Van Gölü Canavarı

Gazetedeki haber aynen şöyle; ABD’de bir televizyon kanalında şov programı hazırlayan ve ‘Desination Truth’ adlı bir belgesel çekmek amacıyla Gevaş’a geldikleri bildirilen 11 Amerikalı, Gevaş Belediye Başkanı Nazmi Sezer ile makamında görüştü.

Van Gölü canavarıyla ilgili söylenenlerin doğru olduğuna inandıklarını belirten Amerikalı televizyoncular, canavarın görüldüğü yerler ve şekli hakkında belediye başkanından bilgi aldı.

Gölde çekimler yapan ABD’li ekip, daha sonra Van Gölü’ne daldı. Van Emniyet Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğü Su Altı Grup Amirliği’ne bağlı 3 balık adam ile Van Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birlik Müdürlüğü’ne bağlı 7 kişilik bir ekibin gözetiminde çekimlerini gerçekleştiren Amerikalılar, ardından tekneyle Akdamar Adası’na geçti.

Basın mensuplarını yanlarına almayan ABD’liler geceyi Akdamar Adası’nda geçirerek, ‘sessiz bir ortamda canavarın ortaya çıkmasını’ beklediler.

Sevgili dostlar, 2000 yılından başlayarak düzenli olarak 2005 yılına kadar Van Gölü Havzası’nda çalıştım. Bu çalışmalarım neticesinde; havza ile ilgili olarak bir yayınevi sahibi olarak dört gezi kitabı (Vanderya, Van Gölü Havzası Gezi Rehberi, Van Gölü Gezi rehberi, Barışın ve Sevdanın adası: Ahtamar) yayımladım.

Bu yayımlanan kitapların tüm fotoğrafları tarafımdan çekildi. Aynı bölge için beş belgesel filimde de (Nemrut Krater Gölü, Keşiş Gölü, Buhar Soluyan Devler, İztv Sırtçantam kuşağı için, Yukarı Denizin Adaları ve Kavaş Vadisi belgeseli de yine İztv için) emeğim var. İdaa ediyorum bölgeyi benim kadar iyi bilen çok azdır.

Tüm bunların yayında yayın yönetmeni olduğum Sırtçantam dergisi içinde (sayı 10, Ekim’05) Van Gölü canavarı için bir dosya hazırlamıştım. Sırtçantam okurları iyi bilirler bu dosyayı. Tam bir hafta, yine dergimizin yazarı Sinan Kılıç ve bölgedeki dostlarımızla birlikte canavarın yuvası olarak bilinen Ağın’da teknede kalmıştık.

Tüm bunları niçin yazıyorum? Bunun pek çok sebebi var. Emin olun bir kitap olur. Bölge ile ilgili bildiklerim çok uzun süre bölgede kalışımla ve bölgeye değer verişimle ilgili. Peki, ben neyden rahatsızım? Bu haberde kanımı donduracak ne var?

Sevgili dostlar bunun izahatını yapmam, buraya sığmaz. Rahatsızlığımın kaynağı bölgeye ne amaçla geldiği belli olmayan tv ekibi için değil. Asla?

Şimdi başa dönün lütfen! Ve haberi baştan okuyun: ‘Basın mensuplarını yanlarına almayan ABD’liler geceyi Akdamar Adası’nda geçirerek, ‘sessiz bir ortamda’ canavarın ortaya çıkmasını’ beklediler.

 

Ben, bu ülkenin vatandaşı olarak havza için yaptığım hiçbir yayın için iyi ya da kötü eleştiri almadım. Çektiğim belgeseller için yorum dahi yapılmadı. Devletimizin tüm yayınları yaparken gücünü sadece bana kimlik sorarken gördüm. Ne teşekkür bekliyordum, ne tebrik. Sadece memleket hizmeti için çalışmalarım için izin konusunda anlayış bekliyordum.

Hiç kimsenin yardımını görmediğim gibi şikâyetler sebebi ile pek çok sefer işlerim kesildi. Hiç kimseden beş kuruş para almadım. Kendi yağımla kavruldum. Gelelim en önemli meseleye. Ahtamar Adası müze statüsünde bulunuyor. Adada hiç kimse saat beşten sabah sekize kadar her ne sebepten olsun kalamaz. Sonar cihazları ne için kullanılıyor?

Çok açıkça söyleyeyim. Ben bu ekibe güvenmiyorum. Bu insanlar, bu imtiyazları kimlerden alıyorlar? Benim alamadığım (vatandaş olarak) izinleri nasıl alıyorlar? Ada da kalmalarına kim müsaade etti?

Van Gölü canavarının var sayıldığı yer orası olmadığı gibi, görüldüğü idaa edilen tarihte (Nisan ayı) bu tarihler değildir.

Sevgili dostlar, gelen yayın ekibinin yaptığı yayınlarla bölge, turizmden hak ettiği payı alma yönünde bir hareket başlayabilir. Beni geri kafalı, hayal gücü yüksek biri olarak da anabilirler. Kim ne derse desin, beni hiç kimse bu konuda ikna edemez. Çünkü ben bölgeyi çok iyi biliyorum. Çünkü bölgeye düşen her ateş bu ülke vatandaşı ve geleceğini bu ülkede arayan bir insan olarak ilk beni yakıyor.

Artık yoğurdu üfleyerek yiyorum.