Küçükken hep hayal kurardım. Irmakların en büyüğün de, en uzunun da, yeşil vadilerin arasından; durmadan akan bir ırmağın kenarında küçük sandalımı yapıp çok uzaklara gitmek isterdim.
Bulutların yüksekliğine ulaşan dağların tepelerine tırmanıp, bir güvercin kadar beyaz olan bulutlara dokunmak isterdim. Yağmurun oluşturduğu gökkuşağından kayıp anlımda oluşan, tüm vücudumu saran yedi rengin pırıltılarıyla tüm dünyaya el sallamak isterdim.
Yorulmadan, durmadan koşmak bütün vadilere çıkıp, nefesimin sonuna kadar bağırıp sesimin yankılanmasını bir müzik gibi dinlemek isterdim.
Ancak… Hep bu hayali kurarken kendimi pencerenin önünde dışarıya bakarken bulurdum. Ve şimdi alnımdaki çizgiler çoğaldıkça bu hayallerimde yazıları okunmayan bir kâğıttan farksız değildi. Hallerimin hiçbiri son kez yanıma bile uğramadan.
O hayaller dolu küçük dünyam, gözümün önünde canlanıp beni terk etti ve gözlerim pişmanlıkla sonsuzluğa açıldı… Acaba burada yeni ben ne hayaller kuracaktım?
Metin: Gönül Melisa Köylüoğlu, fotoğraf: İsmail Şahinbaş
06.04.2011