Çıplak ayaklarıyla, geçide kadar koştu. Kar soğuğu ile ürperdi. İçi volkan ateşi, gözlerinde çağlayan yaşlar. Umudu çığlık oldu, dolandı dünyayı. Savruldu saçları, rüzgârı kamçıladı şiddetle. ”Artık dönüş yok!” dedi. “Yetti!” Acısı, burukluğu deprem, seller yarattı. Sesi yankılandı dar vadide, döndü yine kendine. “Artık yeter…”
Yüzyıllar önce olduğu gibi, insanın insana kulluğu,
Doğa anaya şiddeti, hüzünlü gözleriyle bakan can dostlara ettikleri,
Bitsin diye…
Yeniden ve bilinçle,
İnsanlık
Yaradılanı, yaradandan ötürü sevsin diye…
Kendini bilsin, diye…
Yok oldu ve yeniden doğdu Hak Erenler…
Turna oldu, göründü yüreklere,
Ağır, ağır yükseldi semaya,
Kanatları, kadim dostluğa paydaş,
Pervane oldu, dâra durdu…
Horasan’a yolcu oldu, Ahmet Yesevî ile yol oldu.
Anadolu topraklarını yeşerten, tüm güneşlerle dem,
Âşıklarla, dört kapı, kırk makamda dost oldu.
Kırklar meclisini gördü, gönül gözü,
Hacı Bektaş’ta ayna oldu, sır oldu.
Tutan ellere kalem, söz oldu;
“Okunacak, en büyük kitap insandır.”
“En büyük keramet, çalışmaktır.”
“İlimden gidilmeyen yolun sonu, karanlıktır.”
Ve tüm dünya insanlarına vasiyetimdir;
“Eline, beline, diline sahip ol!”
Turnalar yol aldı, Balkan ellerine, Girit, Rodos, Makedonya’ya… Doğudan, batıya. Kuzeyden, güneye barışla ve heyecanla… Abdal Musa oldu adı, bazen Karaca Ahmet, Sarı Saltuk, Düzgün Baba, Can Baba. Pir Sultan’la vücut buldu bazen ve dâhi nice erenlerle…
Yolcu.
Şimdi, beyazlar içinde,
Belinde al kuşak, ayaklar yalın.
Eli, ayna misali yüzüne dönük
Özünü seyrederek, Hak yolunda semada…
Gözleri kapalı, savrularak saçları
Dervişlere sevdalı, türkülere yanık,
Paylaşmak, inanmak, arınmak için yeniden,
Elleri, yüreğinin üstünde
Gönlü yıldızlarda, her dem.
Aşk ateşine,
Yeniden Hüü!
Metin: Deniz Can, fotoğraf: İsmail Şahinbaş
27.09.2015