Okuldan dönünce, gününü annesine anlatan kız çocukları vardır ya… İşte onlar gibi, heyecanı kaybetmeden yazmalıyım, dökmeliyim hepsini kalemden, kâğıda, lapa lapa yağmalıyım, beyazlar üstüne…
Uzak diyarlardan bir davet aldım, koca bir kuşun kanadında yol alacağım yine, yeniden… Kar, tipi varmış ne gam, elbet bulunur hep çaresi ve buluşuruz dostlarla beyaz düşler diyarında…
Trapezus, Trapezumda, Trapizoni ya da Tamtra. Tarih boyunca anılmış bu isimlerle Trabzon… Farklı kültürlerin, medeniyetlerin yoğrulduğu eşsiz güzellikteki coğrafyası ile her dem yolcuların da gözdesi olmuş. Yolumuz, Rize Fırtına Vadisi’ne huzur veren dinginliğe. Kazlar uçar da, Laz uçmaz mı? Zipline olur da, macera sever ben ve arkadaşlarım hiç durur muyuz? Çelik halatlarla, Fırtına üzerinde kayarak uçmak anlatılmaz bir keyif yaşattı bizlere… Beyaz bir gerdanlık gibi tüm heybetiyle yöreyi süsleyen taş köprüler, gezi boyunca eşlik ettiler ve tabi ki fotoğraflarda yerlerini aldılar…
Karlar altından toplanan lahana yemekleri, alabalıkları, aslında bir tatlı olan Laz böreği, muğlaması ve mısır ekmeği ve ille de çayı eşlik ettiler kemençeye, tuluma ve neşeli sohbetlere…
Fırtına Deresi boyunca uzayan yolumuzda karşımıza çıkan, doğa ile kaynaşmış bir kartal yuvası gibi büyüleyici bir yapı Zilkale… Tırmanıp içini gezdikçe, zamanda yolculuk başlıyor adeta… Bizans, onu tehlikelere karşı bir kule, Osmanlı ise kervanların konaklaması için kullanmış… Anılarımda Kaf Dağları’nın masalsı kalesi olarak yerini aldı bile…
Binlerce yıldır sürüp gidiyor rüyalar, hayaller gibi…
Bu bir kış masalı bitmedi, elbet devam edecek…
SEVDALUK gibi…
Şen derelerin türküleri, horonun heyecanı gibi…
Metin: Deniz Can, fotoğraflar: İsmail Şahinbaş
31.01.2017