Trabzon, Erzurum ve Kocaeli

2011 yılının en önemli organizasyonlarına ev sahipliği yapacak iki kentimizde tatlı bir hazırlık telaşı var. Trabzon’da yaklaşık 290 milyon TL’lik bir bütçeden söz ediliyor. Erzurum için harcanan bunun iki mislisi olabilir deniliyor. Neticede, her iki şehir ülke sporundaki en önemli şampiyonaları düzenleme onuruna sahip olacak.

Peki, biz ne zaman ve ne yapacağız?

Geçenlerde kimsenin haberi olmadığı dağ bisikleti kupası yarışı yaptık. Çaycı kardeşimiz, asfalt kenarında bulduğu iki köpek yavrusu ile gelen bisikletçimiz, güvenlik için oraya gelen jandarma ekibi dışında seyirci yoktu. Marmara Turu dedik ama atmosferik koşullar köprü yıkınca yarışı iptal ettik. Sürat teknelerinin körfezde yapılacağı söylenen yarışı İstanbul’a kaptırdık. İzmit pistini, gürültü oluyor diye motosiklet sporcularına kapattık. O yüzden caddelerde motosiklet kazalarının sayısının arttığını görüyoruz.

Neticede, spor organizasyonlarının kentlere çok kıymetli spor tesisleri kazandırdığını görüyoruz. Henüz en yakınımızdaki kentlerde yer alan stada benzeyen futbol arenamız yok. Bundan dolayı üzülüyoruz. Kocaelispor üst liglere tırmanınca sahip olacağız ümidini taşıyoruz. Yolda ve krosta bisiklet faaliyetlerinde iyi olmamıza rağmen bir velodrom yapmayı hiç düşünmedik. Sanıyorum en yakınımızda velodrom Balıkesir’de idi. Şimdi ondan eser kaldı mı bilmiyorum? Öğrendiğim yeni bilgi, Federasyon Başkanımızın kendi şehrine bir velodrom yaptırdığı şeklinde… Alanya böylelikle önemli bir tesis kazanmış olacak. Ama bisikleti domine eden bir kent olan Kocaeli’nin neden bu tesisi yapmayı düşünmemesi çok ilginç?

Bakınız, basketbol sebebi ile bu ülke yeni yepyeni 3 spor salonu daha kazandı. Ankara’da Gençlik Parkı’nın batı kısmına, Kayseri ve İstanbul’a yapılan bu arenalar görevlerini başarılı şekilde yerine getirdiler. Şimdi sıra onların her zaman kullanıma açık halde tutulmalarıdır.

Şu tartışmaların yapıldığına şahit oluyoruz: Atina Olimpiyat Oyunlarını yaptı da ne oldu diyenler var. Sanıyorum orası 38 adet tesis kazandı. Dağın oyulup halter salonu yapıldığını biliyorum. Şimdi orada hem bir kulüp hem de milli takım faaliyetlerinin sürdürüldüğünü izliyorum. Bunların dışında yapılan otoyollar sayesinde ülke içi ulaşım büyük ölçüde rahatladı.

Konuyu uzatmanın anlamı yok. Spor ve spor tesisleri ülke ve kent içinde hareketlilik sağlar. Bu aynı zamanda spor ekonomisi için önemli bir araçtır. Bundan birkaç sene önceki buz hokeyi dünya şampiyonası grup maçlarından birisi Kocaeli’nde yapılmıştı, taksicisinden restoranına, spor malzemecisinden oteline kadar mutlu olmuştu. Hatta hiç unutmuyorum, tribünler dolmuş, kucağında çocuğu bulunan bir anne, buz hokeyi maçını izlerken yandaki bayana çocuğuna baksın diye vermiş ama maç sonunda çocuğuna bakanın bir Belçikalı bayan olduğunu öğrenince şok geçirmişti. Merak etmeyin, çocuğa bir şey olmamış aksine çocuk Belçika dilinde şarkı söylemeye başlamıştı…

İki şehri kıskandım. Biz neler yapalım diye düşündüm. Bayramı bu konuyu düşünmekle geçireceğim. Bitiminde Başkanı ziyaret edecek, kent içindeki kanal kenarlarına Amsterdam evleri yapmasını, kanal boyunca kano yarışları yapmamızı önereceğim. Amsterdam evleri projemin yayın ve telif hakkı bana aittir, kimse sahip çıkmasın! Bu yazı aynı zamanda telif hakkı sahibi olmamı sağlayacaktır.

İyi bir sonbahar dileği ile…