DÜNYANIN EN ÇOK ZİYARET EDİLEN TARİHİ KENTİ; MACHU PİCCHU

Dört günlük Machu Picchu trekking ve kamp…

Machu Picchu’ye varmanın en güzel yolu İnkalıların o tarihlerde açtığı şu gün bile %60’nın eski patikasından, oyulan taş basamaklarından geçerek İnkalıların ayak izlerinden giderek varmaktır.

Bu yürüyüşü mutlak, kayıtlı, devletin kontrolü altındaki sayıya uyarak sunulan acente hizmetlerine başvurarak yapabiliyorsunuz.

Günlük toplam 500 kişiye yürüyüş izni veriliyor. Buna size bakmakla yükümlü ekibinizde dâhil. Bu sadece klasik Machu Picchu İnka Yolu için şart koşuluyor. Diğer İnka kentlerine de yapılan birçok trek seçeneği var. Günlük diğer yöntemlerle otobüs ve tren ile gelen ziyaretçi sayısı üç bini buluyormuş. Unesco koruma amacıyla bu sayının 800 kişiye düşürülmesini talep ediyormuş. Sanırım o zaman bu şehri görmek için yıllar önce sıraya girmek gerekecektir.

Bence doğa ve tarihin korunması için çok iyi bir önlem. Yürüyüşe başvurduğunuz yetkili firma rehber ve çadırlarınızı kuran, eşyalarınızı taşıyan büyük bir ekiple hizmet veriyor. Bizim grubumuzda dört bayan için toplam sekiz kişi hizmetimizdeydi. Taşıyıcılar 30 kilogram kadar yük taşıyıp sizden önce yemek veya akşam konaklama yerine varıyor, her şeyi hazırlıyor. Çadırları kuruyor, mutfak çadırında aşçı yemeklere başlıyor. Yemek çadırında minik masalar özenle servise hazırlanıyor. Belli kamp yerlerinde ihtiyaçlar için yapılmış çeşmeler, tuvaletler var. Her gruba ayrı bir kamp alanı tahsis edilmiş. Yemek yapımı için koca tüpler taşınıyor. Ateş yakmak yasak. Kamp sonrası her ekip kendi çöpünü geri taşıyor.

İnanın her gün yemek çadırına girdiğinizde masada dört yıldız bir servisi görüyorsunuz. Sabahları uyandırılıp el- yüz yıkamanız için sıcak su, sabun, havlu çadırın önüne getiriliyor. Çadırınızın önünde yeşil tepelere, sisli dağlara, derin vadilere günaydın diyerek koko çayını yudumluyorsunuz.

İlk gün geçilen yemyeşil alçak dağ eteklerinde yasayan Quecha halkının yaşam dokusunu iki köyde tadıyorsunuz. Küçük toprak kerpiç evler, simsiyah uzun saçlı kadınlar, sümüklü kırmızı yanaklı çocuklar, yamaçlarda küçük mısır tarlaları, evlerinin önünden geçen turistlere açılmış bir kaç geçim tezgâhında bölgenin renkli dokumaları, yağmurluk, ahşap yürüyüş sopaları, içecekler dünü değil de bugünü hatırlatan görüntüleri.

Bize hizmet veren ekibimiz, bölgenin kırsal kesiminden, fakir Queuha halkı, güler yüzlü, kısa boylu esmer, yüz hatları bariz İnkalı tipler. Quechaca konuşuyorlar, geleneksel koko yaprağı çiğneyerek enerjilerine güç katıyorlar. Genelde irtifa rahatsızlıklarına iyi geldiğine inanıyorlar ve herkese öneriyorlar. Bu yüzden yürüyüşe başlamadan önce ilk durakta herkes bir tutam alıyor. Çiğnemesi bile maharet ve sabır isteyen tadı olmayan bir bitki. Bir sefer denedim ancak yarım saat ağzımda tuttuktan sonra otumsu odunumsu tattaki tutam dilaltımı biraz uyuşturdu. Daha sonra irtifadan etkilenmediğim için gerek de görmedim. Zaten pek de inanmamıştım. Etkisi kafein gibi. Kalanını da taşıyıcılara verdim.

İlk iki günde molalarımızda nefes almak için durduğumuz köylerde ev yapımı oldukça ekşimsi mısır birasını yudumlayabilirsiniz. Alışık olmayanları kusturuyormuş. Bu yüzden iki yudum yeterli. Ne olur, ne olmaz, yol uzun daha ilk günüm…

Yolumuz yükseldikçe köylerde bitti. Trek boyunca eski İnka şehirlerini görür olduk. Her birinin yanından, içinden geçiyor, ziyaret ediyorsunuz. Bu şehirlerin tepeleri puslu, arada bir gelen bulutlar, yemyeşil And Dağları’nın temiz ve güzel doğasını, endemik orkidelerini kendi süratinize uygun yürüyebilirsiniz. Rehber hep gruptan en son gelenin arkasında.

