, sarı, turuncu, krem, kırmızı, pembe renkli olanları var. Hepsini bir bahçede düşünün ve siz o bahçeden geçin. İçinizde bir bahar yeli esecek ve bir bahar dalı çiçeklenecektir.  

Begonvilin baş döndüren güzelliğini ve rengini veren kısmı çiçek değil, renk değiştiren yapraklarıdır. Çiçekleri onun ortasında minicik, sarı kısımlarıdır.  

Bol suyu sevdiği halde, çiçeklenme zamanında daha az su ister. Sularımızın azalmaya başladığı  şu zamanda az suyla yetinmesi ne hoş değil mi?  

Üretimi çeliklerinden yapılır. “Kır beni çoğalt” demiş olmalı. Bunu yanlış anlayan kadınlar, nerde begonvil gördülerse, bol çiçekli bir dal kırıp vazoya yerleştiriveriyorlar. O dal kuruyor, ama solmadan bir yıl kalabiliyor. Eee ne demişler “Güzellik başa bela.”