Kaçamıyorsak eğer bu yaşamdan; belki de mum ışığında chat yapmalıyız. Yapmalıyız çünkü bilgisayar artık hayatımızın bir parçası. Belki chat yapmasak, belki maillerimizi kontrol etmesek bir yanımız eksik kalır. Ya da eksik hissederiz kim bilir. Bir tarafta mum ışığı bir tarafta bilgisayarın ışığı. Bir nebze de olsa ruhumuz dinlenir bir taraftan yorulurken…
Kaçamıyorsak eğer bu yaşamdan; belki de evin her köşesinde hiç ışık yokmuş ya da olmamış gibi mum yakmalıyız. Yakmalıyız ki, mumların süs için olmadığını anlayalım. Onun verdiği yumuşaklığı, romantizmi yakalayalım. Biraz huzur bulalım…
Kaçamıyorsak eğer bu yaşamdan; belki de bir tütsü yakmalı, bir de hafif bir CD koymalıyız teybe. Bunu yapmalıyız ki, evin boş alanında nırınının diye dolanırken sanki bulutlarda uçmalı, sanki yarın sabah 8’de işte olacağımızı unutmalıyız. Unutmalıyız ki, hayat daha rahat geçsin…
Kaçamıyorsak eğer bu yaşamdan; belki de sırf keyfimiz için gidip bir kafede kendimiz için oturmalı, kendimiz için keyif yapıp şöyle bir etrafı seyretmeliyiz. Seyretmeliyiz ki, dünyanın bizim çevremizde dönmediğini anlayalım. Anlayalım insanlarında nasıl yaşadığını ve binlerce çeşit yaşam olduğunu. Her birinin iyi ve kötü yanlarının olduğunu. Saf bir kötü ya da saf bir iyi olmadığını.
Kaçamıyorsak eğer bu yaşamdan; o köşede sakladığımız iyi kremi sürmeli, o ipek geceliği giymeliyiz. En değerli varlığımız kendimiz değil miyiz ya? Sadece kendimiz için bir şeyler yapmalıyız o halde…
Kaçamıyorsak eğer bu yaşamdan; o zaman dibine kadar gitmeliyiz. Yağmur yağıyorsa deli gibi ıslanma pahasına da olsa altında yürümeliyiz. Uykusuz kalmak pahasına muhabbetin tadını çıkarmalıyız. Çok istiyorsak eğer yürümeliyiz sahil boyunca ayaklarımıza kara sular inene kadar, ama kaçırmamalıyız o tatlı güneşi. Kapatmalıyız belki de cep telefonumuzu 24 saat. Dünya durmaz ya? Kaçmalıyız belki de elektriğin olmadığı bir yere. Suyun kuyudan çekildiği. Etrafı meşalelerin aydınlattığı. Odun ateşinde ısınılan. Var mıdır bilemem, ama aramalıyız en azından. Belki de bütün bir gün çimenlerin üzerinde yatmalıyız hiç kalkmadan. Gökyüzünü seyretmeliyiz. O maviliğe bakmalıyız uzun uzun. İçimize çekmeliyiz ve masmavi bir şekilde kalkmalıyız yemyeşilin üzerinden. Aslında kaçamıyorsak eğer bu yaşamdan bir fırsat yaratmalı ve kaçmalıyız arada. Kaçmalıyız ki sonradan keçileri kaçırmayalım…
Metin ve fotoğraf: Burcu Oylan / Beyaz Kanatlar
01.03.2006