“Trabzon Büyükşehir Doyamadım Tadına”

Trabzon adına ilk kez Ksenephon’un Anabasis adlı eserinde ‘Trapezus’ olarak rastlanmış. Bu adı eski kent merkezi olan Orta ve Yukarı Hisar mevkiinin, masa formunu anımsatan bir yapıya sahip olmasından aldığı belirtilir. Avrupa ile Asya’nın İpek Yolu üzerindeki en önemli irtibat noktasında bulunan Trabzon, bu öneminden dolayı tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış.

Trabzon’a dair söylenecek o kadar çok şey var ki, hangisinden başlamalı bilmem. Trabzon, Doğu Karadeniz illerinden limanı, sayıları onbinleri bulan öğrencileri ile üniversitesi, havaalanı ve zengin tarihi birikimi ile kolayca ayrılabilir. İstanbul gibi koskoca bir imparatorluğa başkentlik yapmış bu kadim deniz kenti, ziyaretine gelenleri boş çevirmez, mutlaka unutamayacağı bir hatıra bıraktırır.  Ne demiş şair;

“Yine çisil çisil mi yağıyor yağmur, Uzun Sokağın taşlarına

Ganita’nın kayıklarında martılar gizliden gizliye öpüşüyorlar mı?

Deniz kokulu kentimi düşünüyorum, Orhan Veli’nin İstanbul’una inat…”

Neresinden başlamalı derken galiba bir deniz kenti olduğunu ön plana alarak Ganita’dan başlamak faydalı olur. Ganita, limana giden ana karayolunun üzerinde kurulmuş eski bir Ceneviz kalesinin eteklerinde kurulmuş, denize nazır bir yerleşim. Ganita isimli çay bahçesi özellikle kente dışarıdan gelen üniversite öğrencilerinin ve Trabzon müptelalarının, yazar, çizerlerin buluşma noktasıdır. Şimdi aramızda olmayan Mehmet Salih’in çayını içmiş olanlar o tadı kolay kolay unutmamıştır. Ganita’dan Karadeniz’i izlemek, sahillere huşu içinde vuran dalga seslerine kendini kaptırmak bambaşka bir duygu verir insana…

Ganita’dan yukarıya doğru yollandığınızda Trabzon’un en eski çarşı merkezlerinden biri Taşbaşı’na ulaşmış olursunuz. Taşbaşı, limanla Trabzon Meydanı arasındaki geçiş özelliğiyle bugün de önemini koruyor. Sıra sıra dükkânlarda bulamayacağınız şey yok gibidir. Trabzon Meydanı ise şehir merkezini paralel kesen iki caddenin çıkış noktasıdır. Eskiden Sümer Sineması olarak kullanılan binanın yıkılmasının ardından ‘genişletilen’ alan meydan olarak adlandırılmış ve bugünlere kadar gelmiştir. Meydandan kentin birçok noktasına toplu taşıma araçlarını kullanarak ulaşmak mümkündür. Yine şairin dediğine kulak kabartmalı:

“Meydandan kalktık mıydı saate Hamsiköy’deyiz

Konakoğlu’nda oturur baş başa sütlaç yeriz

Nara Burnu’ndan eser bir rüzgâr, olur içimiz tertemiz…”

Meydanı paralel kesen caddelerden bahsetmiştim. Bunların biri Uzun Sokak’tır ki, ben ona ‘Tramvaysız Beyoğlu’ diyorum. Gerçekten de tarihi binaların bolca bulunduğu Meydandan Zağnos Köprüsü’ne kadar uzanan bir sokaktır. Şimdilerde büyük bir bölümü trafiğe de kapatılmış ki, yürümenin tadına doyamıyorsunuz. Uzun Sokak’ta kitapevi, sinema, kafe gibi özellikle gençlerin tercih ettiği mekânları görmek mümkün. Uzun Sokak’ta ayrıca yılların lezzetlerine rastlamak da mümkün. Bunlardan biri Trabzon’un meşhur peynirli pidesini yiyebileceğiniz Çardak, diğeri de 50 metre ilerisindeki Beton Helva. Beton Helva’nın şırası özellikle yazın mutlaka tadılması gereken bir lezzet. Uzun Sokak, ara sokaklarına sapıldığında eski evlerin ve sivil mimari örneklerinin de bolca görülebileceği bir yer aynı zamanda. Özellikle Trabzon Müzesi olarak kullanılan Kostaki Konağı’nı mutlaka görmek gerekir. Her gün yanından yüzlerce insanın geçtiği Zeytinlik Caddesi’ndeki eski Kostaki Konağı Avrupa mimarisinin üslup açısından Türkiye’deki sayılı örneklerden biri. Kent merkezinin içinde yer alan bu anıtsal yapı, Trabzon’daki İtalyan mimarisinin yegâne örneği aynı zamanda.

