Yeşil Şehirler

Karbon emisyonlarının tavan yapması, karbon salımı sonucunda oluşan küresel iklim değişikliği ve buna bağlı felaketlerin beklenen sürelerden çok çok önce, kâbus gibi belirmeye başlaması, gezegenimizde yaşayan her bireyin kafasına ayrı ayrı düşen bir tuğla etkisi yarattı. Artık hiç kimse, dünyamızın nereye gittiği ve insanlığın geleceği konusunda farklı düşünceye sahip değil ve ne yazık ki bu düşünce olumlu değil!

Endüstri devriminden bu yana doğal ortamların dışlanarak, görmemezlikten gelinmesi ve itilip kakılması, teknolojinin getirdiği konfor ve imkanların sınırsızca kullanımı, kullan at tüketim modelleri, moda sektörünün bunu pompalaması, medyanın yanlış yönlendirmeleri, devlet ve hükümetlerin sorumsuz yaklaşımları, bireylerin aldırmazlığı ve işte beklenen berbat öngörüler karşımızda!

Arıların bal yapmanın ötesinde ne gibi bir misyonu üstlendiğini yeni yeni fark eden insanoğlu, harıl harıl doğal yaşama doğru adımlar atmaya çabalıyor. Bitkisel tozlanmayı sağlayan arı popülasyonunun artırılabilmesi amacıyla, bir dizi çalışma yapılıyor. Bu amaçla, arıların kent içlerine sokulması, arı evleri, kovanlar gibi unsurlar kullanıma sokuluyor. Tasarım firmaları çoktan bu işe el attılar.

Kentlilerin organik tarımla tanışarak, doğayla, unutulan lezzetlerle barıştırılacağı bahçeler oluşturuluyor. Obama ailesi dahi bir rol model olarak, bu projenin bir parçası olma görevini üstlendi ve Beyaz Saray’ın bahçesinde, organik sebze üretimi yapıyor. Kentsel tarım ya da kentlilerin tarımı keşfedişi bu olsa gerek ama bu hareket için kullanılan isim, ‘kentsel tarım’.

Kent ortamında tarım yapabilmek için gereken her şey, gönüllü organizasyonlar ve yerel yönetimler tarafından ortaya konuyor. Organik tarım bahçecilik dersleri ilgi görüyor ve bu derslerde, organik bahçe tekniklerinden başlayarak, süreci kapsayan tüm detaylar veriliyor. Bahçe düzenlenmesi, toprak hazırlığı, tohum kaynakları, başlangıç yeri seçimi, dikim, gübre, hasat, doğal yöntemlerle haşere kontrolü bunlardan sadece birkaçı.

Evsel gıda atıklarının ne şekilde gübre olarak kullanılabileceği, bahçelerdeki dökülen yaprakların kompost olarak değerlendirilmesi, yumurta kabukları, yemek artıkları, çay posaları, kahve telveleri, azot içeren yeşil yapraklı sebze artıkları, çiğ meyve ve sebze fireleri, biçilmiş çimenler, ağaç çürükleri vb. gibi tüm organik materyallerin bu bahçelerde değerlendirilmesi, detaylarıyla anlatılıyor.

Batıda, özellikle İngiltere’de, bu konuda hizmet veren birçok kuruluş var. Sizin için altyapıyı hazırlayarak, küçük bir bahçeyi oluşturan bu kuruluşlar, teknik detayları hallediyorlar. Güneşe en uygun köşelerin belirlenmesi, küçük seracıkların oluşturulması, bahçenizin en uygun yerinde (ahşap desteklerle) yükseltilmiş sebze yetiştirme alanlarını oluşturmak, tozlanma için arı kovanı temini vb. onların işi.

İlkbahar, sonbahar, kış ya da yaz sebzelerinin seçimi için de size aktaracakları çok şey var. Bu konuda uzmanlık sertifikaları veren kurs programları hatta okullar bulunuyor. İsterseniz, bu tür bilgileri kaynak yayınlardan (kitap, web sitesi, yerel broşürler) ya da gönüllü hizmet veren yeşil organizasyonlardan da alabiliyorsunuz. Karar vermek önemli adım, sonrası ise sizin seçiminize kalan bir süreç.

Boş alanlar yeşillendiriliyor, süs bitkilerinin yerini, doğal gelişen çeşit çeşit meyve ağaçları alıyor. Kent dışına sürülen ve içerisinde eğreltiden böğürtlen dikenine, yoncadan papatyaya, ebegümeciden kazayağına ve ısırgana kadar, akla gelebilecek her çeşit faydalı, faydasız yabani bitkiyi barındıran habitatlar, yeniden kent içerisinde oluşturulmaya çalışılıyor.  Amaç, tozlanmayı sağlayacak daha fazla yaşam alanına yer açmak. Yani deyim yerindeyse, ‘başa dönüyoruz.’

