Türkiye, Enerji Geleceği Konusunda Önemli Bir Yol Ayrımında

Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı Dünya Enerji Kongresi karbon üretimi düşük bir toplum yaratma hedefinin önemini gözler önüne seriyor. Son günlerde yapılan tartışma ve sunumlar kömür endüstrisinin mutabık kaldığı vahim tabloyu net bir şekilde yansıtıyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (International Energy Agency-IEA) World Energy Outlook raporu 2015 yılında yenilenebilir enerji seçeneklerine yapılan yatırımların, ilk kez, küresel elektrik talebi artışını karşılayacak miktarın üzerinde olduğunu gösterirken, kirli kömür değer kaybetmeye devam ediyor.

Son iki yılda devreye alınan santrallerin yarısından fazlasının yenilenebilir enerjiye yönelik olması bu görüşü kuvvetlendiriyor. Fosil yakıtlı elektrik üretimi hayatta kalmak için mücadele ediyor. Hükümetler tarafından devlet yardımları, kârlı tarife garantileri, CO2 emisyon sertifikası ödenekleri gibi avantajlı şartlar sağlanmazsa, kömür madenciliği ve kömür yakma teknolojileri başarı bir yol izlemesi mümkün görünmüyor.

Bu paralelde ‘Temiz Kömür’ gibi konseptlerin övülmesi ve öne çıkartılmasının iklim değişikliğini engelleme açısından bir karşılığı bulunmuyor. Karbon yakalama ve depolamanın (CCS) hem teknik hem ekonomik hem güvenlik hem de güvenilirlik açısından zayıf bir emisyon azaltma teknolojisi ve gerçekten riskli bir yatırım seçeneği olduğu düşünüldüğünde, bu alternatifin tek amacının kömür yakmaya devam etmek olduğu anlaşılıyor. Mevcut yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği çözümleri ise, karbon yakalama ve depolama teknolojisine ihtiyaç duyulmadığını çok daha net bir biçimde gösteriyor.

Kömür endüstrisi, Dünya Enerji Kongresi’ndeki söylemleriyle gelecekteki enerji üretimindeki yerini korumaya çalışıyor. Ancak, bu endüstri yalnızca yapay bir şekilde canlı tutulabilir. Özellikle de 4 Kasım 2016 tarihinde yürürlüğe girecek olan BM Paris Antlaşması kapsamında ülkelerin uygulaması gereken iklim koruma önlemleri göz önünde bulundurulduğunda…

Bu noktada öne sürülen bir başka alternatif olan doğal gaz sıfır karbonlu toplum yolunda bir köprü inşa etmek adına geçici bir enerji kaynağı olarak görülebilir. Ancak, büyük fosil yakıt altyapılarına yapılan devasa yatırımlar iklim değişikliği gerçeğini yansıtmıyor. Türkiye’nin Dünya Enerji Kongresi’nde, Rusya ile imzaladığı Türk Akımı doğal gaz boru hattı anlaşması iklim değişikliğinin önüne geçmek için fosil yakıt yakmayı bırakma konusundaki aciliyetle bağdaşmıyor. Türk Akımı, Rusya’dan doğal gaz alıp Karadeniz üzerinden hem Türk pazarına hem de Avrupa’ya taşıyacak. Bu durum, güçlü bir iç yenilenebilir enerji endüstrisinin aksine, ülkeyi enerji ithalatına daha da bağımlı hale getirecek.

Türkiye, enerji geleceği konusunda stratejik kararlar vermek için bir yol ayrımında. Hükümet kömüre bağlı kalmak ve nükleer enerjiye yoğunlaşmak yerine, enerji sektörünü gerçek anlamda dönüştürme fırsatına sahip. 23. Dünya Enerji Kongresi’nin ana teması olan ‘Yeni Ufukları Kucaklamak! cümlesini bu açıdan okumak gerekiyor. Greenpeace, Türkiye’yi bu yeni ufukları kucaklarken yönünü % 100 yenilenebilir enerjiye çevirmesi için teşvik ediyor.