Kostaki Konağı’nın bulunduğu sokaktan devam edildiğinde ‘tanjant’ yolu olarak bilinen çevre yoluna çıkılıyor ve oradan da yine şehrin en önemli yapılarının bulunduğu Atapark civarına ulaşılıyor. Atapark’ın bulunduğu alan tarihle çerçevelenmiş adeta. Osmanlı Dönemi’nde Trabzon Valiliği yapmış Yavuz Sultan Selim’in annesi Gülbahar Hatun anısına yaptırmış olduğu cami ve külliyesi, 2. Aleksios Dönemi’nde kesme taştan dörtgen planlı Zağnos Burcu ve Ortahisar’a kadar uzanan geniş alanda Zağnospaşa Köprüsü, Abdullahpaşa Çeşmesi ve Kanuni’nin doğduğu evin de bulunduğu Ortahisar evleri ve Meryem Kilisesi iken Trabzon’un fethiyle Ortahisar Camii’ne dönüştürülen yapı ile ayrıca Trabzon Vilayeti Kültür Merkezi de bu alanın görülmesi gereken yapıları. Bu güzergâhla Uzun Sokak’ın bağlantılı olması yürüme mesafesinde birçok yeri görme imkânı verir. Yürüyerek hem Trabzon’un eski yerleşimine tanıklık etmiş olursunuz hem de sokaklar üzerindeki lezzetli durakları es geçmemiş olursunuz. Sokak üzerlerindeki odun ateşinde pişirilen dönerler, pideciler, simitçiler asla ertelenmemesi gereken lezzetlerdir. Hatta kışın ziyaret ediyorsanız kenti yine sokaklarda satılan ‘kaymaklı’ deline tatlıyı da es geçmeyin…

Pazarkapı ve unutulmaz lezzetler

Ortahisar’dan Meydan tarafına doğru yürüdüğünüzde rastgele bir sokaktan deniz tarafına geçip, Maraş Caddesi tarafına da geçebilirsiniz. Maraş Caddesi de meydandan başlayıp Sotka denilen yerleşim alanına doğru uzayan bir cadde. Maraş Caddesi’nin Moloz tarafına yakın olan tarafı ise hem tarihi yapılarıyla hem de hareketliliğiyle kentin ilgi çekici merkezlerinden biri. Bu bölgedeki Kadınlar Pazarı Trabzon’un dört bir yanından gelen kadınların binbir zorlukla yetiştirdikleri lahanalarını, kabaklarını ve hayvansal ürünlerini kentlilere sunan renkli bir mekân. Kadınları Pazarı’nın etrafında ise eski fırınlar, balıkçılar ve birbirinden lezzetli peynirler satan dükkânlar bulmak mümkün. Ama burada yani Kadınlar Pazarı’nın yer aldığı Pazarkapı Mahallesi’nde bulunan Kalkanoğlu Pilavcısı çok önemli bir lezzet mekânı.1856’dan bu yana hizmet veren mekânda ilk olarak Osmanlı Sarayı’nın Trabzon’daki pilavcıbaşısı olan Süleyman Ağa’nın yaptığı bu mesleğe ondan sonra oğlu Hafız Ahmet Kalkan işe devam etmiş. Kalkanoğlu’nda servis sabah 10’da başlıyor, öğleden sonra saat 3 – 4 gibi kapanıyor. Burada pilav porsiyon ile değil kilo ile satılıyor. Genelde 400 gramlık bir tabak doyurucu 1 porsiyona tekabül ediyor.

Pazarkapı’nın sahilden kent merkezine doğru giden sokaklarındaki Bakırcılar Çarşısı, tarihi Bedesten, Sekiz Direkli Hamam, Balık Pazarı, Kemeraltı Çarsısı ve Çarşı Camii de mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Biraz olsun fikir verebilmiştir diye umarak bu sefer şehrin diğer noktalarına uzanalım isterim. Trabzon’un tarihle iç içe bir kent olduğunu belirtmiştik ki gerçekten de sahip olduğu eserler bunun en önemli kanıtı. Soğuksu Mevkii’ndeki Atatürk Köşkü, Ayasofya Kilisesi ve müzesi, Kızlar Manastırı gibi yapılar da kent merkezinden kolaylıkla ulaşılabilecek, es geçilmemesi gereken yerler.

