Üsküp Hikâyesi

500 yıllık bir Osmanlı hâkimiyeti sonrasında yakın zamanda darmadağın edilen Yugoslavya’nın bir parçası olarak Makedonya bugün 2 milyonluk nüfusu ile yaşamını sürdürüyor. Aralarında Türkler, Arnavutlar ve diğer etnik kökenlilerle beraber Bir Avrupa ülkesi edası ile sporda da kendilerini gösteriyorlar. Özellikle hentbolda Avrupa Şampiyonası’na katılmaları, çeşitli eleme gruplarında başarılı sonuçları almaları herkesin dikkatini çekiyorlar.

Günlük yaşamda bisikletin kullanıldığını, başkent Üsküp’ün düzgün yollara sahip olduğunu, yavaş yavaş yeni ve modern binaların yapıldığını, trafikteki araçların yenilerle eskilerin bir arada olması şeklinde ilerlediği, toplu taşım olarak bizim belediye otobüsü diye tabir ettiğimiz körüklü ve körüksüz olanlarının dikkatle işlerini yaptıklarını gözlüyoruz.

Buraya gelmeden önce kendisini aradığım bir arkadaşım “Sabahları börek, akşamları kebap yersin” dediğini hatırlıyorum. Gerçi İzmit’te durum çok farklı değil. Sabahları her fırsatta börekleri götürmüyor muyuz? Akşamları ise sebzeden fırsat bulursak etleri götürüyoruz. Burada nehir balıkları, özellikle patlıcan ve biberle yapılan Makedon Salatası, una batırılmış kabak kızartması, tereyağda kızartılmış mantar ve diğer tanıdığımız sebzeler hem alıcı hem de tüketici buluyorlar.

Sporda 2008 senesinde bir Avrupa Bayanlar Salon Hentbolu Şampiyonası düzenleme fırsatı bulan bu ülke, organizasyon sebebi ile yeni spor salonu ve otellere sahip oldu. Eski bir Sosyalist devlet olan Yugoslavya zamanından kalma geniş ve büyük caddeler kentlerin şekillendirilmesinde ciddi mimarların rol oynadığını gösteriyor.

Yaşam konusunda çok ciddi bilgilere ulamadık. Çünkü bulunduğum ortamlarda yaşamın içine girme şansı bulamadım. Bu gibi organizasyonlarda otel, salon, toplantı, yemek saatleri sizi oralardan koparıyor. Ama Pazar günü birkaç saat için halkın arasına karışacak ve gerçeği orada öğreneceğim. Yapı olarak, inançlı, biraz agresif ve iddialı olanlarla beraber olduk. Geçim sıkıntısı derseniz, o nerede yok ki?

Üsküp ve İstanbul arasından her gün bir uçak seferi var. Yazları charter denilen sistemle Antalya’ya tatile gitme alışkanlığının var olduğunu öğreniyoruz. TAV buranın havalimanını işletiyor ve yeni yatırımlara girişmiş durumda. Uçaklar dolu. Ancak şu ‘A Star Alliance’ üyeliği sonrasında itiraf etmeliyim, yemeklerin kalitesi düştü, bilet paraları arttı, uçaklar temizlenmemeye başladı. Bir de şu anonsların sonunda ille de yeni işbirliği mesajını vermiyorlar mı, ona tilt oluyorum. Ne yapalım, ortak olmak bunu gerektiriyorsa onlar gereğini yapacaklar, biz ise bunu sizlerle paylaşacağız.

Motosiklet konusuna değinmeden yazımı bitirmeyeceğim. Caddelerde race (yarış) motorlarını gördük ve seslerini duyduk. Takipte olduğu endurolar yollarda cirit atıyorlar. Günlük kullanımlar için burada sıkı bir scooter (skuter) yaygınlığı var. 60’lı, 70’li yılların en ünlü alışveriş merkezine girerken bir de 3 silindirli Triumph görünce sinirlendim ve gezimi hemen sona erdirdim. Adil Usta’ya duyurulur…

Karşılaştırma yaptığımı sanmayın, hiçbir yer Türkiye’den daha güzel değil. Dağları, ovaları, yollar, insanları… Arada çekişmeler, çatışmalar ve politik oyunları izlesek de sağduyulu insanlar ülkesidir Türkiye… Bu zenginliği koruyalım… Üsküp’den şimdilik bu kadar…