Tarihi Kasaba Mı, Turistik Kasaba Mı?

Ülkemizdeki kültürel miras alanlarımızın, özellikle kültür mirası evlerimizin korunması Safranbolu Belediye Meclisi’nin 12 Haziran 1975 yılında aldığı ‘koruma’ kararı ile başlamıştır. Safranbolu bu konuda Türkiye’ye örnek olmuştur.

Digiturk İztv adına çekmiş olduğum, ilk yönetmenlik deneyim olan ‘Geçmişteki Geleceğimiz Safranbolu’ belgeselinde Safranbolu’nun ‘koruma’ kararına ilişkin hikâyeyi konu ettim. Bu belgeseli ve aynı belgeselin devamı niteliğindeki ‘Dünya Mirası Safranbolu’ belgeselini sevgili büyüğüm Aytekin Kuş’un danışmanlığında çektim.

Safranbolu örneği, ülkemizin her yanına yayılmış, rol model olmuş başarılı bir ‘koruma’ hikâyesidir. Safranbolu, ülkemizdeki pek çok bölgeye ilham vermiştir.

Günümüzde, kültürel miras eserlerine sahip her bölgesinin bir Safranbolu olma hayali vardır. Bu hayal ne kadar doğrudur, ne kadar yanlıştır bilemiyorum. Ama bildiğim bir gerçek var ki, ‘her bardak hacmi kadar su alır.’

Günümüzde, Safranbolu dışında kültürel miras evlerine sahip pek çok şehir var. Beypazarı, Mudurnu, Göynük, Cumalıkızık, Şirince, Kula gibi yerleşimler bu listenin başında gelen yerler. Tüm bu yerleşim alanlarını görme ve tanıma imkânım oldu. Pek çoğu Safranbolu’ya öykünerek, kültür turizminde var olma mücadelesi vermekte. Oysa Safranbolu, tüm sayılan yerler dışında çok farklı özellikleri olan bir bölge. Yapılması gereken konu, Safranbolu’nun ‘koruma’ mücadelesini örnek alarak, öncelikle kültürel mirasın doğru korunmasını sağlamak.

Ülkemizdeki kültürel miras eserlerine sahip pek çok yerinde yapılan yanlışların en başında, yenileme çalışmalarının aslına uygun olmamasıdır. Tarihi bir konağın bir odasından üç oda çıkarmak marifet olmuş maalesef. Turizm amaçlı yenilenen konaklar, sadece para kazanma aracı olmuş. Kültürel değişim sadece dilimizde çiklet gibi gevelediğimiz bir söylem olarak kalmış.

Önce kültürel mirasa sahip çıkmak lazım. Bir evi kurtarmak yetmez, evin bulunduğu sokağı, mahalleyi, semti korumak gerekli. Daha da ileri gidecek olursak şehir ölçeğinde koruma gerekli. Safranbolu’nun ileride olduğu durum bu. Ama bugün Safranbolu çarşılarında Çin işi hediyelik eşyadan geçilmiyor. Bu da Safranbolu’nun düştüğü kötü durum.

Kültürel miras alanlarına sahip olan her bölgeyi bekleyen en büyük tehlike; tarihi şehirden, turistik şehre dönüşme tehlikesidir. Şehrin yöneticileri somut miras eserlere gösterdikleri hassasiyeti, soyut mirasa da göstermeleri gereklidir. Bir şehir gelenek ve görenekleri ile vardır. Tarihi şehirleri büyülü kılan anılarıdır, yaşanmışlıklarıdır. Tarihi şehirler, kültürel mirasımızın yaşayan müzeleridir. Bu alanlara müze hassasiyetinde bakmak zorundayız. Tarihi yapısını, maneviyatını yaşatıp, en orijinal şekli ile tüm dünya ile kültürel değişim aracı olarak paylaşmalıyız…