Kış sofralarının bereketi

Karadeniz’de kış sofralarının bereketini hamsi ve karalâhana simgeler. Trabzon bir deniz kenti olduğu için sabah çok erken saatlerde denize açılan balıkçılar, Trabzonlulara hamsinin en güzelini getirirler. “Taze hamsi, iriiii hamsi, izgaraluuukkk” nidalarıyla hamsinin en güzelini almaya davet ederler kentlileri. Karadeniz’in bu çeşitliliğinde denizinin en lezzetli küçük balığı Lazca adıyla Kopsia –  Hamsi, Karadeniz bölge halkının damak tadına hitap etmesinin yanında Karadeniz yerel yemek çeşitleri içerisinde kesinlikle tadılması gereken bir lezzettir. Hamsi halkın da çokça benimsediği bir gıda olduğu için hayatla iç içe geçmiş, türkülere dahi konu olmuştur:

“ Hamsi kuşi yaparum

Kızgın yağa atarum

Oni yemem diyene

Kaşlarumi çatarum.”

Ya da Trabzonlu şair Yaşar Miraç’ın şu dizeleri anlatabilir hamsiyi:

“Hamsi küçük bir baluk

Sakın ha aldanmayın

Soyu çok kalabaluk

Yan gözüyle bakmayun

Hamsinun azmanina

Bizde derler balina

Köpekbalığı deriz

Suda havlayanına…”

Hamsi, mısır unu ve karalâhana diğer Karadeniz illerinde olduğu gibi Trabzon’da da beslenmenin temelini oluşturur. Hamsiden yapılan buğulama, pilav, dolma, haşlama, tava yöre mutfağının vazgeçilmez yemeklerindendir. Hamsi kayganası, hamsi kuşu denen köfte, turşu, turşu kavurması özellikle kış aylarında tercih edilir. Yörede tomara denen yabani bir bitkiden salata ve turşu yapılır. Sıkılarak suyu süzülen turşular, suda haşlanır, tereyağında kavrulur. Üstüne minzi eklenir. Minzi denilen çökelek benzeri peynir, hemen her öğün yenir. Daha çok Vakfıkebir İlçesi’nde üretilen Trabzon yağı yurt çapında ünlüdür. Mısır ekmeği, peynirli, minzili, yumurtalı, kabaklı, yağlı pide, hamsili ekmek, kış sofralarının olmazsa olmazıdır. Sabah kahvaltıları kimi yörelerde trima denilen un çorbası ve yağda kızartılan ekmek parçalarıyla yapılır. Genellikle öğleyin yenilen kuymak yörenin en sevilen yemekleri arasındadır. Kuymak yapmak için mısır ununa su katılır ve bulamaç kıvamına gelinceye değin kaynatılır. İçine isteğe göre dilimlenmiş peynir, minzi, süt, haşlanmış ısırgan otu konularak pişirilir. Mısır, sütlü kabak, karalâhana, balık çorbası da akşam yemekleri arasındadır. Karalâhana yığması da yörenin ilginç yemeklerindendir: İnce ince doğranan lahana tuzlanarak 15 – 20 dakika suda haşlanır, sonra süzülür. Ayrı bir kapta soğan, salça ve kıyma kavrulur. Önceden pişirilen kuru fasulye ve lahananın içine bir çay bardağı pirinç eklenerek bir arada pişirilir. Trabzon’un vazgeçilmez lezzetlerinden biri de Akçaabat yöresinin köfteleridir.

1930 yıllarında Akçaabatlı lokantacıların ortaklaşa yaptıkları, etlerin (Öküz ve Dana) bir araya getirilerek bir arada çekilen kıymanın birbirlerine bağlanabilmesi için belirli ölçüde ekmek ve az miktarda sarımsak karışımı ile kendilerinin yemesi için yaptıkları köfteden çok büyük bir damak zevki yakalamışlardır. O lezzet artık Akçaabat köftesi olarak tescillenmiş ve bugüne kadar gelmiş. Meşhur lezzetlerden biri de Hamsiköy sütlacıdır ki. Üzerinde kalın bir tabaka bulunan ve bol fındıkla sunulan bu sütlaç da damaklarda unutulmaz bir tat bırakır.