Dördüncü gün sabahın 04.00’unda kalkıp iki saat son parkuru yapıp muhteşem Machu Picchu’ye sabahın ilk ışıklarında güneş kapısından (İntu Pintu girişinden) herkesin beklediği, işte o an. Machu Picchu’ya tepeden kuş bakışına şahit olmak, gerçekten çok etkileyici.

Yüzlerce çıkılan basamak, inişli çıkışlı patikalardan sonra yürüyüşün en güzel ödülü. Kentin gözetleme kapısında gördüğünüz ilk enfes manzarası. Tek sorun tüm ekipler aynı anlarda o kapıya varıyor. O yüzden bu son parkuru hızlı yürümüştüm. İlk çıkanların sakince izlemesi gibisi yok. Koni şeklinde yeşil tepelerin arasında bir düzlükteki o muhteşem İnka taş kenti Machu Picchu nefes kesici. Eteğini saran kıvrımlı nehir ile şimdiye kadar gördüklerimin baş sırasında yerini koruyor.

Bu antik şehre en yüksek kapısından girdikten sonra, herkes dağılıyor. Tepenin aşağısındaki zikzaklı yol ise yürüyüş yapmadan gelen ziyaretçilerin akın akın geldiği yol. Henüz erken bir saat gelmeden şehre girip karelemek istiyorlar. Geçitlerinden geçip incelemeye koyuluyoruz. Etrafta gayet evcilce otlayan ev sahipleri (lamalar) var sanırım. Dünyada en çok fotoğraflanan lamalar bunlar olsa gerek.

Şehir zaten çok geç keşfedilmesi sayesinde yüzyıllardır çok güzel korunmuş. İspanyollar bu şehri kaçırmışlar!

Gereken bölümleri çok özenle restore edilmiş. İnkalıların yüksek eski taş tekniği bugüne bile taş çıkarıyor. Yüzyıllarca eski hikâyelerden böyle bir yerden bahsedilen kaynaklara rastlandığı halde 1911’e kadar hiç keşfedilmeyen bu kent, zamanın en görkemlisi. Yüzyıllarca Old Peak (eski zirve) Machu Picchu, hazine, altın avcıları tarafından aranmış, doğru ellerce bir Amerikalı arkeolog Yale Birgham ve yanındaki yerel bir genç rehberle keşfedilmeyi beklemiş ansiklopedik bilgilere göre.

2360 metre yükseklikte, Urubamba Vadisi üzerinde kurulmuş olup. Peru’nun Cusco şehrine 88 kilometre mesafededir. Şehir, İnkalı bir hükümran olan Pachacutec Yupanqui tarafından 1450 yılları civarında inşa ettirilmiştir. İspanyol istilacılar 1532 yılında buraları işgal ederken sık dağlar arasında kalmış bu şehir, istilacılar tarafından fark edilmemiş ve bu sayede zarar görmemiştir. Machu Picchu 200’den fazla, merdiven sistemiyle birbirine bağlı olan taş yapıdan oluşur. Şehrin üç bin basamağı bugün hala gayet iyi durumdadır.

Şehirde içinde 100’den fazla insan iskeletinin bulunduğu, 50 âdetin üzerinde mezar keşfedilmiştir. İlk başlarda bunların %80’i kadın olduğu sanılmış ama sonraki incelemelerde eşit dağılım olduğu tespit edilmiştir. Bu keşfe istinaden şehrin İnkaların yetiştirme ve disiplin yeri olduğu teorisi geliştirilmiş. Ancak zamanımızda bu teori geçerliliğini yitirmiş durumdadır. Daha çok bugün kabul gören teori, şehrin 700’den fazla İnka asil ve din adamına ev sahipliği yapmış olduğudur.

Bu trekkigde ulaştığımız en yüksek irtifa 4200 metre. Hava ılıman yağmur mevsimi olduğu için iki gün öğleden sonra yağmurda yürüyoruz. Trekking boyunca buram buram yağmur ormanlarının temiz havası, doğası İnka şehirleriyle çepeçevre… Yani yürüyüşte gözünüz gönlünüz doyuyor.

Machu Picchu, görülmesi gereken yerler listelerinin başını çeken bir yer olmaya devam edecek…

Metin: Renkler Diyarı Peru / Mel Melahat Özşimşek

30.12.2010