Todosk’un Yunanistan Gezisi 2003 (2)

Trenin hareket saatine kadar Selanik’te gezdikten sonra 14.30’da Litochoro’ya hareket ettik. Daha çok gezip gördüklerimizle ve dağcılıkla ilgili konular üzerine koyu bir sohbete başlamıştık kompartımandaki grup arkadaşlarımızla. Yaklaşık bir saat sürecek olan yolculuğumuz keyifli ve neşeli başlamıştı. Hepimizde ilk defa gideceğimiz yerlerle ilgili bir merak ve heyecan vardı.

Tren uçsuz bucaksız bir ovadan geçiyordu ve toprakların bir kısmı ekilmiş bir kısmı da nadasa bırakılmıştı. Her haliyle insanı etkileyen bereket dolu sonsuzluk görüntüsü vardı. Evet, bu başı sonu belli olmayan ovanın adı ünlü Vardar Ovası’ydı. Yunanistan’ın önemli ovalarından birisi olup oldukça verimli topraklara sahipti. Çok güzel bir ortamda doyumsuz sohbetlerin baldan tatlı olduğu bir anda çok sevdiğim bir Rumeli türküsü düştü dilime. Belki o şamata ve gürültü arasında pek duyulmadı ama ne önemi var ki. Hareketli bir türkü olmakla birlikte insanlara hüzün dolu duygusal anlar yaşatıyordu. Ben ise hüzün yüklü taşıması zor yükleri hep yüreğimde taşıdım. Ne gerek var ki başkalarının duymasına. Ben kendi kendime söylerim. Ama bir duyan olurda katılırsa o zaman taze bir somun gibi paylaşırım. Türküleri paylaşmanın mutluluğu paylaşmak olduğunu bilirim ve sevinirim:

Vardar Ovası / Vardar Ovası / Kazanamadık / Rakı parası

Yaklaşık bir saat sonra Litechora Kasabası’nın deniz kenarına yakın bir yerinde indik ve bir kamp alanında biraz mola verdik. Her şeyi ile bize benzeyen Ege’nin karşı kıyısında şirin bir yerdi. Adını unuttum. Ayrıca ne önemi var ki? Taksilerle Litochoro Kasabası’na ulaşarak otele yerleştiğimizde artık rahatlamıştık. Burası insana huzur veren dinginliği ile şirin bir dağ kasabası.

Olympos Dağı’nın eteğinde olduğu için tüm dağcıların uğrak yeri. Sabah kahvaltısından sonra Pezoporikos Kulübü’nden beş kişi ve Todosk’tan 18 kişilik bir gurupla 14 kilometre uzaklıktaki Diustaorosi Bölgesi’ne hareket ettik. 800 metre yükseklikte, saat 09.00’da makilik alanlar içinde başlayan yürüyüş ileride iğne yapraklı ağaçlarla, kayın türü ağaçların hâkim olduğu ormanlık ağaçlar içinden devam etti. Sonbahara ait tüm renk tonlarının tarifsiz güzelliği içinde yürümenin zevkini anlatabilmek pekte kolay değil.

Rehberimiz Yorgo grubu istikrarlı bir tempo ile 7,5 saatte Selanik Dağcılık Kulübü’ne ait Giosos Apostolidis Dağ Evi’ne ulaştırdı. Geceyi burada geçirdik. 5 Ekim sabahı zirve yürüyüşüne başladık 300 metrelik emniyet hattı döşeli bölge ile birlikte toplam 1,5 saatlik tırmanıştan sonra 2917 metre yüksekliğindeki Olympos Dağı’nın zirvesine ulaştık.

Todosk adına Ümit Durak ve Pezoporikos adına da Tassos V. Vassos birer kutlama ve dostluk konuşması yaptılar. Zirvedeki bu görüntüler Yunan televizyon kanallarından birinde uluslar arası dostluk adına ekranlara taşındı. Dağın doğu tarafından inişe geçtiğinizde hızı 90 kilometreye varan bir fırtınayla birlikte zaman zaman çökerek saatlerce yürüdük. Kutsal Olympos Dağı’na tanrılardan sonra çoban Hiristos Kakolos çıkmıştır. 1913 yılında Yunanistan’a gelen İsviçreli dağcılara Kakolos rehberlik yapmış. 1974’te 90 yaşında iken oğlu ve torunu ile birlikte son defa zirve yapan Kakolos’un Yunanlı dağcıların gönlünde ayrı bir yeri vardır. Ayrıca bu dağ ikinci dünya savaşı yıllarında Partizanları bağrında barındırmıştır. Saat 16.00’da yürüyüşü tamamlayarak bin metre yükseklikteki Olympos Milli Parkı’nın giriş kapısına geldik. Burada bir yanda motorlu araç parkı, diğer yanda ise katır parkı yer almakta. Çünkü dağda ulaşım katırlarla yapılmaktadır.

Atina’ya doğru ilerlerken akşam yemeğini Ege’ye tepeden bakan bir dağ köyünde Giresun’dan gelme Anadolulu Rum lokantasında yedik. Atina’ya vardığımızda sabah olmak üzere idi. Atina’da Lambis’in rehberliğinde turistik bir gezi yaptık. Ertesi gün Pire Limanı’ndan hareket eden gemi on iki adalardan birçoğuna uğrayarak 20 saat sonra Rodos’a vardı. İki gün serbestçe dolaştıktan sonra 10 Ekim Cuma günü deniz otobüsüyle 45 dakikada Marmaris’e geldik. Başta dönemin kulüp başkanı olan dostum Ümit Durak ile emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Gezi süresince yüreğimizdeki sevgimizi, çantamızdaki ekmeğimizi insanca ve dostça paylaştık. Ege’nin karşı kıyısındaki dostlara selam olsun…

Sırtçantam 3. sayı, Mart 2005