TAEK’in Açıklamaları, Yeni Soru İşaretleri Doğurdu

Geçen hafta İzmir’in Gaziemir İlçesi’nde bir kurşun fabrikasının yerleşim yerinin ortasına gömdüğü radyoaktif maddeler, ülke gündeminde büyük yer bulmuştu. Gözler, Türkiye Atom Enerji Kurumu’na (TAEK) çevrildi. İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlumuz Cenk Levi, TAEK’in olayın ardından yaptığı açıklamaları değerlendirdi:

“İzmir’deki tesisin iki sene önce kapatılmasıyla birlikte radyoaktif kirlenmeye maruz kalmış binlerce ton toprak ve diğer tehlikeli maddeler, arazide başıboş olarak kaderine terk edildi. Tesis çocukların bile rahatça girip çıktığı, oyun oynadığı bir alana dönüştü.

TAEK’in konunun açığa çıkmasıyla birlikte yaptığı açıklamaları inceledik. Ortaya yepyeni soru işaretleri çıktı:

En başta kurumun hukuki alt yapısı, yaptırım ve denetim gücünün eksikliğine işaret ediyor. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 1982 yılından kalma. Değişen ihtiyaçlar ve nükleer güvenlik konusunda belirlenen yüksek standartlar düşünülürse, TAEK’in hukuki yapısını ve düşünce biçiminin geçmişte kaldığını kabul etmesi gerekmez mi?

TAEK tarafından radyasyon konusunda eğitilen firma personeli, tesisin kapatılmasının ardından tesisten ayrıldı. Radyoaktif maddelerin başıboş kalacağı düşünülmedi mi?

Yapılan açıklamada, 30 Temmuz 2009 tarihinde Aslan Avcı firmasına radyasyon ölçüm sistemi uygunluk belgesi verildiği belirtiliyor. TAEK tarafından uygunluk belgesi verilmiş olan tesis nasıl olur da TAEK’in sorumluluk kapsamına girmez?

TAEK’in kanununda belirtilen görev ve yetkilere göre sorumluluğu, nükleer tesislerden ve radyoizotop laboratuarlarından çıkan radyoaktif maddelerin güvenli şekilde işlenmesi, taşınması, geçici veya sürekli depolanması için gereken önlemleri almak ve aldırmak. İzmir’deki gibi radyoaktif bir kirlenme söz konusu olduğunda, hangi kurum, bu hassas ve insan sağlığını doğrudan etkileyen konuda sorumlu olacak?

Tesis alanında radyoaktif ve kimyasal kirlenme olduğu hem TAEK hem de diğer kurumlar tarafından kabul ediliyor. Bölgenin temizlenmesi ve eski durumuna döndürülmesi için nasıl bir yol haritası izlenecek?

Tüm bu soruların ardından çıkan sonuç şu: TAEK, yirmi birinci yüzyılda, Türkiye’de nükleer santrallerin güvenliğini, bizlerin ve gelecek kuşakların sağlığının sorumluluğunu 1982 yılından kalma kanunla üstleniyor.

Dünya Çernobil ve Fukusima’da yaşanan nükleer felaketlerden ders alıp nükleer santrallerden ve enerjiden vazgeçiyor. Türkiye ise yaşanan felaketlerden ders almak yerine, Akkuyu’ya nükleer santral kurmak istiyor. Üstelik böyle bir maceraya, bu alanda gerektiğinde sorumluluk almak istemeyen bir denetleyici kurum eşlik edecek.”