Newyork’un kalbinde ya da orta yerinde kentsel tarım düşüncesi ütopik gibi görünse de, bu bir gerçek! Londra’da arıcılık yapılması, tozlanmayı sağlayan bitkilerin yeniden yaşama döndürülmesi hayal değil. Bu düşünce, proje aşamasından çoktan çıktı, gerçekleşiyor. Kanada, bu işe çoktan el attı ve 30 seneden bu yana kentsel tarım ve bahçecilik projelerini uyguluyor, geliştiriyor. Ülkemizde de, İstanbul gibi bazı metropollerde, yerel yönetimlerin öncülüğünde, hobi amaçlı küçük kapsamlı proje uygulamaları mevcut ancak şu an için bu uygulamalar, hobiden öteye gidebilecek boyutta değil.

‘Yaban hayatını görmek için çöllere ya da balta girmemiş ormanlara gitmeye gerek olmamalı’ diyor, projeleri sürükleyen kanaat önderleri. Haklılar da; doğayla barışmanın, onu yeniden keşfetmenin zamanı geldi. Aksi halde sadece çöllerden oluşan bir dünyada yaşamak ya da yaşayamamak gibi bir seçimde bulunmamız için fazla zamanımız kalmadı!

(6 Şubat 2005 yılında, iklim değişikliğine karşı mücadele için 140 ülke tarafından onaylanan ‘Kyoto Protokolü’, ‘Yeşil Şehirler’ kavramının da gündeme geldiği önemli bir adım oldu. O zamanki Seattle Belediye Başkanı olan Grek Nickels, Kyoto Protokolü’ne destek vermek amacıyla, Seattle’ı yeşil bir kente dönüştürmeye karar verdi. Böylece, Kyoto Protokolü İklim Değişikliği Sözleşmesi’ne sahip çıkma amaçlı bu hareketi, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki diğer tüm belediyelere de öncülük yaparak başlatmış oldu. 2005 yılı haziran ayına kadar yani üç ay içerisinde, 141 belediye başkanı ‘Yeşil Şehirler’ hareketine imza verdi. 2009 yılında ise, 83 milyon insanı kapsayan, 935 belediye tarafından imzalandı.

İklim Koruma Sözleşmesi, ‘Yeşil Şehirler’ kavramının temelini oluştururken eylem planı da üç madde halindedir ve Yeşil Şehirlere geçişin olmazsa olmazıdır. Hareketin özünü, ormanlara tecavüzün durdurulması ve ormanların geliştirilmesi, kent içi ormanlarının oluşturulması, sera gazı emisyonlarının düşürülmesi, karbon emisyon izleme sistemlerinin kurulması ve konuyla ilgili mevzuatların gerçekleştirilmesi oluşturur. Bu maddelerle bağlantılı olarak yapılması gereken düzinelerce olgu vardır.

Yeşil Şehirler için çeşitli girişimler gerçekleştirilmektedir. Örneğin, kirleten öder prensibi, aşırı karbon emisyonuna neden olan kuruluş ve araçlardan daha çok vergi alınması, fosil yakıt tüketiminin yerine alternatif kaynaklara yönelinmesi, elektrikli otomobiller, hidrojen yakıtlı otobüsler ve kent içi toplu taşıma araçları kullanımına geçiş, toplu taşımanın teşviki, kentlerin yoğun bir şekilde ağaçlandırılması ve yeşil alan oranlarının artırılması, trafikten arındırma ve yayalaştırma bölgeleri, bisiklet kullanımın teşviki ve bisiklet yollarının yapımı, kaldırımların geliştirilmesi, büyütülmesi, yürüyüş parkurları yapılması, geri dönüşüm oranlarının artırılması, atık geri kazanım ve arıtma altyapılarının acil olarak oluşturulması, çevre dostu teknolojilerin ve girişimlerin, sosyal hareketlerin desteklenmesi, vergi indirimleri, karbon kredileri, güneş, su, dalga, rüzgâr vb. gibi alternatif enerji kaynaklarının mali destek kapsamıyla özendirilmesi, yeşil konutların yaygınlaştırılması gibi çözümler, Yeşil Şehirler için vazgeçilmez adımlardır…

Çevre Misyonu Platformu / ÇEVREM, fotoğraf: İsmail Şahinbaş