Kış turizminde önemli merkezler

Trabzon’un Maçka İlçesi’ndeki Sümela Manastırı ve Zigana eteklerindeki tesisler kış turizmi için büyük potansiyele sahip. Zigana Kayak Merkezi Trabzon’a 60 km uzaklıkta, kayak alanı 1.900 – 2.500 metrelerde. Zigana Kayak Merkezi’nde 2 adet telesiyej bulunuyor. Bunların uzunlukları da 1000 ve 600 metre. Zigana Kayak merkezinde konaklama imkânı da mevcut. Zigana Kayak Merkezi’nde kayak mevsimi Aralık ayında başlayıp Mart sonuna kadar sürebiliyor. Kar kalınlığı 100 – 150 cm civarında. Kayak merkezine yolcu otobüsleri ile de ulaşmak mümkün.

Kışın Trabzon’da yaşamak

Trabzon’da kış diğer kentlere göre çok ağır geçmez aslında ama soğuğu da oldukça güçlüdür. Denizin etkisini hissettirdiği zamanlarda kuvvetli rüzgâr dalgaları kabartır ve sahilleri tarumar edebilir. Böyle zamanlarda sahillerden uzak durmak eme sahile yakın Ganita gibi çay bahçelerinin iç mekânlarında demli çay içmek insana iyi gelebilir. Yürüme mesafesinde birçok yere kolaylıkla ulaşılabilen bu kentte kışın dolaşmak, kadınlar pazarına uğramak, birbirinden lezzetli kış bereketlerini tatmak gerekir ki şehrin tadına varılabilsin. Yaşar Miraç’a ve Trabzon’a deniz bereketini getiren Faroz’a bir selamla bitirelim:

“Yel uçurur ağları,

Oy Faroz’da Faroz’da,

Kaçamayan kızları,

Kuruturlar çirozda…”

Trabzon rehberi

Yapmadan dönme: Sümela Manastırı’nı kar altında görmeden, ülke turizmine ve bölgenin tanınmasına önemli katkı sağlayan yaz kış ulaşımının sağlandığı, stresten ve şehir gürültüsünden ve hava kirliliğinden uzak, gönlünüzce eğlenip doğanın tadına varabileceğiniz ender güzelliklerden olan Uzungöl’ü görmeden, Selçuklu, Bizans ve Gürcü mimarilerinin ortak özelliklerini bir arada barındıran 13. yüzyıldan günümüze kadar değişikliğe uğramadan ulaşan Ayasofya Müzesi’ni gezip görmeden, yörenin en iyi korunmuş, denizden tepelere kadar uzanan Trabzon Kalesi’ni gezmeden, Trabzon halkının Atatürk’e bir hediyesi olan Atatürk Köşkü’nü ziyaret etmeden, Semaverinizin dumanı tüterken, çayınızda demlenirken, Trabzon’un genel görünüşünü, Karadeniz’i ve günbatımını hepsini birden seyretmek için Boztepe’yi çıkıp görmeden, Türkiye’nin en uzun mağaralarından olan Çal Mağarası’nı görmeden, şehirleşmenin Roma Dönemi öncesinden başlayıp Roma – Bizans dönemi ile devam eden ve Osmanlı’nın Trabzon’u fethiyle önemli bir ticaret merkezi haline gelen şehrin Osmanlı Dönemi camileri, han, hamam, tarihi köprü ve su kemerleri ile birlikte kentin her zaman vilayet merkezi olmuş tarihi Ortahisar Mahallesi’ni ve Trabzon evlerini gezip görmeden, Hamsiköy’de Hamsiköy sütlacını, Akçaabat köftesini, Trabzon tereyağı ve peynirinden yapılan meşhur kuymağı yemeden dönmeyin.

Nerede kalınır?

Kent merkezinde çok sayıda otel bulunuyor. Zorlu Grand, Usta gibi otellerde kalınabilir. Havaalanına yakın Novotel, Maçka’da Büyük Sümela Oteli gibi yerler de ideal.

Şehir içi ve dışı turlar

Trabzon’daki seyahat acenteleri bu konuda oldukça başarılı. Zenofon Tur Trabzon ve çevresini turlar düzenliyor 0 (464) 326 20 26

Fotoğraf: İsmail Şahinbaş